Çalışanlarınızın hepsiyle düzenli irtibat kurmayı ihmal etmeyin.
Çalışma süreçlerinizle ilgili atacağınız tüm adımları şeffaf bir şekilde paylaşın.
Travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozukluğu konularında çalışanlarınızı bilgilendirin.
İhtiyaç duyan çalışanlarınız için profesyonel psikolojik destek sağlayın.
Çalışanlarınızla birlikte, kurum olarak gönüllü aktivitelere katkı sağlayın.
Psikon Kurumsal Psikoloji Ve Destek Merkezi olarak şirket ve kurum yöneticilerine verdiğimiz yönetici danışmanlığı hizmetimiz ile destek vermekteyiz. Bu hizmetle birlikte yöneticilerimiz çalışma hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunlar ve krizlerde nasıl hareket etmesi gerektiği, nasıl daha iyi bir yönetici olabileceği gibi konularda bilgi sahibi olmalarını sağlamaktayız. Yöneticilerimiz çok daha etkin bir yönetim süreci sağlayabilmek ve sorumluluğunda olan çalışanların idaresini en sağlıklı şekilde yürütmek ve çalışanların verimliliğini sürekli kılmak için bu hizmetimize ihtiyaç duymaktadırlar.
Bizler bu hizmetimizden faydalanmak isteyen yöneticilerimizle bir takım görüşmeler ve testler yaparak, yönetici ile ilgili kendisinin bile farkında olmadığı bir çok yönünü açığa çıkartmaktayız. Daha sonra yöneticinin sorumluluğundaki çalışanlarla yaptığımız görüşmelerin neticesinde yöneticimize nasıl daha fazla katkı sunabileceğimizi görmekteyiz. Yöneticilerin yapmış olduğu bir çok hata işleri içinden çıkılmaz bir hale sokabilmektedir. Daha çok otorite veya daha çok güven için yapılan hatalar yönetici ve çalışanlar arasındaki iletişimin bozulmasına ve bir çok problemin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu sorunların ortaya koyulması ve sorunların çözümü için atılması gereken adımlar tek tek belirlenmekte ve yöneticilik eğitimlerimizle birlikte olaylar kontrol altına alınmaktadır. Gerekli görüldüğü takdirde yöneticilerle ve çalışanlarla yapılan çeşitli terapiler neticesinde çalışan kaynaklı ya da yönetici kaynaklı bir çok sorun kökünden çözülmekte ve yeni problemlerin ortaya çıkmaması için çeşitli konularda eğitim ve seminerler yapılmaktadır.
Psikon Kurumsal Psikoloji Ve Destek Merkezi olarak yöneticilerimize işlerinde çok daha başarılı olabilmeleri için her daim destek olmaya hazırız. Bizler iyi bir yöneticinin şirket içindeki rolünü ve neler yapabileceğini bir çok kez farklı kurum ve şirketlerde deneyimleyerek gözlemledik. Bu nedenle bir çok yöneticimizi şirketinde yönetici rolünden lider rolüne hazırlamış ve yol göstermiş bir danışma merkezi olarak siz değerli yöneticilerimizi de bu alanda başarıya ulaştırmakta üzerimize düşen her türlü yardımı yapmaktan mutluluk ve gurur duyarız.
Eğitim Kurumu Danışmanlığı hizmeti eğitim kurumlarının mutlaka alması gereken bir hizmettir. Öncelikle bu hizmetimizde neler yaptığımızı açıklayacak olursak; yöneticilerle, öğretmenlerle ve öğrencilerle görüşmeler yaparak işe başlamaktayız. Yaptığımız görüşmelerde kurumla ilgili sorunların ortaya çıkartılması ve kurumdan beklentiler açığa çıkartılmaktadır. Daha sonra bu sorunların çözümü için atılması gereken adımlar ve muhatapları ile yapılan görüşmelerle sorunlar çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır.
Bu adımlardan sonra yöneticilerle ve öğretmenlerle eğitim kurumlarının doğruları ve yanlışları anlatılmaktadır. Yine yöneticilerle ve öğretmenlerle, öğrenci problemleri, öğrenciyle doğru iletişim kurmak, öğrencilerin etkili ve verimli bir şekilde kanalize edilmesi için neler yapılması gerektiği gibi bir çok konuda eğitim ve seminerler vermekteyiz.
Eğitim kurumu eğer özel bir alanda hizmet vermiyorsa yani rehabilitasyon ya da engelli öğrencilere yönelik değil de normal eğitim öğretim yapan kurumlar ise belli başlıca yapılan çalışmalar bunlardır. Ancak özel bir alanda hizmet veriyorsa, öğrencilerinin durumları farklıysa o eğitim kurumlarına çok daha farklı konularda, her biri alanında uzman bir çok psikolog ile destek verilmektedir.
Psikon Kurumsal Psikoloji Ve Destek Merkezi olarak bizler eğitim kurumlarımıza verdiğimiz hizmetlerle çok daha iyi bir eğitim öğretim vermelerinde yardımcı olmaktayız. Sizler de kurumunuzda böyle bir desteğe başvurmak ve kurumunuzun kalitesini artırmak istiyorsanız hemen bizimle iletişime geçebilir ve detaylı bilgi alabilirsiniz.
Zaman yönetiminde kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Yetiştirmeniz gereken işlerin gerisinde mi kalıyorsunuz?
Yoksa işlerinizi zamanında teslim edenlerden misiniz?
Zaman yönetimi, başarının anahtar kavramlarından biri. Hem kişinin başarısını hem de stres seviyesini etkileyen zaman yönetimi hakkında farkına varmadan hata yapan kişiler, uzun vadede ciddi sıkıntılar yaşayabiliyor. Bu sıkıntıları yaşamamak için zaman yönetiminde yapılan 10 büyük hatayı ve çözüm önerilerini sizin için derledik.
HATA 1: Yapılacaklar Listesi Tutmamak!
Bazen bir işi tamamlarken, çok önemli bir adımı atladığınızı fark edip, panikliyor musunuz? Bu panik hissi sizin daha verimli çalışmanızı engelliyor mu? Eğer cevabınız evet ise eksiğiniz yapılacaklar listesi olabilir.
Yapılacaklar listesi tutarken dikkat etmeniz gereken noktalardan biri, yapılacak işin genel adını yazmak yerine onu küçük ve spesifik adımlar halinde listeye dahil etmek. Yani “bütçe tasarısı hazırla” maddesi yerine, bütçenin tüm başlıklarına ayrı ayrı yer vermek, önemli adımları atlamanızı engelleyecektir.
HATA 2: Kişisel Hedefler Belirlememek!
Bundan 6 ay sonra nerede olmak istediğinizi biliyor musunuz? Ya da 1 sene, hatta 10 sene sonra için kişisel hedefleriniz belli mi? Eğer değilse, kişisel hedeflerinizi belirlemenin tam zamanı!
Kişisel hedeflerinizi belirleyince, önünüzdeki 6 ay, 1 sene ve hatta 10 yıl içerisinde neleri tamamlamanız gerektiğini daha net görebilir, böylece önceliklerinizin farkına vararak zamanınızı daha efektif kullanabilirsiniz.
HATA 3: Önceliklerinizi Bilmemek!
Pazarlama kampanyası hakkında tam da bir fikir bulmak üzereyken birden asistanınız ortaya çıkıyor ve bambaşka bir konuda ortaya çıkan krizi çözmeniz gerektiğini söylüyor. Bu noktada elinizdeki işi mi yoksa krize çözüm bulmayı mı ertelersiniz?
Bazen önceliklerinizi bilmemek, zaman yönetiminizi de yerle bir edebilir. Bu nedenle iki acil durum arasında kaldığınızda, hedefleriniz için en işe yarayacak olan önceliği belirlemek size yardımcı olacaktır.
HATA 4: Dikkat Dağıtıcı Unsurları İdare Edememek!
Gün içerisinde minik minik hayatınıza dahil olarak dikkatinizi dağıtan şeylerin, aslında gününüzden 1-2 saat çaldığını söylesek? Kim bilir boşa giden bu 2 saat içinde hangi önemli işlerinizi tamamlayabilecektiniz?
İşle ilgili olmayan e postalar, anlık konuşma uygulamalarında devam eden sohbetler dikkatinizi dağıtarak sizin elinizdeki işten uzaklaşmanıza neden olabilir. Bu nedenle mümkünse sohbet uygulamalarını kapatın, sosyal medyadan uzaklaşın ve önceliği olmayan e postaları cevaplamayın.
HATA 5: Ertelemek!
Erteleme tam anlamıyla, hemen şu anda yapmanız gereken bir işi daha sonraya ertelemektir. Bu durum kişinin üzerinde ciddi bir baskı ve suçluluk hissi oluşturur. Ertelenen işin teslim anında düzgün bir şekilde tamamlanmaması ile son bulur.
Erteleme alışkanlığınızı yenmek için büyük bir işi bir anda tamamlamaya çalışmak yerine onu küçük ve yapılabilir parçalara bölün. Böylece üzerinizdeki baskı azalacak ve erteleme alışkanlığınızın ana sebebi olan başaramama düşüncesi ortadan kalkacaktır.
HATA 6: Çok Fazla İşin Sorumluluğunu Almak!
İş yerinizde kendinizi hem kendinize hem de diğerlerine ispatlamak istiyor olabilirsiniz. Ya da insanlara hayır demekte zorluk çektiğiniz için birden çok işin sorumluluğu altına girenlerden olabilirsiniz.
Sebep ne olursa olsun, yeterli zamanınızın olmadığı işleri üstlenmekten vazgeçin. Elinizdeki işler için bir planlama yaptıktan sonra eğer yeterli vaktiniz kalırsa yeni işler alabileceğinizi düşünerek hareket edin.
HATA 7: Meşgul Olma Bağımlısı Olmak!
İtiraf edelim. Bazılarımız sürekli meşgul olmayı sever. Koşturarak çalışmak, bitmek bilmeyen toplantılara girmek, sonu gelmez e postaların arasında kaybolmak hoşunuza gitse de bu sizin efektif olarak çalıştığınızı göstermez.
Kişi üzerinde ciddi bir stres yaratan meşguliyet bağımlılığını geride bırakmanız ve biraz sakinleşmeniz ve elinizdeki zamanı doğru kullanarak kendinize zaman ayırmanız şart!
HATA 8: Aynı Anda Birden Çok İş Yapmak!
Aynı anda hem e postaları cevaplayıp hem de telefonda müşterilerinizle konuşmayı zamanınızı iyi kullanmak olarak mı görüyorsunuz? Halbuki birden çok işi aynı anda yapınca işlerinizin neredeyse %20-30 oranında daha çok zaman almasına sebep oluyorsunuz.
Her işi kendi başına tamamladığınızda daha kısa süreler harcayacağınızı unutmayın. Bir yandan telefonda konuşurken bir yandan e postaları ya da raporları kontrol etmenin hatalara neden olacağını da aklınızın bir kenarında bulundurun.
HATA 9: Ara Vermemek!
9-10 saat aralıksız çalışmayı, zaman yönetimi açısından faydalı mı buluyorsunuz? Bir daha düşünün! Bu kadar saat boyunca, odaklanmanız, kaliteli işleri ortaya koymanız ve verimli çalışmanız neredeyse imkansız.
Zaman yönetiminde aralıksız çalışmak yerine bir alarm kurmak ve kahve almak, minik bir yürüyüş yapmak için küçük molalar vermeniz daha önemlidir.
HATA 10: İşleri Efektif Olarak Zamanlayamamak!
Kendinizi tanımak işlerinizin yapılacak zamanlarını daha efektif olarak planlamanıza imkan tanır. Mesela siz günün hangi saatlerinde daha verimli çalışıyorsunuz? Sabah mı yoksa akşam mı? Yalnızken çalışmayı mı daha verimli buluyorsunuz, yoksa iş arkadaşlarınızla beyin fırtınası yaptığınızda mı? Bu gibi detayları bilirseniz, işlerinizi de en verimli olacağınız zaman dilimlerine göre planlayarak daha iyi bir zaman yönetimi yapabilirsiniz.
Psikon Kurumsal Psikoterapi Psikolojik Destek ve Terapi Merkezi olarak kurum danışmanlığı hizmetlerimizde firmalara, şirketlere, fabrikalara, eğitim kurumlarına, belediye gibi kamu kurumlarına bir çok hizmeti sunmaktayız. Konya psikolog denilince akla gelen ilk psikolojik terapi merkezi olmanın gururu ile Konya'da tüm işletmelere, şirketlere, kurumlara kurumsal danışmanlık hizmetleri vermekteyiz.
Verdiğimiz hizmetlerden bazıları; Şirket içi personel motivasyonunun yükseltilmesi ve bu motivasyonun sürekliliğinin sağlanması, Şirket içi doğru iletişimin sağlanması, Kriz yönetimi, Çalışanların psikolojik tahlili, Personel sorunlarının tespiti ve çözümü, Çalışan memnuniyeti, Sosyal sorumluluk projelerinde danışmanlık, Şirket içi işbirliği ve ekip çalışması, Personelin şirketine/kurumuna aidiyet duygusu, Şirket içi etkili karar alma süreci ve teknikleri, İnsan kaynakları yönetimi, Toplantı ve planlamaların doğru ve etkili yapılması, Zaman yönetimi, Satış odaklı iletişim teknikleri, Doğru sunum yapma becerisi kazandırma gibi hizmetlerdir. Tüm bu hizmetlerimiz kurumsal danışmanlık hizmetleri içerisinde yalnızca en bilinenlerdir.
Tüm bu hizmetlerin dışında şirket profiline göre ya da kurumların görevlerine göre çok daha spesifik konularda hizmetler vermekteyiz. Bu tamamen bizi arayan şirket ya da kurumların bize ilettikleri özel problem veya durumlarından kaynaklanan her şirketin kendine ve sektörüne has konuları olarak açıklanabilir.
Yoğun bir günde 5 dakikalık molalara ihtiyaç duymak ve kendine zaman ayırmak oldukça normal.
Peki siz işteyken kısa molalar verdiğinizde ne yapıyorsunuz?
5 dakika Facebook’ta dolaşmak ya da 10 dakika Instagram hikayelerine göz atmak sizi gerçekten dinlendiriyor mu?
Cevap maalesef hayır! Molaların enerjinizi yerine getirmesi ve işe döndüğünüzde yenilendiğinizi hissettirmesi, verimliliğiniz için oldukça önemli.
Size 5-10-15 dakikalık molalarınızda gerçekleştirebileceğiniz ve kendinizi yenilenmiş hissetmenizi sağlayacak bazı önerilerimiz var.
1 – Masanızda kolayca yapabileceğiniz esneme – gerinme hareketleri yapın.
2 – Binanın dışına çıkın ve binanın etrafında kısacık bir yürüyüş yapın.
3 – Telefon görüşmeleri yapmanız gerekiyorsa ofisinizin dışına çıkın. Mesela boş olan toplantı odalarından birinde hem yürüyüp hem de telefon görüşmelerinizi yapmak size enerji verecektir.
4 – Uzun zamandır okumayı istediğiniz makaleleri okuyun, ya da size ilham veren konuşmalardan birini dinleyin.
5 – 5 – 10 dakikalık mizah videoları izleyerek düşen enerjinizi yükseltebilirsiniz.
6 – Dil öğrenme uygulamalarını mobil cihazlarını indirerek, molalarınızda birkaç ders izleyin.
7 – İş arkadaşlarınızdan biriyle kahve almak için dışarı çıkın. Yolda sohbet ederek zihninizi temizleyebilirsiniz.
8 – Anne babanızı, kardeşinizi ya da yakın arkadaşlarınızı aramayı sürekli erteliyorsanız, kısa molalarınız sizin için uygun an olabilir.
9 – Yakın zamanda size herhangi bir konuda yardımcı olan kişilere mesaj ya da e posta yoluyla teşekkür notu atabilirsiniz.
10 – Elindeki proje ile boğuşan iş arkadaşınıza yardım edin. Onunla kısa bir beyin fırtınası yaparak her ikiniz de yeni bir bakış açısı kazanabilirsiniz.
11 – Ofis masanızı ve çekmecelerinizi düzenleyin. Çoktandır temizlenmeyen köşeleri silmek ve masanızı daha düzenli hale getirmek, çalışma ritminize de iyi gelecektir.
12 – E postanıza otomatik düşen tanıtım postalarını silin. Gereksiz postalardan kurtulmak için abone olduğunuz haber bültenlerinden çıkın.
13 – Linkedin profilinize girin ve meslektaşlarınızın gündemdeki konularda yaptıkları paylaşımlara göz atın.
14 – Güzel bir fotoğraf açın ve tam 2 dakika boyunca hiçbir şey yapmayın. Bu sizi dinlendirecek ve rahatlatacaktır.
15 – Masanızda birkaç renkli kalem ve boş kağıt bulundurun. Mola aldığınızda bir şeyler çizin. Çizim yeteneğiniz olsun olmasın, birkaç dakikalığına farklı bir konuya odaklanmak zihninizi temizleyecektir.
Başarının bir sırrı yoktur! Başarı birden çok etkenin bir araya gelmesi ile oluşur. Genç ve hevesli girişimcilerden biriyseniz ve yola çıkmadan önce biraz yardıma ihtiyacınız varsa, başarılı girişimcilerden derlenmiş bu 15 ipucu işinize yarayacaktır.
1. Kendinizi zorlayın.
Sandığınızdan daha fazlasını yapabilirsiniz. Bunu unutmayın!
2. Gerçekten değer verdiğiniz bir işi yapın.
Gerçekten değer verdiğiniz ve ilgi duyduğunuz bir işi yaparsanız harcadığınız zaman ve emeklerde daha cömert olursunuz.
3. Risk alın.
Risk almadan büyüyemeyeceğinizi kabul edin. Akıllıca harcayın ama doğru zamanda risk almayı bilin.
4. Kendinize inanın.
En büyük başarı kendinize olan inancınızda gizlidir. Sizin kendinize olan inancınız başkalarının da size inanmasını sağlar. Unutmayın!
5. Vizyon sahibi olun.
Zaman hızla akıyor ve her şey çok hızlı değişiyor. Sabit fikirli olmayın ve sadece bugüne değil geleceğe ve değişimlere de bakın.
6. İyi insanlarla bir arada olun.
Etrafınızda size ve olmak istediğiniz kişiye inanan insanlar olsun. İyi insanlar kendinizi daha kolay geliştirmenizi sağlar.
7. Korkularınızla yüzleşin.
En kötü senaryolarda nasıl davranabileceğinizi öğrenmek ve kendinizi bu konuda geliştirmek için korkularınızla yüzleşmeniz şart!
8. Zamana ihtiyacınız olduğu gerçeğini yadsımayın.
Bazı işler hemen geri dönüş sağlarken çok mesai harcanan şeylerin büyük başarılar olarak geri dönüşü uzun bir zamana yayılabilir. Unutmayın.
9. Zamanı değil, enerjinizi idareli kullanın.
Enerjiniz ortaya kaliteli bir iş çıkmasında en önemli şeydir. Bu nedenle zamanla yarışmak yerine enerjinizi zamana yayarak idareli kullanın.
10. Harika bir takım kurun.
En iyilerden değil, hedefiniz için en iyileri başaracak bir takım kurun.
11. Kişileri değil size verecekleri değerleri işe alın.
Bir kişi özgeçmişi ile parıldasa da bir başkası işinizin başarıya ulaşması için daha büyük bir potansiyele sahip olabilir. Unutmayın!
12. Hedeflerinizi bilin.
Doğru yol almak için hedeflerinizi bilmeniz çok önemli. Eğer net bir hedefiniz yoksa yaptığınız her şey havada kalabilir.
13. Sermayenizi artırmak için bir plan yapın.
Sermayenizi nasıl ve ne şekilde artıracağınıza dair detaylı bir plan yapın.
14. Müşterilerinizi ve sektörünüzü yakından tanıyın.
Müşterilerinizin ve sektörünüzün ihtiyaçlarını ve yönelimlerini bilmek geleceğe dair doğru adımlar atmanızı sağlar.
15. Şikayetlerden ve hatalardan ders alın.
Şikayet ve hataların olmadığı bir iş dünyası imkansızdır. Önemli olan her hata ve şikayetin ardından sisteminizi iyileştirebilmek için harekete geçmenizdir.
Size ve markanıza yeni müşteriler kazandırmaktan daha zor bir şey varsa o da; var olan müşterilerinizi elinizde tutmaktır.
Müşterilerinizin işinize bağlı kılmanın püf noktalarını bir araya getirdik.
1. Müşterilerinizi Yakından Tanıyın
Müşterilerinizi markanıza aşık etmek için onlar hakkında olabildiğince çok şey öğrenmelisiniz. Onların ihtiyaçlarını anlayabilmek için pazarlama analizi oldukça önemlidir. Bu analiz sayesinde onların isteklerini, ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını ve demografik bilgilerini elde edebilir, bu bilgileri markanızı geliştirmek için kullanabilirsiniz.
2. Sabırlı Olun
Müşterileriniz her zaman ürünlerinizi ve servisinizi sevmeyebilirler. Bir müşteri bazı şikayetlerle kapıda belirdiğinde onu duymazdan gelmek kolay olabilir. Ama bu size sadece müşteri kaybettirecektir. Onu duymazdan gelmek yerine sabırla dinleyin ve sorununu çözmeye çalışın. Sabırlı olmazsanız başarılı olamazsınız. Unutmayın!
3. Kişisel Yakınlık Kurun
Müşterilerinizin de tıpkı sizin gibi bir insan olduğunu unutmayın. Onlarla tıpkı bir arkadaşınızla iletişim kurduğunuz gibi iletişim kurun. Eğer müşterilerinizle birebir ilişki kuramayacağınız bir iletişimiz varsa yine de kişisel yakınlık içeren dokunuşlar yapabilirsiniz. Mesela otomatik cevaplar ve mailler göndermeyin. Kişiye özel mailler atmayı deneyin.
4. Özel Teklifler Yapın
İnsanlar indirimleri, kampanyaları ve özel teklifleri çok sever. Bir alana bir bedava, ikinci alımda indirim gibi özel teklifler müşterilerinizin sahip oldukları para ile daha çok satın alabildiklerini görmeleri açısından önemlidir. Yıllık hedeflerinizi gözeterek özel teklifler oluşturmaya gayret edin.
5. İletişimde Kalın
Müşterilerinize karşı şeffaf olun. İşinizle ilgili gelişmelerden haberdar olmalarını sağlayın. Bunun için bilgilendirme mailleri ve SMSleri kullanabilirsiniz. Ayrıca yapacağınız heyecan verici değişimleri onlarla paylaşın. Böylece aynı heyecanı onların da yaşamasını sağlayabilirsiniz.
Özellikle küçük ölçekteki şirketler için başarının anahtarı doğru çalışanı bulmakta saklıdır. Şirketinizi temsil edecek uzun bir süre sizinle çalışacak ve şirketinize bağlı olacak çalışanı seçmek için bu 10 ipucuna mutlaka göz atın.
1. En İyi Değil En Uygun Aday
Adaylar arasından en iyi olanı değil, sizin iş tanımınıza en uygun kişiyi seçin. Kişinin yerine getirmesini beklediğiniz işle ilgili açık uçlu sorular, yazılı sorular, problem çözme egzersizleri ile çalışan adayınızın işine uygun becerilere sahip olup olmadığını anlayabilirsiniz.
2. Dürüstlük ve İş Ahlakı
İşe alacağınız adayın dürüstlüğü hayati önem taşır. Kimi zaman şirketinizin yıllarca uğraş verilerek kazanılan saygınlığı, dürüst olmayan bir çalışan yüzünden sadece bir günde yerle bir olabilir. Ayrıca sağlam bir iş ahlakına sahip bir çalışan etrafındaki diğer çalışanların iş ahlakını da olumlu yönde etkiler.
3. Motivasyon
Çalışanlar maaş almanın ötesinde iyi bir iş çıkarmanın motivasyonuna da sahip olmalıdır. Çalıştıkları pozisyona, şirketin bulunduğu sektöre ilgilerinin olmasının yanı sıra, iş tanımlarının ötesinde şeyler yapmaya da istekli olmaları önemlidir. Çalışanlarınızın motivasyonlarını artırmak için yapabileceğiniz şeyler elbette var. Ancak kişinin belli miktar da olsa içten gelen bir motivasyonu olması onu ve şirketinizi başarılı kılar.
4. Yetenek
Karmaşık ve değişken durumlar karşısında, yeni düşünceler üretme kapasitesine sahip yetenekli çalışanları belirlemek ve bir araya getirmek oldukça önemlidir. Bu yetenekteki kişiler genellikle iş performansını artırmak için yenilikçi fikirlere sahiptirler.
5. Yüksek Performans
İyi çalışanlar kendilerine verilen işte en yüksek performansı gösteren kişilerdir. Bu çalışanlar, atandıkları görevde hem kendilerini hem de çalışma arkadaşlarını en iyi performansı göstermek için zorlar ve yüksek kalitede ürün ya da hizmetler ortaya koyarlar.
6. Girişkenlik
Bağımsız ve girişken bir şekilde düşünebilen ve çalışabilen kişileri işe almaya gayret edin. Sürekli gözetim, teftiş ve rehberlik isteyen çalışanlar hem üretkenliğinizi hem de iş kalitenizi düşürür. Unutmayın!
7. Kurallara Uyum
İyi bir çalışan, yöneticilerine, iş arkadaşlarına ve müşterilere karşı kabul edilebilir kurallar çerçevesinde çalışır. Kurallara uymayan çalışanlar ise diğer çalışanları da kurallara uymama konusunda olumsuz etkiler. Bir iş yeri, sürekli geç kalan, kalitesiz ürün ve hizmet üreten, müşterilere uygunsuz davranan hiçbir çalışanı tolere edemez.
8. İş Kültürü
Şirket ya da kurumunuzun yarattığı iş kültürü ve sahip olduğu vizyonu benimseyecek çalışanları işe almak çok önemlidir. İşe alım mülakatında adayınıza uygun sorular sorarak kişiliği ve işinize bakış açısı hakkında daha çok şey öğrenmeye çalışın. Böylece küçük ölçekli işinizi geleceğe taşıyacak bir çalışana sahip olabilirsiniz.
9. Uyum
Unutmayın, küçük ölçekli iş yerinde işini iyi yapan çalışanlardan oluşan bir takıma ihtiyacınız vardır. Mülakat esnasında adayınızın diğer ekip arkadaşları ile iyi anlaşıp anlaşamayacağını, takım oyuncusu olup olamayacağını, kendi iş tanımında olmasa bile ihtiyaç duyduğunda iş arkadaşına yardım edip etmeyeceğini belirlemeye yönelik sorular sorun.
10. İnanç
İyi bir çalışan sizin ve işinizin elçisi olmalıdır. İşe ve size inanmalı, sizi savunmalı, heyecanlı ve hevesli olmalıdır. İşine tutkuyla bağlı çalışanlar bu tutkuyu diğer çalışanlara da bulaştırır.
Bir hizmet ya da ürün ile ilgili harika bir fikriniz var. Ve herkesi onu satın almaya ikna etmek istiyorsunuz. Peki olası müşterilerinizi ya da yatırımcıların fikrinize inanması için ne yapmanız gerekiyor?
Bu sorunun cevabını anlamak için ikna etme ve etkilemenin arkasındaki psikolojiyi iyi bilmek önemlidir.
1.KARŞILIKLI OLMA
Prensip: Birisi bize bir şey verdiğinde ona bir şey vermek zorunda olduğumuzu düşünerek borçluluk duyarız.
Örnek: Size ekstra indirim öneren bir satıcıdan satın almak zorunda hissedersiniz ya da bir iş arkadaşınız size işinizde yardım ettiğinde onun bir toplantıda öne sürdüğü fikirleri desteklemeniz gerektiğini düşünürsünüz.
Nasıl Kullanabilirsiniz: Hedeflerinizi ve karşınızdaki kişiden ne istediğinizi belirleyin. Sonra da onlara karşılık olarak ne verebileceğinize karar verin.
2. TAAHHÜT VE TUTARLILIK
Prensip: İnsanlar sözleri ve eylemleriyle bir şey bağlılık göstermişlerse, o konuda daha uzun tutarlılık gösterirler. Yani bir şeye taahhüt verdiyseniz, mantıksız bir sonuç ortaya çıksa da taahhüdünüzden caymazsınız.
Örnek: Bir iş arkadaşınız ilginizi çekecek bir fikir öne sürdü. Eğer bu fikre olan ilginizi sözlü olarak belirtmişseniz zaman içinde fikirleriniz değişse bile arkadaşınızı desteklemeye devam etme ihtimaliniz yüksektir.
Nasıl Kullanabilirsiniz: Her şeyden önce yazılı ya da sözlü olarak insanların bağlılıklarını belgeleyin. Örneğin onlara bir deneme ürünü satın. Zaman içinde fikirleri değişse de önceden satış yaptığınız için sizin ürününüzü almaya eğilimli olacaklardır.
3. SOSYAL KANIT
Prensip: İnsanlar aksini iddia etse de toplulukların fikirlerinden etkilenirler. Eğer etrafımızdaki birileri bir şeyden hoşlanıyorsa biz de o şeye karşı olumlu bir bakış açısına sahip oluruz. Herkesin almayı tercih ettiği şeyleri almaya eğilim gösteririz.
Örnek: Eğer tüm iş arkadaşlarınız işten geç saatlerde çıkıyorsa, siz de işten geç çıkmaya başlarsınız.
Nasıl Kullanabilirsiniz?: Ürününüz ya da hizmetiniz ile bir tanıtım çalışması yapın. Sektörün önde gelen ve diğer kişilere ilham veren kişileri ile iletişime geçerek ürünlerinizi tanımalarını sağlayın. Ürün ya da hizmetinizden memnun olan kişilerin görüşlerini sosyal medyada paylaşın.
4. BEĞENİ
Prensip: Beğendiğimiz ve sevdiğimiz kişilere daha kolay ikna oluruz. Eğer duygusal bağımızın bulunduğu bir kişi bizden bir şey isterse daha kolay evet deriz.
Örnek: Bir şirket, çalışanlarından aile ve arkadaşlarına satış yapmasını isteyebilir. Çünkü insanlar tanıdıkları ve güvendikleri kişiden ürün almaya daha meyillidir.
Nasıl Kullanabilirsiniz?: Müşterilerinize güven vermek için kendinize biraz zaman tanıyın ve bu süreçte tutarlı davranın. Mutlu, sosyal ve profesyonel bir marka kimliği oluşturmaya gayret edin. Şirketinizin web sitesinde müşterinizin yakınlık duyacağı daha kişisel ve sevilebilir bir Hakkımızda kısmı yaratın.
5. OTORİTE
Prensip: İnsanlar otorite figürlerine daha zor hayır derler. Patronumuzun isteklerini gerçekleştirme isteğimizin altında da bu prensip yatar.
Örnek: İlaç üreticileri, hastaları değil, onlara ilacı önerecek doktorları ikna etmeye çaba harcar.
Nasıl Kullanabilirsiniz?: Fikrinizi desteklemesi için sektörünüzdeki otorite figürlerine gidin. Ayrıca bağlantıları güçlü insanlar da işinizin kabul görmesi için size fayda sağlayacaktır. Bunun dışında otorite hissini kuvvetlendirmek için etkileyici bir iş yeri, iş kıyafetleri de işinize yarayacaktır.
Satış profesyonelleri teklif hazırlamak söz konusu olduğunda tereddüt ederler. Oysa ki, doğru bilgi, hazırlık ve beceriler varsa, teklif hazırlamak o kadar da korkutucu bir şey değildir.
Teklif sunmada en çok vakit alan doğru noktaları öne çıkararak daha çok kontrat imzalamak ve daha çok iş bağlamaktır. Hazırlayacağınız teklif; müşteriniz için ne yapacağınızı, ne kadar sürede yapacağınızı ve ne kadara mal olacağını net bir şekilde göstermelidir. Müşterilerinize birçok varsayımın olduğu rakamlarla dolu bir sözleşme uzatmak onu bu sözleşmeyi imzalamaya ikna etmez.
Elbette etkili teklifler hazırlamanın bu işin profesyonelleri tarafından bilinen püf noktaları da bulunur. İşte alanında uzman satış profesyonellerinden derlenen püf noktalar;
1. Müşteriyi Anlamak
Satış profesyonellerine göre sunduğunuz tekliflerin kabul edilebilmesi için müşterinizin problemini teşhis etmeniz ve bu problemin çözümüne odaklanan bir teklif hazırlamanız hayati önem taşır. Müşteriniz nasıl bir problemle ya da zorluklarla karşı karşıya? Sizin ürününüz ya da hizmetiniz bu problemi çözmek, zorlukları ortadan kaldırmak için nasıl bir vaatte bulunuyor? Önce bu sorulara cevap verip daha sonra teklifinizin ana hatlarını bu vaatlerinize göre şekillendirin.
2. Altyapıyı Kurmak
Satış sürecinin ilk adımı teklif hazırlamak değildir. Teklif sizin müşterilerinizle yapacağınız görüşmelerin ardından hazırlanmalıdır. Teklif hazırlamadan önce müşterinizle ana noktaları sözel olarak konuşmalısınız. Faaliyet alanı, fiyatlama, zaman çizelgesi ve diğer detayları konuştuktan sonra hazırlayacağınız bir teklif ile daha ilk başta reddedilme olasılığını ortadan kaldırabilirsiniz.
3. “Nasıl”a Odaklanmak
Müşterinize ürün ya da hizmetinizin problemini çözeceğini söylemek yeterli değildir. Tüm aşamalara ve detaylara odaklanmalı ve çözüme giden yol haritasına gerçekten hakim olmalısınız. Müşterinize nasıl olacağını göstermeden onlar için yapabileceğiniz şeyleri anlatmakla yetinmemelisiniz. Karşılaştıkları zorlukları çözmek için yaptığınız planlamayı da potansiyel müşterilerinizle paylaşın.
4. Yapacağından Fazlasını Vadetmek
Beklentiler konusunda her zaman dürüst olun. Fazlasını vadedip azını gerçekleştirmek yerine azını vadedip çoğunu gerçekleştirmeye gayret edin. Bazı satış profesyonelleri sırf satış yapmak için ürün ya da hizmetlerini aşırı derece över ve potansiyel müşterilerini yanıltır. Uzun vadede bu taktik hiçbir işe yaramaz. Bunu yapmaktan kaçının.
5. İddiaları Kanıtlamak
Potansiyel müşterilerinizle paylaşabileceğiniz başarı hikayeleriniz olduğundan emin olun. Vadettiklerinizi daha önce de gerçekleştirdiğinizi gözlemleyen müşteriler size güvenirler. Ayrıca insanlar genel olarak satış profesyonellerinden çok ürünü ya da hizmeti almış ve memnun kalmış kişilerden etkilenirler.
6. Fiyatlamada Adil Olmak
İlk teklifte liste fiyatlarını uygulamak önemlidir. Daha herhangi bir sözleşme yapmadan fiyatlarınızda indirim uygulamak aslında ürün ya da hizmetinize güvenmediğiniz ve liste fiyatlarının ederinden fazla olduğu mesajını verebilir. Fiyatlamanız hem ürün ve hizmet kalitenize yakışır hem de aşırı olmamalıdır.
7. Tasarımı Unutmamak
Satış konusu sadece rakamlar ibaret değildir. Doğru bir teklifi daha üst seviyeye çıkarak şey yaratıcı ve etkileyici bir tasarımdır. Tasarımın gücünü hafife almayarak en az içerik kadar biçim olarak da güçlü bir teklif hazırlamalısınız.
İş yerindeki ilişkilerimiz genellikle enerjiyi alıp vermek üzerine şekillenir. Bazı çalışma arkadaşlarımız bize ilham olarak enerji verirken bazıları da hayat enerjimizi emer.
Bu enerji vampirlerini belirlemek ve nasıl başa çıkacağınızı anlamak biraz zaman alabilir. Bu nedenle iş yerinde potansiyelinizi tam olarak gösterememeniz ve iş yerinde mutsuz hissetmeniz de mümkündür. İş yerinizdeki vampirlerin türlerini ve onlardan nasıl kurtulabileceğinizi merak ediyorsanız bu yazıyı mutlaka okuyun.
1. Mızmız Kız Kardeş
Mızmız kız kardeş adını verdiğimiz bu vampir türü sürekli konuşur, mızıldanır ve bir dinleyici kitlesi olmasına bayılır. Sürekli kendisini acındıran bu tip vampirler, çözüm bulmaktan çok şikayet etmekten hoşlanır.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Aranıza ciddi bir mesafe koyun. Onun şikayetlerini dinleyeceğiniz zamanı sınırlandırın. Net ve kibar bir şekilde ona sadece birkaç dakika ayırabileceğinizi ve üzgün olduğunuzu söyleyerek işinizin başına dönün.
2. Drama Kraliçesi
Bu tür vampirlerde küçücük önemsiz olaylar bir sezonluk drama dizisine dönüşebilir. Nezle olduklarında neredeyse ölürler, trafikte kaldıklarında intihar noktasına gelirler. İşlerini bu bahaneleri öne sürerek aksatırlar.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Sakin olun, birkaç derin nefes alın. Böylece onun anlatacağı dramatik olaylara kapılıp gitmezsiniz. Net ve kibar bir tavırla iş için bahane üretmemesini, işin önde geldiğini söyleyin.
3. Susmak Bilmeyen Şakacı
Sizin duygularınızla hiç ilgilenmeyen ve sadece kendine önem veren bu tür vampirler eğlendirici gözükseler de aslında sürekli espri yapar ve neredeyse hiç susmazlar. Siz araya bir kelime eklemek isteseniz de asla izin vermezler. Sabrınızı test ederler.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Öncelikle bu kişilerin sözel olmayan iletişimden anlamadıklarını bilin. Direkt konuşmalı ve konuşmalarını bölmelisiniz. Birkaç dakika dinledikten sonra kibarca, sessiz bir insan olduğunuzu ve çok konuşmadığınızı söyleyin. Bu ona çok konuştuğunu anlatacak bir mesaj olacaktır.
4. 7/24 Yardım Bekleyenler
Bu vampirler onların problemlerini çözmeniz için sürekli sizden yardım isterler. Sizi kendileri için özel bir terapist gibi kullanmaktan çekinmezler, size ait tüm boş zamanları işgal ederler.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Kurtarıcı rolünü üstlenmeyin. Empati gösterebilirsiniz ama ona çözüm üretmeyin. Destekleyen ve kibar bir tonla ona her şeyi kendisinin halledebileceğini ve doğru çözümü bulabileceğini söyleyin.
5. Suçlayıcı
Bu tür vampirler oldukça sinsi davranırlar. Size işleri doğru yapmadığınızı hissettirir ve kendinizi suçlu hissetmenizi sağlarlar. Sürekli olumsuz yorumlarda bulunarak sizin enerjinizi yok ederler.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Bu tür bir vampir sizin yöneticinizse kaçıp kurtulmak zor olabilir. Size yaklaştığı anlarda kendinizi beyaz ışıkla dolu bir koza içinde hayal edin. Bu kozanın sizi negatif yorumlardan koruduğunu düşünün. Kendinize burada güvende olduğunuzu telkin edin.
6. Şah Damarına Hedef Alanlar
Bu tip vampirler size ölümcül saldırıda bulunur. Duygu ve düşüncelerinizi önemsemeden sizin önünüze set çekerler. Yapacağınız iş için yeterince iyi olmadığınızı pat diye söyleyebilirler.
Nasıl Başa Çıkarsınız?
Bu tip vampirleri hayatınızdan olabildiğince uzak tutun. Eğer bu kişi patronunuzsa ve işinizi bırakmak istemiyorsanız bu kişinin aslında çok yara almış biri olduğunu düşünün. Size olan kabalığının aslında sizinle değil kendisi ile ilgili olduğunu bilin.
Yeni bir işe başladınız...
İşteki ilk gün nasıl davranmalı? İlk iş gününde nasıl giyinmeli? İnsanlara ve olaylara nasıl yaklaşmalı? Tüm bu sorular beyninizde dönüyor. Bu soruları düşünürken gerginliğiniz gittikçe yükseliyor. İş yerine adım attığınızda zorlukla seçtiğiniz canım kıyafetinizin terden sırılsıklam olduğunu hissediyorsunuz.
Hayır! Sakin olun ve yeni işinizdeki ilk günün size öğrenmeniz için birçok fırsat sunacağını düşünerek rahatlayın.
Hala rahat hissetmiyor musunuz? O zaman işteki ilk gün için öneriler olarak derlediğimiz bu bilgilere göz atın.
1. Aptal gibi gözükmeye hazır olun.
Evet ilk madde biraz can yakıcı. Kabul ediyoruz. Aslında söylemek istediğimiz her şeyi ilk anda anlamamız son derece normal. Ofisteki cihazları kullanmayı, büyük bir şirkette yolunuzu bulmayı, öğle yemeği için nereye gideceğinizi hemen öğrenmeyi beklemeyin. Bu ve bunun gibi şirketten şirkete değişen özellikleri, hangi iş yerinde yeni işe başlarsanız başlayın, öğrenmeniz birkaç haftayı alacaktır. Kendinizi aptal gibi hissedebilirsiniz. Birkaç derin nefes alıp bunun geçici olduğunu kendinize tekrarlayın.
2. Soru sormaktan ve yardım istemekten kaçınmayın.
İnsanlar yardım etmeyi sever. Eğer şanslıysanız, işte ilk gününüz olduğunu bilen herkes size defalarca yardım isteyip istemediğinizi soracaktır. Onlardan tavsiyeler isteyebilirsiniz. Ofisteki durumlara şöyle bir göz atıp, ortadaki durumu kavramaya çalışın. Ofiste tüm konulardan haberdarmış gibi duran kişi kısa bir sürede gözünüze çarpar. O kişiye yaklaşıp tavsiye isteyebilir, iş yeri ve göreviniz hakkında merak ettiklerinizi ona sorabilirsiniz.
3. Tekrarlamak istemediğiniz hiçbir şeyi söylemeyin.
Siz ofiste yenisiniz. Elbette ilk günlerde bazı hatalarınız ve takıldığınız noktalar olacaktır. Bunlar zamanla unutulur ve hiç kimsenin aklına gelmez. Ancak kişisel yaşamınız ya da önceki iş yaşamınızla ilgili özel bilgiler hemen kulaktan kulağa yayılır. Sizin insanlar üzerinde yaratacağınız ilk izlenim için kötü sonuçlar yaratabilir. Bu nedenle ilk günlerde negatif deneyimlerinizi kendinize saklayın. Yoksa aynı şeyleri defalarca tekrarlamak zorunda kalabilirsiniz.
4. Asansör ya da tuvalette konuşmayın.
İlk gün herkesle yeni tanışıyor, belki kötü zaman geçiriyor ve en yakın arkadaşınızı aramak için can atıyor olabilirsiniz. Ya da yeni tanıştığınız iş arkadaşınız size iş yerinin kirli çamaşırlarını anlatıyor, keyifli vakit geçirmenizi sağlıyor olabilir. Ne olursa olsun, sakın bunları asansör ya da tuvalette yapmayın. Orada kimin olduğunu bilemezsiniz. Kariyerinizin hızlı bir şekilde sonlanmasını istemiyorsanız, nerede ne söylediğinize dikkat edin.
5. Herkese arkadaşça yaklaşın
Ofisinizde daha ilk andan kanınızın kaynamadığı kişiler olabilir. Ama herkese arkadaşça davranmanız gerektiğini unutmayın. İlk izlenimin yanıltıcı olabileceğini, bir gün arkadaşça davranmadığınız kişilerin size bir şekilde yardım edebileceğini unutmayın. Herkesle ilk defa tanışıyorsunuz. Belki de yeni iş yerinizdeki kişilerle ileride şahane dostluklar kuracaksınız. İnsanlara gülümseyip gülümsememe arasında kararsız kaldığınızda bunları düşünün.
6. Endişeli olmanız normal, aklınızdan çıkarmayın.
Yeni bir işte çalışmaya başladığınızda, normalde takıntılı olduğunuz şeyler konusunda daha takıntılı olabilirsiniz. Bir işi 2-3 kere kontrol etmeden rahat edemeyen, geç kalmaktan korkan, titiz çalışan biriyseniz yeni bir işe başlamaktan kaynaklanan endişe bu durumları daha da artırabilir. Endişelenmenin son derece normal olduğunu, hatta bu durumun size ekstra konsantrasyon ve enerji sağlayacağını unutmayın.
7. İnsanların iş dışında nasıl biri olduğunuzu öğrenmelerine fırsat verin.
Hobileriniz, gezdiğiniz gördüğünüz yerler, iş yeri etrafında bildiğiniz mekanlar gibi sohbetleri derinleştirebilecek ve insanlarla yakınlaşmanızı sağlayacak detaylar verebilirsiniz. Bu detaylar aşırı kişisel olmadığı ve olumsuz deneyimler içermediği sürece iş arkadaşlarınızla paylaşın. Böylece sizin iş dışında da nasıl biri olduğunuzu anlama fırsatı yaratın.
8. İsimleri ve yüzleri hatırlamak konusunda elinizden gelenin en iyisini yapın.
İsim ya da yüz hafızanız zayıf olabilir. İlk birkaç gün insanlara isimlerini kibar bir şekilde tekrar sormak ve kendi isminizi de hatırlatmakta bir sorun yok. Ancak aradan haftalar geçtiği halde hala bu sorunu yaşıyor, bu konuda zayıf olduğunuzu hissediyorsanız önemli kişilerin resimlerinin ve isimlerinin olduğu bir tablo hazırlayabilir ve pratik yapabilirsiniz.
9. Acaba yanlış bir tercih mi yaptım demek normaldir.
İşteki ilk gününüz her şey çok kötü gidiyor. İş arkadaşlarınız üzerinde istediğiniz ilk izlenimi bırakamadığınızı düşünüyorsunuz. Daha öğlen olmadan birçok hata yaptınız. Birkaç defa anlatıldığı halde ofisteki cihazları doğru çalıştıramıyorsunuz. Eyvah, siz bu iş yeri için uygun değilsiniz... Daha da kötüsü bu iş size uygun değil. Eski işinizi özlüyorsunuz. Büyük bir hata yaptınız. İşten hemen ayrılmanız gerek. Durun! Paniklemeyin. Derin bir nefes alın. Bir iş yerine hemen alışamamanız işin sizin için uygun olmadığı anlamına gelmez. Yeni işinize en az 6 ay süre verin. Hala aynı duygular sizi meşgul ediyorsa yeni bir kariyer planı yapmaya başlayabilirsiniz. Ama unutmayın, ilk günler herkes için zordur.
Kurumsal psikoloji, organizasyonlarda çalışan kişileri ve bu organizasyonları nasıl daha efektif hale getirilebileceğini araştıran uygulamalı bir bilimdir. İş yaşamını iyileştirmeyi hedefler. İnsan davranışı bilimi ile iş yaşamının dünyasını birleştirerek hem bireylerin hem de organizasyonların verimli ve sürdürülebilir bir performansa kavuşmasına çalışır.
Kurumsal psikolojinin kurumlara olan faydaları için British Psikoloji Birliği bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmaya katılan 36 İngiliz şirketi, kurumsal psikolojiyi kullanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre bu şirketlerin işe alımları efektif hale gelmiş, çalışanların işe bağlılığı artmış, üretkenlik iyileşmiş ve tüm bunların sonucu olarak finansal kazanımlar çoğalmıştır.
Yurt dışında birçok şirketin, çok uzun yıllardır gündeminde olan kurumsal psikoloji, ülkemizde de prestijli ve köklü şirketler tarafından son yıllarda iş akışlarına dahil edilmeye başlanmıştır.
Kurumsal danışmanlık ya da kurumsal psikolojik danışmanlık hizmetleri isimleriyle de toplumda karşılık bulan Kurumsal Psikoloji, bir bilim olarak uygulanır. Kurumsal psikoloji, kişiler, işyerleri ve organizasyonların üzerinde sosyal bilimsel yöntemleri kullanarak araştırmalar yapar. Böylece çoklu ihtiyaçlarını sıralamayı amaçlar. İnsanlar ve kurumlar arasında sağlıklı, üretken ve herkese yarar sağlayan ilişkiler kurar.
Kurumsal psikoloji: İş yeri nasıl daha üretken ve verimli olur? Çalışanlara nasıl motivasyon kazandırılır? Sorularına cevap arar. Bu cevapları ararken psikolojik prensipleri, metodik araştırmaları ve bilimsel araştırma araçlarını kullanır.
Kurumsal psikolojik danışmanlık hizmeti alan şirketler, organizasyonlarında neyin çalışıp çalışmadığını temelinden anlar ve bu sorunları çözmek için gerekli tavsiyelere ve çözüm yollarına ulaşır.
Kurumsal Psikoloji Hizmetinin Ana Amaçları
Kurumsal psikoloji, - Kurumlarda güvenli çalışma ortamları yaratmak
- Çalışanların üretkenliklerini ve performanslarını artırmak
- Kurumun yönetim yapısını organize ederken en iyi hale getirmek
olarak sıralanabilir.
Kurumsal Psikoloji Danışmanlık Tam Olarak Ne Yapar?
Tavsiye: Kurumsal psikologlar bağımsız profesyonellerdir. Çalışanların bağlılığı, başarı planlaması ve çalışanları işte tutup tutmama gibi kişiler ve iş yeriyle ilgili tarafsız ve bilimsel bilgi sağlarlar. Kurumsal psikologların size vereceği tavsiyeler yıllarca süregelen araştırmalara ve bilimsel titizliğe dayalı olacaktır.
Teşhis: Kurumsal psikologlar hali hazırdaki sorunlara teşhis koymayı amaçlarlar. Psikometrik testler gibi bilimsel araçlar kullanarak kurumları daha iyi tanırlar ve teşhislerini tarafsız ve bilimsel bir gözle koyarlar.
Tasarım: Kurumun sorunlarına bilimsel yollarla teşhis koyan kurumsal psikologlar gerekli çözüm yollarını da yine nesnel bir gözle hazırlarlar. Çözüm için gerçekçi ve uygulanabilir planlar tasarlarlar.
Hizmet: Kurum için sunulan çözüm yolları kabul gördükten sonra kurum eğer talep ederse kurumsal psikologlar bu çözüm yollarının uygulanmasında da hizmet verebilirler.
Değerlendirme: Kurumsal psikologlar, önerdikleri ve uyguladıkları çözüm planlarının ne kadar efektif olup olmadığını ölçerek değerlendirebilirler. Bu ölçüm de çalışmaların tamamı gibi bilimsel ve nesnel yollarla yapılır. Böylece kurumlar bu alana yaptıkları yatırımın ger dönüşünü somut bir şekilde görebilir.
Kurumsal Psikoloji Çalışma Alanları
Kurumsal psikoloji kurum ve kuruluşlarda hem bireylere hem de organizasyon yapısına yönelik birden çok hizmeti aynı anda sunabilirler. Kurumsal psikolojide 4 ana alan vardır. Bunlar iş ortamı, birey, kurumsal gelişim ve eğitim başlıklarıdır.
Kurumsal psikolojinin çalışma alanları her şirketin kendi sorunlarına özel olarak değişse de genel olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir;
- Yeterlilik esasına dayalı durumlarda kişiler arasında seçme ve değerlendirme yapmak.
- Yönetici koçluğu ve danışmanlığı hizmeti vermek.
- Liderlik yönünü geliştirici hizmetler vermek.
- Kurumsal gelişmeye yönelik çalışmalar yapmak.
- Çalışanlara danışmanlık hizmeti vermek.
- İşyerlerini güvenli ve kullanıcı dostu bir hale getirmek.
- Psikometrik testler uygulamak.
- Performans yönetimi ve iyileştirmesi yapmak.
Sürekli koşturuyor, bir şeyleri yetiştirmeye çalışıyor, işlere yetişememe paniği yaşıyor ve hatta bu yazı tam bana göre ama öyle meşgulüm ki okuyacak vaktim bile yok diyorsanız şimdi derin bir nefes alın!
Elinizdeki işi bırakıp yazıyı okuyamaya başlayın.
Çünkü şu anda yaşadığınız koşturmayı sonsuza dek sürdürmenize imkan yok!
Günümüzde birçok insan birden çok işi üzerine alarak büyük bir koşturmanın içine giriyor. Aciliyet hastalığı adı da verilen bu durumda kişiler zamanın sürekli daraldığını ve hiçbir işi yapamayacaklarını düşünüyor. Bu durumdan muzdarip kişiler, sürekli bir şekilde daha fazla işi tamamlama, daha fazla aktiviteye katılma zorunluluğunun yanı sıra hep daha az zamana sahip olmak durumuyla baş başa kalıyor.
Sürekli meşgul ve koşturma halinde olan kişiler daha hızlı düşünüyor, daha hızlı konuşuyor ve daha hızlı harekete geçiyor. Bir anda birden çok işi yürüten bu kişiler sürekli saatleriyle yarışıyor ve işlerin tamamlanması için üzerlerinde büyük bir baskı hissediyor. En ufak bir pürüzde ciddi tepkiler veren bu kişiler, etrafımızda sıkça rastlayabileceğimiz kişiler arasında yer alıyor. Özellikle yöneticiler ve müdürlerin büyük bir kısmı zamana karşı yarışan bu kişiler arasında bulunuyor.
Sürekli koşturmaya ve yetişmeye çalışmaya neler sebep oluyor?
Sürekli koşturan kişilerin takvimlerinde neredeyse hiç boş zaman olmuyor. Tutarlı ve sıkı bir şekilde çalışan bu kişiler kendi limitlerini ve neleri üstlenebileceklerini bilmeden takvimlerini yapılacak işlerle dolduruyorlar. Zamanları yetmeyecek bile olsa alışkanlıkları gereği olmayan zamanlarına da işler koymaya devam ediyorlar.
Ayrıca sürekli bağlantı halinde olmak ve olan bitenden haberdar olmak isteği de bu kişileri fazlasıyla zorluyor. Olan biteni kaçırma korkusuyla hareket etmeye devam ediyorlar. Bu nedenle zamanları olmasa bile kimseye hayır diyemiyor, verilen hiçbir görevi reddedemiyorlar.
Bu durum ve panik haline bir süre sonra alışan kişiler, sürekli meşguliyet ve koşturmanın kendileri üzerinde yarattığı hasarı da anlayamıyorlar.
Sürekli koşturmanın ve paniğin etkileri nelerdir?
Sürekli meşgul olarak koşturan kişiler aslında kendilerine de yaptıkları işlere de zarar veriyor. Durup düşünme becerisini kaybediyorlar ve daha az verimli olmaya başlıyorlar. İşlerinde hatalar ortaya çıkmaya başlıyor. Büyük resmi görme yetenekleri ve işlerinin kaliteleri azalıyor.
Ayrıca sürekli iş yetiştirme sorumluluğu altında geçen zamanlar kişinin üzerinde ciddi bir stres yaratıyor. Bu stres sonucu kortizol hormonu ortaya çıkıyor. Sağlık sorunlarına neden olan bu hormonal değişimler kişinin depresyon yaşamasına neden olabiliyor. Ayrıca kişilerin sürekli meşguliyetleri, ilişkilerini de yıpratıyor. Zamanını iyi yönetemeyen ve altından kalkamayacağı sözler veren kişiler, sevdiklerine vakit ayırmakta zorlanıyorlar. Yetiştiremedikleri işleri eve ve özel hayatlarına taşımak zorunda kalıyorlar. Akılları sürekli işte olduğu için kendilerini hep yorgun, endişeli ve tetikte hissediyorlar. Bu da ikili ilişkilerinde düşüncesiz bir şekilde davranmalarına sebep olabiliyor.
Sürekli koşturmaktan nasıl kurtulabiliriz?
Sürekli koşturmak ve zamanla yarışmak sizin parçanız olduysa ilk önce bir an tüm işleri bir kenara bırakıp durun.
Üzerinize aldığınız sorumlulukları, birbiriyle çakıştığı halde reddedemediğiniz görüşmeleri, sizi zorlayan işleri sınıflandırın. Önceliklerinizi belirleyin ve sorumluluklarınızın hangilerinden vazgeçebileceğinizi görmeye çalışın.
Bir kişi sizden zıplamanızı istese “Ne kadar yukarı” mı dersiniz? Yoksa “neden” diye mi sorarsınız? Bir iş size verildiği zaman bu işi sorgulayın. Sizin yapmanız neden önemli, bu işi yapmanız size ve kariyerinize nasıl bir etkide bulunacak? Bu soruları sorarak hangi işe hayır hangi işe evet demeniz gerektiğini anlayabilirsiniz.
Bir anda birden çok işi halletmekten vazgeçin. Birçok işi bir anda yönetmek kulağa iyi gelse de aslında bu işlerin hiçbirini tam anlamıyla ve hakkını vererek yapmadığınızı bilmeniz gerek.
Başkaları üstüne düşeni yerine getirmediği için koşturuyorsanız buna izin vermeyin. Başkalarının işlerini üstlenerek ne kendinize ne de karşınızdaki kişiye iyilik yapmıyorsunuz. Bunu unutmayın!
Şöyle bir düşünün!
Bugün kaç kez karar vermek zorunda kaldınız? Sabah kahvaltısını evde mi yapsam? Dışarıdan bir simitle mi geçiştirsem? Siyah gömleği mi giysem? Mavi bluzu mu? İşlere en zorundan mı başlasam? En kolayından mı? Toplantıya kimi çağırsam? Görüşmeleri yarına mı ertelesem?
Bu liste uzar gider...
Gün içinde en ufağından en büyüğüne defalarca karar vermek zorunda kalıyoruz. Bu kararların sonuçları bazen çok büyük önem taşırken, bazen de anlık ve minik etkiler taşıyor.
Verilecek kararın önemi ne olursa olsun doğru kararı vermek hayatımızı verimli bir şekilde yaşamak açısından önem taşıyor.
Peki, doğru karar nasıl verilir? Karar verirken nelere dikkat etmek gerekir?
Doğru karar vermenin birçok püf noktası olsa da sizin nasıl bir karaktere sahip olduğunuz da karar verme sürecinizi etkiliyor.
Kamuoyunu Yoklayan Biriyseniz;
Önemli bir iş davetine gideceksiniz. Saatlerdir gardırobunuzun önünde elbiselerinize bakıyorsunuz. Kırmızı elbisenizi mi mavi elbisenizi mi giyeceksiniz bir türlü karar veremiyorsunuz. Arkadaşlarınızı, kardeşinizi ve iş arkadaşınızı arayıp fikrini aldınız. O da ne? Aradan bir saat geçti ama hala boş gözlerle gardıroba bakmaya devam ediyorsunuz.
Bu durumdan nasıl kurtulursunuz?
- Kendinize neden güvenmediğinizi düşünün. Daha önce hatalı bir karar vermiş olabilirsiniz. Herkes hatalı karar verir. Bunu unutmayın. Kararınızın sorumluluğunu tek başına almanız gerektiğini ve ne istediğinizi belirlemenin çok önemli olduğunu kendinize hatırlatın.
- Farklı kararlar verirseniz nasıl senaryolarla karşılaşabileceğinizi hayal edin. En kötü ne olabilir? En iyi ne olabilir? Karşılaştırın.
-Eğer hayati bir karar verecekseniz ve yardıma ihtiyacınız varsa gerçek bir uzmana danışın. Evlilik danışmanı, finans uzmanı ya da kariyer koçu! Hedefinize ulaşmakta bazen profesyonel yardım almanın zararı olmaz.
Sürekli Erteleyen Biriyseniz;
Evinizi boyamanız gerekiyor. Ama aylardır öylesine ertelediniz ki bir türlü renge karar veremiyorsunuz.
Bu durumdan nasıl kurtulursunuz?
-Soru sormaya başlayın. İnsanların karar vermeyi sürekli ertelemesinin asıl sebebi, karar vermek için ihtiyaçları olan bilgiyi nasıl toplayacaklarını bilmemeleridir. Eğer elinizdeki seçeneklerin artılarını ve eksilerini bilmiyor ve nasıl öğreneceğinizi kestiremiyorsanız, karar vereceğiniz alandaki uzmanlardan yardım isteyebilirsiniz. Burada mesele evinizi boyamak da olabilir, yatırım yapmak da.
- Teslim tarihi belirleyin. Elinizdeki iş, siz karar vermeyi sürekli ertelediğiniz için gecikiyorsa kendinize bir teslim tarihi belirleyin. Bu teslim tarihine mutlaka uyun ve hiç karar vermemenin tüm risklerden daha kötü olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
Aşırı Temkinli Biriyseniz
Her zaman kendiniz için en güvenli kararı almaya çalışıyorsunuz. Örneğin patronunuz size daha fazla sorumluluk alacağınız bir terfi öneriyor ama siz sonuçlardan emin olamadığınız için bu teklife hayır diyorsunuz.
Bu durumdan nasıl kurtulursunuz?
-Her zaman getirileri hesaplayarak aptalca riskleri akıllıca risklerden ayırın. Eğer en kötü senaryoda bile kazancınız kaybınızdan büyük olacaksa risk almanın doğru olduğunu bilin.
-Değişimi bir tehdit olarak değil fırsat olarak değerlendirin. Yeni bir fikre ısınmak için küçük adımlar atın. Örneğin hiç gitmediğiniz yerlerde yemek yemek ya da daha önce hiç yapmadığınız bir işe gönüllü olmak gibi minimum zararla atlatabileceğiniz girişimlerde bulunun.
- Bulunduğunuz duruma meydan okuyun. Kendinizi şu andaki durumunuzda güvende hissediyor olabilirsiniz. Ancak belki de bu durum sizin yeteneklerinizi köreltiyor olabilir. Daha fazlasını yapma potansiyeliniz varken azla yetinmenize neden oluyor olabilir.
Çok Hızlı Karar Veren Biriyseniz;
Aşırı hızlı ve düşünmeden karar veriyorsunuz. Bir gün sabah araba ilanlarına bakarken, öğle olmadan satıcıyla el sıkışıyorsunuz.
Bu durumdan nasıl kurtulursunuz?
-Ne zaman yavaşlamanız gerektiğini öğrenin. Eğer sıradan bir öğle yemeğini nerede yiyeceğine karar vermek gibi basit şeyler söz konusu ise hızlı karar vermek işe yarayabilir ama büyük meselelerde soluklanmanız gerektiğini unutmayın.
- Sonuçları gözden geçirmek için kendinize zaman tanıyın. Eğer önemli bir karar verecekseniz kendinize en az 24 saat zaman tanıyın.
-Bir arkadaşınızla konuşun. Her zamanki gibi hızlıca verdiğiniz bir kararı uygulamaya koymadan önce güvendiğiniz bir arkadaşınıza kararınızı ve sebeplerinizi açıklayın. Onun size soru sormasına izin verin.
Aşırı Analiz Yapan Biriyseniz;
Aylarca araştırdıktan sonra isteğinize yakın bir ev buldunuz. Ardından konumu, muhiti, ulaşımı ile ilgili raporları okudunuz. Yıllar içinde kazanabileceği değerle ilgili analizleri yaptınız. Her şey iyi gibi ama bir türlü satın almaya yanaşmıyorsunuz.
Bu durumdan nasıl kurtulursunuz?
-Hedefleriniz ve değerlere odaklanın. Sizin için gerçekten önemli olan şeyler konusunda netseniz bunlara yoğunlaşın. Diğer ayrıntıları analiz ederek kararınızı etkilemesine izin vermeyin.
- Ne kadar araştırmanın yeterli olduğunu anlayın. Tüm detayları öğrendiğinizi düşünüyor ama bulduğunuz yeni raporları ve analizleri okumak zorunda olduğunuzu düşünüyorsanız bir dakika durun. Gerçekten daha fazla detaya ihtiyacınız var mı? Bu detaylar sizin fikrinizi değiştirecek mi? Bu soruların cevabını aldıktan sonra kararınızı vermeye yoğunlaşın.
Gandhi, Steve Jobs, Martin Luther King!
Yukarıda ismini saydığımız kişilerin üçü de lider! Ancak üçü de aynı özelliklere mi sahip?
Elbette hayır!
Günümüzde iş dünyası ve psikologların liderlerde bulunması gereken özelliklerle ilgili katı kalıpları bulunuyor. Ancak aslında her lider kendine has özellikler taşıyor. Her lider kişilik her işte başarılı olamıyor. Çünkü yapılacak her iş, konulan her hedef farklı liderlik türlerine ihtiyaç duyuyor.
Hedeflediğiniz başarıya ulaşmak için hangi tür bir lider olmanız gerektiğini öğrenmek istiyorsanız bu yazıyı kaçırmayın!
Lewin Liderlik Türleri
Psikolog Kurt Lewin 1930lu yıllarda üç tür liderlikten bahsetmiştir. Bu liderlik türlerinin ilki otokratik liderdir. Otokratik liderler takım arkadaşlarına sormadan kararlar verir. Eğer hızlı kararlar almanız gerekiyorsa bu liderlik türü sizin için uygun olabilir. Ancak bu liderlik türü ekiptekiler için demoralize edici olabilir.
Lewin’in liderlik türleri arasında yer alan bir tür ise demokratik liderdir. Demokratik liderler son kararı veren kişi olsalar da ekip üyelerinin fikirlerini muhakkak alırlar. Kişilerin yaratıcılığını teşvik ederken projelere ve kararlara katılımlarını maksimum seviyede tutarlar. Hızlı kararlar alınması gerektiğinde demokratik liderlik çok kullanışlı olmayabilir.
Laissez –faire adı verilen son liderlik türünde ise lider ekip çalışanlarına büyük bir özgürlük alanı verir. İşlerini nasıl yapacaklarını ve teslim tarihlerini ekip üyeleri belirler. Bu tür liderler gerekirse destek olur ve ancak ihtiyaç duyulursa işlere karışır. Bu liderlik türü yüksek bir iş tatmini sağlasa da ekip üyelerinin zaman yönetimi ve sorumluluk duygusu düşük ise işler sarpa sarabilir.
Lewin’in ortaya koyduğu bu liderlik türlerinin dışında günümüzde birçok farklı liderlik türü göze çarpıyor. Bu spesifik liderlik türlerinin yaklaşım stili bazı iş alanlarında faydalı olurken, bazı alanlarda kuruma ve çalışanlara zarar verebiliyor.
Spesifik Liderlik Türleri
Bürokratik Liderler
Bürokratik liderler kuralları sıkı sıkıya takip eder, çalışanlarının da aynı şekilde takip etmesini sağlar. Bu tür liderler yüksek güvenlik riski olan işler için idealdir. Makineli üretim, toksik atıklar ve tehlikeli yüksekliklerin söz konusu olduğu alanlarda bürokratik liderler öne çıkarken, esneklik, yaratıcılık ve yenilikçilik gerektiren işlerde fazla etkili olamazlar.
Karizmatik Liderler
Karizmatik lider türü ekip arkadaşlarına ilham veren ve onları motive eden bir türdür. Karizmatik liderler daha çok kendilerine ve amaçlarına odaklanır. Ekip arkadaşlarını ve kurumu dönüştürmekten çok kendileriyle ilgilidirler. Karizmatik liderler ilham verici olsalar da yanlış yaptıklarında farkına varmaz ya da bu durumu kabullenmez. Bu da kurumu temelinden sarsacak hatalara neden olabilir.
Hizmet Eden Liderler
Hizmet eden lider türü, ekibin ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Ekibi cömertçe ve bütüncül bir anlayışla yönetir. Bu tür liderlerin yaklaşımı kurum kültürüne pozitif değer katarken ekip üyelerinin moral ve motivasyonunu çoğaltır. Ancak hizmet eden lider türleri rekabet gereken ortamlarda geride kalabilir. Çünkü karar alma süreci lideri birçok bileşeni gözden geçirmeye iter bu da zaman kaybına neden olur. Hızlı karar alma mekanizması iyi çalışmaz.
İşlemsel Liderler
Bu tür bir liderin düşüncelerinin altında bir kişi işi kabul etmişse yöneticilerinin her dediğini yapmayı da kabul etmiştir fikri yatar. Lider ekip üyeleri kendilerine verilen işi tamamlarsa bunun karşılığını verir. Aynı şekilde ekip üyeleri kendi işlerini tamamlamazlarsa bu kez lider ekip üyelerini cezalandırabileceğine inanır. İşlemsel liderler kurumlarda kişilerin görevleri ve sorumluluklarını netleştirme açısından oldukça faydalı olabilir. Bu tür liderler çalışanları performanslarına göre yargıladığı için bazı çalışanları motive etmekte yarar sağlayabilirler. Ancak işlemsel liderlik türü, çalışanların üzerinde demoralize edici etkiler de bırakabilir. Bu nedenle yaratıcılık gerektiren işlerde işlemsel liderlerin yaklaşımı pek başarılı olmaz.
Daha önce büyük bir işin sorumluluğunu aldığınızda projenin büyüklüğü sizi korkuttu mu?
Bu korku yüzünden işi sürekli ertelediniz ve teslim tarihini kaçırdınız mı?
Eğer bu sorulara cevabınız evet ise bu yazı tam size göre.
Büyük işler, küçük görevler haline getirilerek parçalandığında hem tamamlaması kolaylaşır hem de işi erteleme olasılığınız düşer.
Peki büyük işler nasıl küçük görevler haline getirilir?
Eğer yapacağınız işin kapsamı çok genişse, onu küçük parçalara bölmek bile size başlı başına büyük bir iş gibi gelebilir. Bu nedenle işi küçük parçalara bölme işlemini yapmaktan kaçınarak erteleyebilirsiniz. Öncelikle işin bitmeyeceğine dair inancınızı bir kenara bırakarak işe başlayın.
Tamamlamanız gereken görevi önce alanlara göre bölün. Daha sonra her bölümün altında yapılacak işleri tek tek tamamlanacak görevler halinde bir daha bölün.
Bu alanları belirlemek için kendimize şu soruları sormalıyız;
- Büyük görevlerin hangi parçalarını kendi başıma tamamlayabilirim? Hangi parçaları için başkalarından yardım almalıyım?
- Büyük bir görevin altında kolay ve zor başka görevler yer alıyor mu?
- Büyük görevin altında kolay ve hızlı çözülebilecek hangi küçük görevler yer alıyor? Büyük görevin altında karmaşık, vakit isteyen hangi büyük görevler yer alıyor?
- Hangi adımları ilk önce atmalıyım? Hangi adımlar daha sonrasını bekleyebilir?
- Büyük görevin parçası olan küçük görevler için hangi yerlere ya da sistemlere giriş yapmalıyım?
- Görevleri bölümlerken hangi yöntem bana daha uygun?
Büyük projeleri tamamlamak için parçalama yöntemi sizin için faydalı olacak mı? Anlamak için ne zamandır ertelediğiniz ve tamamlamak istediğiniz büyük bir projeyi ele alın. Bu projeyi yukarıdaki soruları kendinize sorarak ilk önce görev alanlarına bölün. Sonra bu alanlara bağlı olarak aklınıza gelen tüm yapılması gerekenleri bir liste halinde alt alta yazın.
Büyük görevi tamamlamak için alt alta yazdığınız listeyi önünüze alın. Bu yapılacaklar listesini sıralayın. İlk önce atılması gereken adımlar varsa ve bu adımlar sizin için hala büyük birer görevse onları da küçük parçalara bölün. Listenizi bu aşamadan sonra güncelleyin.
Güncellediğiniz listenizde tüm görevler küçük ve yönetilebilir olmalı. Böylece öncelik taşıyanları tamamlamaya başlayabilirsiniz. Yapılacak listenizdekiler azaldıkça büyük ve korkutucu projenizi bitirmeye daha çok yaklaştığınızı görecek ve motive olacaksınız.
Buradaki püf nokta, büyük projenizi aklınızdan çıkararak listenizdeki küçük parçaları tamamlamayı hedeflemeniz. Listeniz ne kadar uzun olursa olsun, küçük görevlerin kolaylıkla yerine getirilebilmesi sizin yola devam etmenizi sağlayacak. Ancak sürekli listenin uzunluğunu ve projenin büyüklüğünü düşünürseniz çalışmaktan vazgeçebilirsiniz. Unutmayın!
Bir iş gününün daha sonuna geldiniz...
Gün sonunda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Bugün verimli bir gün geçirdiniz mi?
Hedeflerinize yaklaştınız mı?
Yoksa gün boyunca elle tutulur hiçbir şey yapmadığınızı mı düşünüyorsunuz?
O zaman verimli çalışmak için bu 15 öneriyi dikkate alın.
1. Enerjinizi Yükseltin
Yüksek verimle çalışan kişiler, büyük bir istekle dolup taşarlar. Peki bu istek ve motivasyonu sağlamanın bir yolu var mı? Enerjinizi yükseltmenin yollarından biri olarak her sabah o gün yapmanız gerekeni ve bunun sizi hedefinize nasıl yaklaştıracağını bir deftere not alın. Bu size, yapmanız gereken işleri bitirme konusunda motivasyon sağlayacak ve enerji verecektir.
2. Takviminizi Kontrol Edin
Zamanınızı kontrol etmekte zorluk yaşıyorsanız, takviminizi gözden geçirin. Hatta sürekli görebileceğiniz bir yere yerleştirin. Böylece boş zamanlarınızı sürekli göz önünde bulundurarak toplantılarınızı boş anlarınıza taşıyabilir, önemli işlerinize yer açabilirsiniz.
3. Telefonunuzun Bildirimlerini Kapatın
Bir işe yoğunlaşmanız gerektiğinde aniden gelen bildirimler tüm konsantrasyonunuzu bozabilir. Bir bildirim diğerini izler ve işinizin başına geri döndüğünüzde zamanın uçup gittiğini fark edersiniz. Verimliliğinizi artırmak için telefonunuzun bildirimlerini kapatın.
4. Enstrümantal Müzikleri Seçin
Enstrümantal müziklerde şarkı sözü bulunmaz. Çalışırken müzik dinlemek istiyorsanız, şarkı sözü olan müziklerden uzaklaşmanız işinize daha kolay yoğunlaşmanızı sağlar.
5. İlk Önce En Önemli İşleri Halledin
Önemli işleri daha fazla efor sarf edeceğinizi düşünerek sonraya bırakıyorsanız verimli çalışmak için bu alışkanlığınızdan vazgeçin. İşe başlar başlamaz ilk önce en önemli işleri tamamlayın. Böylece günün geri kalanında daha verimli olabilirsiniz.
6. Toplantı Sürelerinizi Kısaltın
Toplantılar işiniz için hayati de olsa, bazen fazlasıyla uzun ve verimsiz olabilir. Bunun için toplantılar için öngördüğünüz sürenin %25’ini azaltın ve toplantılara kesin bitiş süresi koyun. Toplantının belli bir zaman dilimi içinde yapılma zorunluluğu hem toplantılarınızın verimini artırır hem de size daha çok zaman kazandırır.
7. Mükemmelleşmek İçin Beklemeyin
İyi bir işin düşmanı mükemmelliktir. İşiniz için en mükemmelini istemeniz normaldir ancak bu durum bazen halihazırda iyi olan bir işi mükemmel olması için boşuna zorlamanıza sebep olabilir. Elinizdeki sonuçlara gerçekçi ve nesnel bir şekilde bakın. Zaman kaybından kurtulun.
8. Otomasyonu Benimseyin
Günümüz teknoloji dünyasında birçok şey otomatik olarak gerçekleştirilebiliyor. Mailleri cevaplamak, teklif sunmak gibi otomatik olarak yapılabilecek görevler için teknolojiden faydalanarak veriminizi artırabilirsiniz.
9. Takip Etmeyi Bırakın
Eğer sosyal medyada takip ettikleriniz size değerli bir şey sunmuyorsa bu hesapları takipten çıkın. Ayrıca farkına varmadan abone olduğunuz haber bültenlerinin aboneliğinden çıkarak e postanızı rahatlatabilir ve size herhangi bir katkısı olmayan yükten kurtulabilirsiniz.
10. “Hayır” Deme Stratejisi Oluşturun
Size sunulan her göreve evet demek verimli çalışmanızı imkansız hale getirebilir. Tekliflere hayır demek konusunda iyi değilseniz bu konuda kendinize bir strateji oluşturmanız gerekiyor. Size en uygun yöntemi tercih ederek teklif edilen görevlerden bazılarını geri çevirebilirsiniz.
11. Şablon Dosyalar Oluşturun
Eğer dosyalama, raporlama, tablo oluşturma gibi işlemlerde her seferinde boş bir sayfa ile başlıyorsanız boşa vakit harcıyorsunuz demektir. Çalıştığınız sektöre uygun dokümanlara ve şablonlara ulaşarak bunları kullanmaya başlayın. Ya da eski dosyalarınızdaki şablonları kullanın.
12. Çalıştığınız Dosyaları Kaydedin
Daha önce hiç önemli bir dosya üzerinde çalışırken birden bilgisayarınız kapandı mı? Ya da yanlışlıkla dosyayı silmiş bulundunuz mu? Hepimiz insanız ve bu tür hataları yapabiliriz. Dosyayı geri getirmek ya da yeni baştan yazmakla vakit kaybetmek istemiyorsanız, dosyanızı sürekli kaydedin ve bir kopyasını alın. Çalıştığınız yazılımda otomatik kayıt ve kopya alma özelliği varsa bu özelliği aktif hale getirin.
13. Haberleri Takip Etmeyin
Verimli çalışmak istiyorsanız, yapmanız gerekenlerden biri de haberlerden iş vaktinde uzak durmak. Güncel konulara ilginiz olsa bile tüm haberleri takip etmenize imkan yok unutmayın. Bu nedenle haberleri iş dışındaki saatlere saklayın. Böylece verimli çalışır ve boşa vakit kaybetmezsiniz.
14. Aynı Anda Birden Çok İş Yapmayın
Aynı anda birden çok iş yapmak sanıldığı gibi verimli çalışmak değildir. Birden çok işi aynı anda bitirmeniz oldukça zor olduğu gibi ortaya çıkan sonuçlardaki kalite de ne sizi ne de ekibinizi mutlu etmez. Bu nedenle her seferinde bir işi bitirmeyi hedefleyin.
15. Kendinize İyi Bakın
İşleri bitirmek için kendinizi unuttuğunuz anlar olabilir. Ancak uzun vadede kendinizi ihmal etmek verimli çalışmanız üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Bu nedenle kendinizi dinlemeyi ve kendinize iyi bakmayı unutmayın!
Büyük projelerin tamamlanması için ciddi bir çalışma, iyi yönetilen zaman ve doğru bir organizasyon şarttır. Proje yöneticileri, teslim tarihi, bütçe ve iş kalitesini dengelemek zorundadır. Özellikle zaman daraldıkça proje yöneticisi üzerinde ciddi bir baskı başlar. Bu baskı altında bile verimli çalışmak ve projeyi eksiksiz bir şekilde tamamlamak isteyen proje yöneticileri için hayat kurtarıcı 10 öneriyi bir araya getirdik.
1. Beklentilerinizi erkenden bildirin.
Projenin ilk anından itibaren, çalışanlarınızın ve ekibinizin projeyle ilgili beklentilerinizi bilmesini sağlayın. Bu beklentiler iş kalitesi, hangi görevden kimin ya da kimlerin sorumlu olduğu, ekip içindeki iletişimin nasıl sağlanacağı gibi detayları içinde barındırmalıdır. Proje ile ilgili beklentilerinizi ne kadar erken ve net ifade ederseniz, çalışanların herhangi bir kafa karışıklığı yaşamadan belli bir hedefe yönelmesini o kadar sağlama almış olursunuz.
2. Kapsamı tanımlayın.
Proje yöneticisi olarak planlamaya başlamadan önce kapsamı tanımlayın. Projenin kapsamını tanımlamak için;
- Projenin beklenen çıktılarını ve sonuçlarını belirleyin.
- Bütçeyi tanımlayın.
- Projeyi ne kadar sürede bitireceğinizi planlayın.
- Hani fiziksel, insan ve finansal kaynaklara sahip olduğunuzu belirleyin.
- Proje katılımcılarını, karar vericileri ve alıcıları tanımlayın.
3. Var olan bir programı kullanın.
Amerika’yı yeniden keşfetmenize gerek yok. Bu ilk projenizse, proje yönetiminde kullanılan programları kullanın. Eğer daha önce benzer bir projede çalışmışsanız bu projenin programını da kullanabilirsiniz. Ayrıca her günün gelişmesini not edeceğiniz bir günlüğe sahip olmak da işinizi kolaylaştırabilir.
4. Proje planı ile projedeki ilerlemeyi karşılaştırın.
Proje planı sizin projeyi zamanında ve eksiksiz tamamlamanız için başvuracağınız yol haritasıdır. Proje planı ile halihazırdaki ilerlemeyi karşılaştırın. Bitirilen işlerin etkili bir şekilde tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol edin. Teslim tarihlerinin halihazırdaki gelişmelere göre gerçekçi olup olmadığına bakın. Eğer geride kalıyorsanız daha çok odaklanmanız gereken noktaları tespit edin. Projeyi tamamlamak için gerekli kaynaklara hala sahip misiniz, öğrenin. Ekibinizden düzenli güncelleme alarak, ilerlemeyi adım adım takip etmeyi unutmayın.
5. Zaman limitleri koyun.
Projenin gerçekleşmesi için onu küçük parçalar ve görevler halinde bölün. Görevler için gerçekçi ve yapılabilir zaman limitleri koyun. Böylece projenizi daha yönetilebilir hale getirebilirsiniz. Görevleri verdiğiniz kişilerin, görevi zamanında teslim edebilecek yetenek ve kapasitede olduğundan emin olun.
6. Sık sık bir araya gelin.
Ekip üyelerinizle sık sık bir araya gelmek ilerlemeyi takip etmeniz, projede var olan iletişim, başarı ve aksayan yönleri görmeniz için büyük önem taşır. Aksaklıkları minimuma indirmek, iletişim problemlerini hızlıca çözmek için ekibinizle düzenli ve sürekli olarak bir araya geldiğinizden emin olun.
7. Etkili bir dosyalama sistemi geliştirin.
Bir ekibi yönetmek birçok yazı dosyayı da beraberinde getirir. Hem sizin gönderdiğiniz, hem de size ulaşan dosyalar için etkili bir dosyalama sistemi geliştirmek önemlidir. Zaman kaybetmemek için dosyaların en güncel haline hemen ulaşabileceğiniz, ilerlemeyi karşılaştırabileceğiniz bir dosyalama sistemi iş yükünüzü hafifleterek verimli olmanızı sağlayacaktır.
8. Görevleri etkili bir şekilde atayın.
Bir ekip çalışmasını yönetmenin en önemli noktalarından biri de var olan görevleri ekip üyelerine etkili bir şekilde atayabilmektir. Görev atayacağınız kişileri doğru seçmek, büyük görevleri birkaç kişi arasında paylaştırmak sizin süreçleri doğru yönetmenize katkı sağlarken ekip üyelerine de daha fazla sorumluluk ve motivasyon sağlar.
9. Öngörülü olun.
Proje esnasında problemler yaşamayacağımızı umarız. Ancak problemler en beklenmedik anda çıkıp gelebilir. Bu nedenle proje başlamadan önce olası riskleri hesaplayın. Benzer projelerde karşılaşılan problemleri gözden geçirin. Kendinize bu problemlerle karşılaştığınızda uygulayacağınız planlar hazırlayın. Ayrıca iş verenler ile sürekli iletişimde bulunarak aranızda sağlam bir ilişki kurun. Böylece olası problemleri çözmeye çalışırken onların da haberdar olmasını sağlayabilirsiniz.
10. Proje Yönetim yazılımları kullanın.
Günümüzde sektörünüze uygun olarak tasarlanmış birçok proje yönetim yazılımına ulaşabilirsiniz. Online yazılımları kullanarak tüm ekip üyelerinin gelişmelerini aktarabilecekleri, ortak kullanıma açık bir platform üzerinde işlerinizi yönetebilirsiniz.
Satış yapmak bir yetenek midir?
Yok çalışarak ve tecrübe ederek iyi satışlar yapılabilir mi?
Satış yapmak ve iyi bir satışçı olabilmek konusunda birçok fikir ve teori bulmak mümkün. Bazıları satış yapmanın doğal bir yetenek olduğuna inanıyorken bazıları da bunun sonradan kazanılabilir ve geliştirilebilir bir beceri olduğunu düşünüyor. Ancak iyi satış yapanların yapmaktan kaçındıkları davranışlar olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.
İyi satış yapanların kaçındığı davranışları sizler için derledik;
1. Satış sürecini müşterinizin yönetmesine izin vermek!
Satış sürecini müşterinize mi bırakıyorsunuz? O zaman bu alışkanlığınızdan hemen vazgeçmelisiniz. Satış sürecini kontrol etmenin en doğru yolu sorular sormaktır. Doğru soruları sorarak özel kişisel ve kurumsal problemleri açığa çıkarabilirsiniz. Böylece sattığınız ürün ya da hizmetin müşterinizin karşı karşıya olduğu problemlere çare olup olmayacağını değerlendirebilirsiniz. Doğru soruları sormak müşterinizin ihtiyaç ve değerlerini anlamak konusunda size yardımcı olurken bu alanlarda uzmanlaşmanıza da yardımcı olur.
2. Toplantı öncesi araştırmaları ihmal etmek!
Önemli bir müşteri ile nihayet toplantı yapma şansı yakaladınız. Ama toplantı öncesi araştırmalarınızı ihmal mi ettiniz? Üzgünüz ama satış yapma olasılığınız oldukça düşük! Olası müşterilerinizle toplantı yapmadan önce mutlaka kurum ve çalışmaları ile ilgili detaylı araştırma yapmalı ve her anlamda hazır olarak toplantıya gitmelisiniz. Ürününüz veya hizmetinizin kuruma özel olarak sunduğu çözümleri ancak iyi bir araştırma yaparsanız ortaya koyabilirsiniz.
3. Satış sunumunda çok fazla konuşmak!
Satış sunumları esnasında satış profesyonellerinin en çok yaptığı hataların başında çok fazla konuşmak yer alıyor. Satış yapmak istedikleri hizmet ya da ürünün özellikleri, kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili yapılan bu uzun konuşmalar aslında karşısındaki kişiyi ikna etmeye çok fazla fayda sağlamıyor. Asıl yapılması gereken temel bilgileri verdikten sonra müşteriye sorular yöneltmek, onların aktardığı bilgiler doğrultusunda ürün ya da hizmetin faydasının altını çizmek. Unutmayın sadece kendinizden ya da üründen bahsederseniz, olası müşteriniz onun ihtiyaçları ile ilgilenmediğinizi düşünerek sizi geri çevirebilir.
4. İlgisiz bilgiler vermek!
Satış sunumlarında en çok rastlanan hataların bir diğeri de ürün ya da hizmetin dışında bilgiler vermektir. Finansal geçmiş ya da referans müşteriler genellikle satış sürecinde müşterinizin pek ilgisini çekmeyecektir. Müşterilerin asıl ilgilendiği nokta ürün ya da hizmetinizin onlara nasıl fayda sağlayacağıdır. Bu nedenler ilgisiz bilgiler vermek yerine onların problemlerine ve ürün ya da hizmetinizin bu problemi nasıl çözeceğine odaklanın. Bu konuda ikna olmaları için konuşun.
5. Satış sunumuna hazırlıklı olmamak!
Satış sunumu satış sürecinin ilk adımı olmakla kalmaz. İyi hazırlanmış bir satış sunumu sizin tüm süreci kontrol etmenizi kolaylaştırır. Eğer satış sunumunuza yeterince iyi hazırlanmazsanız tüm kontrol olası müşterinizin eline geçer ve kendinizi sorulan sorulara cevap verme telaşında bulursunuz. Satış başarısı için hazırlanmaktan bir adım ötesine gitmelisiniz. İhtiyacınız olan tüm bilgiler parmak uçlarınızda olmalı. Müşterinizin sorabileceği tüm soruları bir liste halinde yapıp daha sonra bu soruların cevaplarını her an elinizin altında tutun. Müşteriniz, fiyatlar, denemeler, ürün örnekleri ve kullanıcı yorumlarına dair bir soru sorduğunda duraksamadan kolayca cevap verebilmelisiniz.
6. Satışı netleştirmemek!
Bir ürün ve hizmet satıyorsanız, satış sürecinin sonucunu netleştirmek konusunda açık davranmalısınız! Olası müşterinizin davranışı sizi o anda satış sürecini netleştirmek konusunda tereddütte bıraksa da asıl amacınızın satış olduğunu unutmayın. Olası müşterinizden bir bağlılık sözü almaya gayret edin.
Müşterinize kendinize güvenli, samimi ve saygılı bir şekilde ürün ya da hizmetinizi alıp almama kararını sormanızda herhangi bir sakınca yoktur. Asıl sakınca satış sürecini sürüncemede bırakmaktır.
İş dünyasının neresindesiniz?
Bir şirkette kariyer basamaklarını hızla tırmanan bir çalışan mısınız?
Kendi şirketinizi kurmuş ve sektörde iz bırakmak isteyen bir patron musunuz?
Yoksa hem okuyup hem de iş dünyasına adım atan bir stajyer mi?
Kaç yaşında ya da ne konumda olursak olalım, hangi sektörde çalışıyorsak çalışalım hepimizin hayatta en büyük amacı başarılı olmak!
Peki farklı alanlarda başarılar kazanmış, bu başarılarıyla geçmişin, günümüzün ve hatta geleceğimizin unutulmaz isimleri arasına girmiş kişiler başarı hakkında neler düşünüyordu?
Başarılarıyla ölümsüzlüğü yakalamış isimlerin önemli sözlerini sizin için bir araya getirdik:
1. Büyük Düşünün!
Rönesans Döneminin eserleriyle günümüze ulaşmış dahi isimlerinden Michelangelo, büyük düşünmeyi öneriyor:
“Birçoğumuzu bekleyen tehlike, hedeflerimizi yükseğe koyup, ona ulaşamamak değil, hedeflerimizi alçak tutup o noktaya erişmektir.”
2. Sevdiğiniz İşi Yapın!
TV dünyasının ünü sınırları aşmış ismi Oprah Winfrey başarılı olmanın sırlarından birinin de kişinin sevdiği işi yapması olduğunu söylüyor:
“Eğer işinizi para almasanız da yapacağınızı düşünüyorsanız, o zaman başarı yolunda olduğunuza emin olabilirsiniz.”
3. Başarısızlıktan Korkmayın!
Dünyaca ünlü Ford firmasının kurucusu Henry Ford hayattaki başarının başarısızlıkla çok yakından ilgisi olduğunu hatırlatıyor:
“Başarısızlık, en basit şekilde daha akıllıca yeniden başlama fırsatıdır.”
4. Eylem İnsanı Olun!
Rönesansın bir diğer dâhisi Leonardo Da Vinci, kişinin başarı için harekete geçmesi gerektiğinin altını çiziyor:
“İnsanların yan gelip yatarak bir şeylerin başlarına gelmesini beklemelerinin onların bir işi başarmasına çok nadir fayda ettiğini fark edeli uzun zaman oldu. Başarılı insanlar dışarı çıkar ve bir şeyleri bitirir.”
5. Ortaya Yeni Fikirler Atmaktan Çekinmeyin!
Dünyanın dört bir yanından okuyuculara ulaşan Mark Twain, yenilikçiliğin başarının yapıtaşlarından biri olduğunu düşünüyor:
“Yeni fikirlere sahip kişiler, o fikirler başarı sağlayana dek, tuhaf görülebilirler.”
6. Başaracağınıza İnanın!
Hayallerini TV ve beyaz perdede milyonlarla buluşturan, Walt Disney’in kurucusu Walt Disney kendine inanmanın başarının bir parçası olduğunu söylüyor:
“Eğer bir şeyi hayal edebiliyorsanız, onu yapabilirsiniz.”
7. Her Zaman Pozitif Yaklaşın!
Amerika’nın 3. Başkanı Thomas Jefferson, pozitif düşüncenin başarı üzerindeki etkisinin altını çiziyor:
“Zihinsel olarak doğru yaklaşımı benimseyen bir kişinin hedefine ulaşmasına hiçbir şey engel olamaz; yanlış zihinsel yaklaşıma sahip kişinin hedefine ulaşması için ise dünyada yapılabilecek hiçbir şey yoktur.”
8. Sezgilerini takip edecek kadar cesur olun!
Kısa hayatına uzun yıllar etkisini sürdürecek başarılar sığdıran, Apple firmasının kurucusu Steve Jobs, kişinin başarı için sezgilerini takip etmesini tavsiye ediyor;
“Kalbinizi ve sezgilerinizi takip edecek cesarete sahip olun. Kalbiniz ve sezgileriniz sizin kim olmak istediğinizi sizden önce bilir. Onların dışındaki her şey ikinci plandadır.”
9. Çok Çalışmaya Gönüllü Olun!
Amerika’nın en başarılı şirketlerinden JC Penny’nin kurucusu JC Penny başarının çok çalışmaktan geçtiğini vurguluyor:
“Eğer kendinizi ortalama bir kişinin kapasitesinin çok ötesinde işinize vermeyi istemiyorsanız, zirvedeki görev için uygun kişi değilsinizdir.”
10. Sorumluluğu Almayı Bilin!
GE firmasının CEO’su Jack Welch, başarının yapıtaşlarından birinin de sorumluluğu almak olduğunu söylüyor:
“Anneniz istediği için bir işi kabul etmeyin. Kurban gibi davranmayın. Kendi kararlarınızın arkasında durun.”
11. Yönünüzü Tayin Edin!
Amerika’nın unutulmaz başkanlarından John F. Kennedy, hedefinizi belirlemenin başarının vazgeçilmez öğesi olduğunu düşünüyor:
“Çaba ve cesaret, amaç ve istikamet belli olmadıkça başarılı olmanıza yetmez.”
12. Değerlerinizi Unutmayın!
Dehası ile dünyanın gidişatını değiştiren Albert Einstein, başarının ötesini görerek kişinin değerleri yaşatmasına dikkat çekiyor:
“Başarı insanı olmaya çalışmayın, değerlerin insanı olmaya gayret edin.”
Satış tekniğini geliştirmek isteyen profesyoneller için birçok yol bulunuyor!
Başarılı satış sunumları hazırlamak, uygun fiyat teklifleri sunmak bu yollardan birkaçı. Satış profesyonellerinin bulunduğu sektöre, ürüne ya da hizmete göre değişim gösteren teknikler de mevcut. Ancak insan psikolojisini temel alan tüyolar hemen her tür ürün ve hizmetin satışında başarı getiriyor. Satışlarınızı başarıya taşıyacak psikolojik temelli teknikleri sizin için bir araya getirdik.
1. İlk İzlenimlere ve Duygulara Odaklanın!
Beynimiz karar verirken mantıktan önce duyguları göz önüne almaya meyillidir. Bu nedenle ürün ya da servisinizin olası müşteriniz üzerinde yaratacağı ilk izlenim ve duygu büyük önem taşır. Ürün ya da hizmetinizle ilgili gerçekleri dile getirmeden önce müşterileriniz üzerinde güzel bir duygu bırakmaya gayret edin.
2. Bilişsel Çelişki Kavramını Satışlarınız İçin Kullanın!
Sosyal psikolojinin kavramlarından biri olan bilişsel çelişkiyi satış yaparken kullanabilirsiniz. Bilişsel çelişkide, kişinin tutum ve davranışları birbiriyle çelişkili olduğunda birey tutum ve davranışları arasında denge yaratmaya çabalar. Örneğin kişi sizin ürün ya da hizmetinizi almaya bir kez karar verdikten sonra, gelecekte bu fikrinden şüphe etse bile, bir söz verdiği için muhtemelen anlaşmadan vazgeçmeyecektir. Bu nedenle müşterilerinizi ne kadar erken ikna ederseniz o kadar iyi sonuçlar alacağınızı unutmayın.
3. Sosyal Bir Varlık Olmayı Avantaja Dönüştürün!
İnsanlar sosyal varlıklardır. Birbirilerinin düşünce ve deneyimlerinden etkilenirler. Bu özelliği satışlarınızı artırmak için kullanabilirsiniz. Satış yapmak istediğiniz müşterilerinizle, daha önce ürün ya da hizmetinizi kullanan ve fayda gören müşterilerin fikirlerini paylaşın. Bu paylaşıma “bakın diğer müşterilerimiz neler yaşadı?” diyerek basit ve pozitif bir giriş yapabilirsiniz.
4. Rakamları Bırakıp Öykülere Güvenin!
İnsanlar istatistik bilgilerden değil, hikayelerden ve anekdotlardan etkilenirler. Çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi insanların karar alma süreçlerinde için duygular mantıktan daha etkilidir. Bu nedenle tek bir müşterinizin hizmet ve ürününüzle ilgili öyküsü, vereceğiniz onca istatistik bilgilerden önemli olacaktır.
5. Baskı Kurmak Yerine Güven İnşa Edin!
İnsanlar iyi ilişkiler kurdukları ve güven duydukları kişilerin tekliflerini kabul ederken daha rahat hissederler. Bu nedenle müşterinize baskı kurmayın. Açık bir ilişki inşa ederek güvenini kazanın. Böylece sizinle güvene dayalı bir ilişki kurmalarını sağlayabilirsiniz.
6. Tersine Psikolojinin Nimetlerinden Faydalanın!
Tersine psikoloji kavramını daha önce muhakkak duydunuz. Peki bu kavramı biraz değiştirerek satışlarınızın başarısını artırmak için kullanmaya ne dersiniz? Bu teknikte tam olarak tersine psikoloji kullanılmasa da amaç müşterinizin sizi ürününüze veya hizmetinize ihtiyacı olduğuna ikna etmesini sağlamak. Müşterilerinize ürün ve hizmetinizi detaylı bir şekilde anlatıp, onların ihtiyacı olan çözüm olup olmadığını sorun. Bırakın onlar ürün ya da hizmetinize neden ihtiyaçları olduğunu size anlatsınlar. Bir diğer deyişle sizin yerinize kendilerini ikna etsinler.
7. Limitler Koyarak Satışı Hızlandırın!
Bir şeyin nadir olduğunu ya da kısa bir süre için ulaşılabilir olduğunu bilmek insanların satın alma kararını hızlandırır. Çünkü insanlar bir şey az ya da limitli ise o şeye daha çok ilgi duyar. Müşterinize elinizdeki ürünün sayı olarak limitli olduğunu ya da avantajlı fiyatların kısa bir süre sonra değişeceğini söyleyerek satın alma kararlarını olumlu yönde değiştirebilirsiniz.
8. Faydaları Öne Çıkarın!
Müşterileriniz satın alma kararı verirken risklere yoğunlaşır. Bu nedenle riskleri minimuma indirmeye çalışın ve ürün ya da hizmetinizin faydalarını öne çıkarın. Onlara sunduğunuz hizmetin, onlara kazandıracağı zaman, para ve iş gücünün altını çizin. Risk olarak görülen şeylerin aslında uzun vadede onlara sağlayabileceği faydaları da açıkça paylaşmayı unutmayın!
Kendini gerçekleştirmek tanımıyla sıkça karşılaşıyor olabilirsiniz. Peki kendini gerçekleştirmek nedir? Kendini gerçekleştirme kavramını ilk kez Maslow kullanmıştır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin en üst noktasında bulunur. İhtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağında fizyolojik ihtiyaçlar bulunur. Bu ihtiyaçlar daha çok beslenme, barınma gibi fiziksel ihtiyaçları kapsar. Bu ihtiyaçları karşılanan kişi bu kez bir üst basamaktaki güvenlik ihtiyacına gereksinim duyar. Bu da kişinin dış etkilerden ve tehditlerde korunarak kendini güvende hissetmesini işaret eder. Fiziksel ve güvenlik ihtiyacı karşılanan kişi bu kez piramidin 3. basamağında bulunan ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılamak ister. Bu genellikle aile, arkadaş ve romantik ilişkileri tanımlamaktadır. Piramidin 4. basamağında saygı ihtiyacı yer alır. Kişi çevresinden saygı görmek ve kendine güvenmek ister. Tüm bu ihtiyaçlar belirli düzeylerde karşılandıktan sonra kişi piramidin en üstünde yer alan kendini gerçekleştirme ihtiyacını duymaya başlar.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacında kişi hayattan ne istediğini, neyi başarmak istediğini anlamak ve bu istekleri tamamlamak ister. Maslow’a göre herkes bu aşamada farklı yöntemler benimseyebilir ve herkesin kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılamayı sağlaması beklenmez. Günümüzde kendini gerçekleştirme kişinin mutlu ve tam hissetmesi olarak ele alınmaya başlanmıştır.
Kendini gerçekleştirmek birkaç adım ya da kısa bir sürede ulaşılacak bir nokta değildir. Zaman ve tutarlılık ister. İşe kendinizi mutlu edecek ve size kendinizi gerçekleştirme konusunda ön ayak olacak adımlarla başlayabilirsiniz. İş dünyasının karmaşası ve sorumlulukların meşguliyeti altında kendinizi mutlu ve tam hissedemiyorsanız kendini gerçekleştirmek için bu faydalı adımları izleyebilirsiniz.
1. Etrafınızı Pozitif İnsanlarla Doldurun
Mutlu olmanın ve her zaman pozitif hissetmenin en büyük etkeni çevrenizdir. Çevrenizde negatif insanlara yer verirseniz bu kişiler sizin mutlu olduğunuz anlar üzerinde kötü etkiler bırakacaktır. Bu nedenle hayatınızın pozitif olmasını istiyorsanız negatif kişilerden uzaklaşıp olumlu tavır alan kişilere yaklaşın.
2. Başarınızı Hayal Edin
Hayatınızda kendinizi eksik hissettiğiniz ve geliştirmek istediğiniz noktalar varsa ilk önce kendinize hedefler belirleyin. İster özel hayatınız ister iş yaşamınız olsun hedef belirlemek çok önemlidir. Hedefinizi ve yol haritanızı belirlemekle kalmayın, tüm aşamaları zihninizde görselleştirin. Başarınızı bu yöntemle hayal etmek size atacağınız somut adımları gösterir.
3. Başarılarınızı Kutlayın
İşleri sadece tamamlanacak görevler gibi görmeyin. Bitirdiğiniz her iş sizin başarınızdır. Bu nedenle her başarınızı kutlayın, gerekirse kendinize küçük hediyeler ya da ödüller verin.
4. Sorumluluğu Üstlenin
Mutsuzluğunuzun sebebi olarak diğer kişileri mi görüyorsunuz? Mutsuz olmanızın sebebi eşiniz, arkadaşınız, patronunuz ya da aileniz mi? Aslında mutlu olmamızın ya da kendimizi gerçekleştirmemizin tek sorumlusu biziz. O nedenle bu tavrı bırakıp kendi mutluluğunuzun sorumluluğunu almak sizi olgunlaştırdığı gibi kendi başınızayken de mutlu olabilmenizi destekler. Kendini gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaştırır.
5. Başkalarına Yardım Edin
Kişinin kendini gerçekleştirdiğini hissetmesinin en iyi yollarından biri de başkalarına yardım etmektir. Bu yardım, maddi olarak gerçekleştirilebildiği gibi gönüllü projelere zaman ayırmak ya da bir becerinizle sosyal projelere destek vermekle de başkalarına yardım edebilirsiniz.
6. Kendinize İyi Bakın
İşinize, sorumluluklarınıza, başkalarına ayırdığınız zaman kadar kendinizi de zaman ayırın. İşe sağlıklı bir şekilde yaşamakla başlayabilirsiniz. Sağlıklı beslenme, yeterli egzersiz ve dinlenme ile ilk adımları atın. Sağlığın mutluluğun en önemli öğesi olduğunu unutmayın.
7. İyi Tarafından Bakın
Hayat herkese bazı zorluklar getirir. Zorluklarla baş başa kaldığınız süreçlerde mutlu olmak size zor gelebilir. Bu anlarda hayatınıza ve sahip olduklarınıza bakın. Şükredeceğiniz birçok şey olduğunu göreceksiniz ve bu özel şeylerin farkına varmak mutlu olmanıza ve zorlukları atlatmanıza fayda edecek.
Küçük bir girişiminiz var ve büyütmek mi istiyorsunuz?
İşimi büyütmek için neler yapabilirim diye mi soruyorsunuz?
Küçük girişim sahiplerinin işlerini büyütmek ve kar oranlarını artırmak istedikleri iş dünyasında bu soruların cevabını öncelikle çok çalışma, çok emek verme ve birçok uykusuz gecede bulmak mümkün.
Elbette bu ana faktörlerin yanı sıra bazı önerilerle stratejinizi yeniden düzenlemek de işinizi büyütmekte size yardımcı olabilir. Bu faydalı önerileri sizin için bir araya getirdik.
1. İşe Kaliteli Liderler Alın
İşinizi büyütmek istiyorsanız işe kaliteli liderler ve rehberler aldığınızdan emin olun. İyi liderler sizi, ürününüzü ya da hizmetinizi iyi bir şekilde temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda ekibinizi de motive eder. Piyasayı iyi tanıyan ve size iyi birer rehber olabilecek rehberler ise olası müşterileri belirleme ve kazanma konusunda size büyük fayda sağlayacaktır.
2. Müşterilerinizi Çoğaltın
Olası müşterilerinizi gerçek alıcılara dönüştürmek satışlarınızın ve karınızın birden çoğalmasını sağlar. Olası 10 müşteriden sadece birine satış yapabiliyorsanız, bu konudaki hedefinizi yavaş yavaş yükseltin. Müşterilerinizin isteklerini ve ihtiyaçlarını tanımlayarak, onları kazanmaya yönelik satış teknikleri geliştirebilirsiniz. Unutmayın 10 olası müşteriden sadece 1 tanesini bile satış yapmaya ikna ederseniz, her zamanki karınızı ikiye katlarsınız.
3. Zayıf Yönlerinizi Tanımlayın
Her kurumun zayıf yönleri olabilir. Önemli olan bu zayıf noktaları tespit etmektir. Satış süreçlerindeki zayıf yönlerinizi tanımlayın. Bu noktalarda nasıl iyileştirmeler yapabileceğinizi düşünerek harekete geçin. Zayıf yönlerinizi bütçeniz kapsamında nasıl iyileştirebilirsiniz, bu iyileştirmeleri yaparken ekibinizi işe nasıl dahil edebilirsiniz düşünün. Bu alandaki her iyileştirmenin satışlarınızı ve karınızı artıracağını aklınızda tutun.
4. Satışlarınızı Artırın
Satışlarınızı artırmak ilk başta kulağa zor gelebilir. Ayrıca yeni müşteriler bulmak zorlayıcı bir süreç olabilir. Bu nedenle halihazırdaki müşterilerinizin sizden daha çok ürün ya da daha sık ürün almasını sağlayacak modeller üzerine çalışın. Müşteriniz kampanyalarla ya da promosyonlarla sizden daha fazla ürün alacaksa buna göre stratejiler belirleyin. Dönem dönem bazı ürün ve hizmetlerde bu kampanya ve promosyonları öne çıkarın. Eğer müşterilerinizin satın alma sıklığını %10 artırabilirseniz, karınızın da aynı oranda artacağını unutmayın.
5. Kar Marjınızı Büyütün
Kar marjı her ürün ya da hizmet satışından elde ettiğiniz brüt kardır. Ürün ya da hizmetinizin kalitesini bozmadan fiyatlarınızı yükseltme ya da giderlerinizi düşürme fırsatlarını değerlendirin. Giderlerinizi sabit tutup, fiyatlarınızı birkaç kuruş ya da lira artırmak ya da satışlarınızı sabit tutarak giderlerinizi azaltmak gibi seçenekleri nasıl hayata geçirebileceğinizi düşünün.
6. Akıllıca Harcayın
Yeni müşteriler kazanmak küçük kurum ve kuruluşlar için zorlayıcı olabilir. Reklam kampanyaları ve promosyonlar ile yeni müşterileri kendinize çekebilir, ürün ya da hizmetinizin görünürlüğünü artırabilirsiniz. Ancak bu noktada akıllı davranmakta fayda vardır. Medya mecralarında adınızdan söz ettirmek için ciddi bütçelere ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu nedenle internet ve sosyal medyayı önceliğiniz olarak görün. Yaratıcı ve yenilikçi yöntemlerle daha az para harcayarak daha çok müşteri kazanabilirsiniz unutmayın.
7. Müşteri Referanslarınızı Artırın
Satış sürecinde olumlu müşteri deneyiminin yeni müşterileri etkilemekte ciddi bir etkisi vardır. Bu durumu göz önüne alarak müşteri referansı kazanmaya gayret edin. Referanslarınızı internet ve sosyal medyada görünür hale getirin. Böylece olası müşterileriniz ürün ya da hizmetinizin, önceki müşterilerinizde yarattığı memnuniyeti görerek sizinle çalışmaya daha büyük bir eğilim gösterirler. Müşteri çeşitliliğinizi ve referanslarınızı artırmak konusunda tutarlı ve istikrarlı olursanız kısa sürede katlanarak arttığına şahit olacaksınız.
Ofisinizde hem işlerini başarıyla tamamlayan hem de pozitif enerjisini hiç kaybetmeyen iş arkadaşlarınız var mı?
Ya da ailenizde yüzünden gülücüğün eksik olmadığı, her anı dolu dolu yaşayan bir kişi?
Peki bu kişilerin hem bu kadar üretken olup hem de böylesi mutlu olması sizi şaşırtıyor mu?
Şaşırtmasın! Çünkü üretkenlik ve mutluluk arasında büyük bir bağ var.
Bu nedenle hayatınızda olumsuzluklar baş gösterdiğinde, kendinizi mutsuz hissettiğinizde üretkenliğinizi artırarak bu durumla başa çıkabilirsiniz.
Üretkenliğin neden kişiyi daha mutlu hissettirdiğini açıklamak için üretken insanların alışkanlıklarını ve bu alışkanlıkların mutluluk düzeylerini nasıl artırdığını sizin için derledik.
Üretken İnsanlar Yapılacaklar Listesi Tutarlar
Üretken insanların yapılacaklar listesi vardır. Peki yapılacaklar listesi mutlu olmayı nasıl olumlu yönde etkiler? Yapılacaklar listesi en basit tanımıyla, gün içerisinde bitirilecek görevlerin maddeler halinde sıralanmasıdır. Kişi her görevi tamamladığında maddelerin üzerini çizerek listeden siler. Bu yöntemle, küçük ya da büyük olsun bir görevi tamamlamak kişinin mutlu olmasını sağlar. Çünkü bu maddeleri tek tek çizmek kişiye hayatta bir şeyleri başardığı hissini yaşatır.
Üretken İnsanlar Hedefler Koyar
Üretken insanların sadece günlük yapılacaklar listesi yoktur. Aynı zamanda uzun vadeli hedefleri de vardır. Kişinin uzun vadeli hedeflerinin olması ve bu yönde çalışması kendine güvenini artırır. Ayrıca uzun vadeli hedefler geleceğe dair beklentileri oluşturur, sabahları yataktan kalkmak için güzel bir neden verir. Ortada ciddi ve gerçek bir hedef olduğunda kişinin enerjisi ve mutluluk seviyesi yükselir.
Üretken İnsanlar Fazlalıklardan Kurtulur
Üretken insanlar ihtiyaç duymadıkları eşyaları hayatlarından çıkarırlar. Peki fazlalıkların mutluluğumuzla nasıl bir ilişkisi vardır? Ofisinizde ya da işinizde fazla eşyalar ekstra bakım ister. Bazen bu eşyalarla başa çıkmaya çalışmak size stres yaratabilir. Gereksiz ve fazla eşyalar araştırmalara göre kişinin sinir sisteminin aşırı uyarılmasına ve fazladan çalışmasına sebep olur. Çalışırken dikkatinizi dağıtır, suçluluk ve utanç duyguları duymanızı sağlayabilir ve bazen rahatlamanızı imkansız hale getirebilir. Bu nedenle evinizdeki ve ofisinizdeki fazla eşyaları ihtiyaç sahiplerine dağıtarak üretkenliğinizi bozmalarına engel olabilirsiniz.
Üretken İnsanlar Egzersiz Yapar
Üretken insanlar aktif bir yaşam tarzını benimsemiştir. Aktif bir yaşam ve egzersiz kişinin enerjisini artıran önemli bir alışkanlıktır. Böylece kişi gün boyu daha enerjik olur ve görevlerini tamamlamaya yönelir. Böylece kendini daha mutlu ve iyi hisseder. Günde sadece 20 dakikalık egzersizler bedeninizi kuvvetlendirirken zihninizi berraklaştırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca egzersiz yapmak mutluluk hormonlarını da harekete geçirir.
Üretken İnsanlar Zamanlarını Yönetebilirler
Üretken insanlar zamanlarını boşa harcamazlar. Her anlarını verimli geçirmeyi hedefleyerek zamanlarını yönetirler. Bu da hem üretken hem de mutlu olmalarını sağlar. Çünkü yapılacak bir çok işin olması ama zamanın buna asla yetemeyeceğini bilmek kişinin üstünde ciddi bir baskı yaratarak hem üretkenliğini hem de mutluluğunu olumsuz etkiler. Bu nedenle zamanı iyi yönetmek çok önemlidir. Günün her anını planlayarak, internet, TV ve sosyal medya gibi zamanınızı boşa harcayacağınız aktivitelerden uzak durarak hem üretken hem de mutlu bir gün geçirmeniz mümkün!
Üretken İnsanların Bir Amacı Vardır
Üretken olmak günün tüm dakikalarını meşgul geçirmek, sürekli koşturmak anlamına gelmez. Birçok maddeden oluşan yapılacaklar listesi oluşturmak üretkenlik anlamına gelmez. Üstelik doğru zaman yönetimi yapılmazsa ya da listedeki maddeler gerçekçi değilse kişinin üzerinde büyük bir stres yaratabilir. Üretken insanların üretkenliklerinde bir amaç bulunur. Tek istekleri daha çok iş bitirmek değildir. Gün sonuna gelindiğinde daha çok iş yapmış olmayı değil ellerindeki görevleri küçük ya da büyük fark etmeksizin başarmayı amaçlarlar.
Zeka, eğitim, beceriler...
Kişiyi başarılı kılan daha birçok özellik sayılabilir. Ancak tüm bu özelliklere sahip olmak başarılı olmaya yetmez. Zeki, eğitimli ve becerikli kişiler bile iş dünyasında kendilerini istedikleri noktada göremeyebilir. Başarılı olmanın temelinde bizi biz yapan alışkanlıklarımız yer alır. Bazı alışkanlıklarımızı değiştirerek başarıyı yakalamamız mümkündür.
İşte iş yerinde daha başarılı olmak için sahip olmanız gereken 4 alışkanlığı sizler için bir araya getirdik.
1. Sabahlarınızı Uzatın!
Bir güne nasıl başlarsanız öyle gider. Başarılı kişilerin hayatlarını incelediğimizde öğle olmadan diğerlerinden çok daha fazla iş bitirdiklerini görebiliriz. Sabah rutinini uzatmak, onu daha etkin ve verimli hale getirmeyi alışkanlık haline getirmek başarı için büyük önem taşıyor. Yapılan çalışmalara göre kişiler sabah saatlerinde çok daha verimli çalışıyor. Peki etkin ve verimli bir sabah rutini için neler yapmalı? Öncelikle eğer verimli bir sabah istiyorsanız, ne giyeceğinizi, ne yiyeceğinizi uzun uzun düşünmemelisiniz. Bu kararların bir gece önceden verilmiş olması size bol vakit kazandırır. Ayrıca her sabah egzersiz yapan kişilerin zaman yönetiminde, kişisel performansta avantajlı oldukları gözlenmiştir. Sabahları gün içerisindeki takvime odaklanmak ve bu takvime göre ilerlemek kişinin tüm günü verimli geçirmesini sağlar. Takviminizde hedeflerinize odaklanın. Bu hedefler için görüşeceğiniz kişilere, atacağınız e postalara yapacağınız telefon konuşmalarına göz atın. Sabahları yapacağınız bu çalışma tüm güne hakim olmanızı sağlar ve her adımda kendinize güvenli ve hedef odaklı olmanıza yardımcı olur.
2. Kötü Alışkanlıklarınızı Bırakın!
İyi alışkanlıkları kazanabilmek için kötü alışkanlıklarınızdan kurtulmanız gerekiyor. Herkesin iş hayatını zora sokan kötü alışkanlıkları olabilir. Örneğin akıllı telefonunuza olan bağımlılığınız işinizi sekteye uğratabilir. Ya da uzun molalar sizi işinizden alıkoyabilir. Uzayan öğle yemekleri, günü planlamamak, yapılacak işleri önem sırasına göre değil de öylesine tamamlamak verimliliğinizi ve etkinliğinizi olumsuz yönde etkiler. Öncelikle kendinizdeki kötü alışkanlıkları bulun. İşinizi zamanında tamamlayamamanıza sebep olan alışkanlıklarınızı, zaman yönetiminizi alt üst eden davranışlarınızı keşfedin. Bu davranış ve alışkanlıklardan nasıl kurtulacağınızı anlamaya çalışın. Kötü alışkanlıkları hayatınızdan uzaklaştırdıkça iyi alışkanlıklara yer açacaksınız unutmayın!
3. Planınıza Sadık Kalın!
Küçücük, kısa dönemli ve günlük de olsa hedef belirleme alışkanlığı edinmek başarı için olmazsa olmazlardan biridir. Bir hedef belirleyin ve bu hedefe ulaşmak için bir plan yapın. Planınıza sadık kalırsanız, hedefinize ulaşmış olmakla kalmaz, küçük hedeflerle büyük işlerin üstesinden gelebilirsiniz. Bir planınız olur ve bu plana hakim olursanız, günün hangi saatinde nerede hangi işi yapıyor olacağınızı ve bu görevin hedefinize nasıl katkı sağlayacağını bilirsiniz. Ancak motivasyonunuzu tamamen planınız üzerine kurmayın. Planın her anından keyif almayı ve bazen işlerin planlandığı gibi gitmeyeceğini de aklınızda bulundurun.
4. Liste Yapın!
Eğer bir hedefiniz varsa, bu hedefe ulaşmak için atmanız gereken adımların listesini yapmak hem verimliliğinizi hem de motivasyonunuzu olumlu yönde etkileyecektir. Günlük, haftalık ve aylık listeler yapın. Listedeki görevleri tamamladıkça üzerine bir çizgi çekin. Bir süre sonra liste yapmak ve liste üzerinden yol almak alışkanlığınız haline gelecek ve en büyük projelerde bile sizi sağ salim hedefinize ulaştırabilecektir.
Liderlik denince akla birçok tanım gelir. Belli bir organizasyonun başında bulunan kişi, politik bir isim, ardından gelenlere yeni yol açan bir öncü ya da kurumların yönetiminden sorumlu olan kişi bu tanımlar arasında yer alır. Lider tanımını hak eden kişi hangi topluluğun başında olursa olsun bazı özel becerileri taşımak zorundadır. Aksi durumda bu kişi lider değil yönetici olur. Değişimlerin, yeniliklerin ve ilerlemenin ana aktörlerinden olan liderlerin bazı özelliklerini sizin için derledik.
1. İlham veren bir gelecek vizyonu inşa etmek!
Liderler sadece bugüne odaklanmazlar. Hangi sektörden bahsedersek bahsedelim, lider bugünün sorumluluklarından daha fazlasını düşler. Düşlediği bu gelecek hayalinde ekibindekilere ilham veren pırıltılar bulunur. Liderin düşlediği gelecek, hayal dünyasının bir ürünü değil, gerçek bir vizyon ve planlama ister. Bu ideal etrafında ekibinin toplanmasını ve bir araya gelmesini sağlar. Lider, aklındaki gelecek için bir yön tayin eder. Öncelikleri belirler. Hedefler koyar. Ancak yalnızca hedef koymakla kalmaz. Bu hedeflere ulaşmak için gerçekçi bir yol haritası ve görevler bütünü sunar. Lider bu vizyona ulaşmak için planlamanın yanı sıra, problem çözme, geleceği görme ve azla yetinmeme gibi özelliklere de sahip olmalıdır.
2. İnsanları motive etmek ve ilham vermek!
Bir işe başlarken ekibini inandırmak ve kendi hedefleri için birlikte yürümeye ikna etmek daha kolaydır. Ancak iş ilerledikçe ve bazı problemler ortaya çıkmaya başladıkça ekipteki kişilerin motivasyonu düşebilir. Tamamlanamayan görevler, aşılamayan problemler kişilerin hevesini kırarak liderlerini takip etme isteklerini zedeleyebilir. Bu durumda liderlerin gerçek güçlerini ortaya koymalarının zamanı gelmiştir. Liderler, problemler karşısında kişilerin güçlerini yeniden kazanması için onları motive etmeli, buldukları çözümler ve tutkularıyla ekiplerindeki kişilere ilham vermelidirler. Ayrıca doğal liderlerin birçoğunda kendiliğinden bir karizma bulunur. Kişiler bu karizma sayesinde hedefler konusunda daha hevesli olabilirler.
3. İyi yönetebilmek!
Liderler sadece bir vizyonu ortaya koymak ve kişileri motive etmekle kalmamalıdır. Liderlik için ekibindeki herkesi ve süreçteki her görevi iyi yönetmek önemlidir. Sadece sorumlulukların yerine getirilmesi yetmez. Birçok farklı karakterde kişinin çalıştığı ekiplerde herkesin yönetilebilmesi için aynı taktikler işe yaramayabilir. İyi bir lider, ekibindeki kişileri tanır. Kimi nasıl idare etmesi gerektiğini bilir. Süreçlere hakimdir. Yaşanabilecek aksaklıkları önceden görebilmenin yanı sıra, sıkıntılı süreçleri ve krizleri yönetmeyi de bilmek önemlidir. Gerçek bir lider gerektiğinde yönetim tarzını yeni durumlara adapte etmeyi de bilmelidir. Çünkü esnek yönetim stili ile her durumda idareyi elinde tutmak, vizyona ulaşmakta hayati önem taşıyabilmektedir.
4. Hedefe ulaşabilecek ekibi kurabilmek!
Liderler, hedeflerine ulaşmak için doğru ekibi bir araya getirmelidir. Başka bir iş için mükemmel vasıflara sahip bir kişi hedeflenen başarı için faydalı olmayabilir. Gerçek bir lider ekibindeki kişileri hedefine ulaşmaya uygun olarak seçmeli ve kişileri görevlerine yönlendirmelidir. Ekibindeki kişilerin zayıf ve güçlü yönlerine hakim olmalı, görev dağılımında en efektif olacağı pozisyona getirmelidir. Ayrıca ekibi kurmanın mümkün olmadığı, hali hazırda var olan bir ekiple çalışmak durumunda kalan iyi bir lider, öncelikle elindeki ekibi tanımaya çalışır. Hedeflere ulaşmak için verilecek görevleri kişilerin beceri ve potansiyellerine yönelik olarak paylaştırır. Ekibini iyi tanımak hem her çalışanın en iyi katkısını almayı hem de gerektiğinde kişileri motive etmeyi sağlar.
Zamanı doğru yönetmek, kişinin kendine olan güvenini artırmasında en önemli etkenlerden biridir. Zamanını doğru kullanmayan kişiler hedeflerinden uzaklaşır. Hedeflerinden uzaklaşmak kişinin hevesini, enerjisini kırar ve günlük hayat kalitesini bozar. Kişi kendine güveni azaltan bir yaşam biçimine sahip olur. Kişinin kendine güvenini artırması için hayatını ve zamanını etkin bir şekilde kontrol ettiğini bilmesi gerekir. Doğru zaman yönetimi ile kendinize güveninizi artırmanın yollarını sizin için derledik.
1. Erteleme Alışkanlığınızı Yenin!
Bir işi ertelediğinizde tamamlanmamış işleriniz katlanarak artar. Yapılması gereken onca işin karşısında kendinizi aciz hisseder ve güveninizi zedelersiniz. Bu erteleme alışkanlığından kurtulmak için harekete geçin ve önleminizi önceden alın. Hafta boyunca karşılaşacağınız beş büyük erteleme davranışınızı önceden tahmin edin ve listeleyin. Bu erteleme davranışı için neler yapacağınıza karar verin ve erteleyeceğinizden emin olduğunuz işleri ilk önce yapmayı hedefleyin. Her işi tamamladığınızda işi bitirmenin sizde ve güveninizde yaratacağı olumlu etkiyi hayal bile edemeyeceksiniz.
2. Değersiz Aktivitelerden Uzak Durun!
Bir gün boyunca hiçbir şey yapmadan vakit geçirdiğiniz oldu mu? Gün sonunda yatağa girerken kendinizi suçladınız mı? Bu durum genellikle, TV izlemek, sosyal medyada gezinmek, internette ilgisiz konuları araştırmak, olumsuz insanlarla sohbet etmek gibi size ve kişiliğinize hiçbir katkısı olmayan aktivitelerle günü geçirmekten kaynaklanır. Bu değersiz aktivitelerden kurtulmak için kendinize günlük hedefler koyun. Mesela o gün TV izlememeyi, sosyal medyaya girmemeyi hedefleyin. Mesaj grupları sizi çok oyalıyorsa sessize alın.
3. Her Zaman Yapacak Bir Şey Bulun!
Zamanı boş geçirmek ve tembellik etmek insanların hemen uyum sağlayıp alışabildiği durumlardandır. Ancak bu durumlar kişinin kendine olan güvenini zedeler. Bu nedenle elinizde hiçbir iş olmasa bile kendinize yapacak bir şeyler bulun. Aciliyeti olmayan ev işleri, tamirler, alışveriş, makale ya da kitap okumak gibi size katkı sağlayacak meşguliyetler edinin.
4. Bağımlılıklarınızdan Kurtulun!
Bağımlılıklar hem günlük hayatınızdaki değerli zamanı çalar hem de bir bağımlılığa sahip olduğunuzu bilmek özgüveninizi ve özsaygınızı olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle sigara, alkol ve hatta size zarar veren kişilerle arkadaşlık etmek gibi kötü alışkanlıklarınızdan bir an önce kurtulmaya çalışın.
5. Vazgeçmemek İçin Ulaşılabilir Hedefler Koyun!
Bir işin büyüklüğü sizi o işi ertelemeye ve hatta tamamlamamaya itebilir. Bu durumda yapacağınız en başarılı yöntem büyük projeleri bir seferde halledilebilecek küçük hedeflere bölmektir. Projenizi ele alın. Önce orta boy hedeflere ardından küçük hedeflere bölün ve küçük hedefleri tamamlamaya başlayın. Gözünüzde büyüyen projenin kolayca tamamlanmasına şaşıracaksınız.
6. Kendinizi Cesaretlendirin!
Yapılacak onca iş, tamamlanacak bir süre görev olmasına rağmen kendinizde tüm bunlara yetecek cesareti göremiyor olabilirsiniz. Bu durumun hemen herkesin başına geldiğini unutmayın. Kendinizi cesaretlendirmek için tamamladığınız her hedeften sonra kendinizi ve çabanızı takdir edin. Kendinize olumlu telkinde bulunun.
7. Başkalarına Yardım Edin!
Başkalarına yardım etmek sizin kendinize olan güveninizi artırmak için en faydalı yollardan biridir. Size kendinizin işe yarar biri olduğunuzu ve işleri tamamlamakta etkin olabildiğinizi hatırlatır. Ayrıca gönüllü aktivitelerde çalışmak zamanınızı boşa geçirmekten her halükarda daha iyidir.
Bazen bir işin başına oturuyor, bu kez işi bitireceğinize emin oluyor ama 10 dakika sonra kendinizi Twitter’da gezerken mi buluyorsunuz?
Emin olun bu senaryo günümüzde birçok kişinin en çok şikayet durumların başında geliyor. Bunca uyarıcının bulunduğu bir dünyada dikkat dağıtıcı unsurlardan kurtulmak oldukça zor olsa da bunu başarabilmenin yolları bulunuyor. İşte bu yolları sizin için derledik.
1. Hedefinizi Aklınızdan Çıkarmayın
Öncelikle neden odaklanmanız gerektiğini hatırlayın. Bir işi tamamlama isteğiniz elbette bir hedefe ulaşmak için. Bu hedefi aklınızdan çıkarmayarak işe başlayabilirsiniz.
2. Birkaç Önemli İşe Odaklanarak Gününüzü Sadeleştirin
Eğer bir gün içinde 20 farklı işi tamamlamayı planlıyorsanız büyük ihtimalle o işlerin hiçbirini tamamlayamayacaksınız demektir. Gününüzü sadeleştirmek için işlerinizin arasında en önemli olan 2-3 görevi tamamlamayı hedefleyin.
3. Önemli İşleri Erken Bitirin
Gün boyunca yapmak için 2-3 görevi seçtiniz. Bu görevleri tamamlamak için belli şartları ya da zamanı beklemeyin hemen yapın. Önemli görevleri ne kadar erken bitirirseniz gün boyunca rastlayacağınız dikkat dağıtıcı unsurlardan o kadar kaçabilirsiniz.
4. Her Zaman Sorumluluğunuzun Küçük Bir Adımını Hedefleyin
Bazı sorumluluklar ve görevler çok büyüktür. Bu büyük görev ve projeler gözümüzü korkutur. Bu nedenle dikkat dağıtıcı şeylerin bizi ele geçirmesine izin veririz. Bu durumdan kurtulmak için projenizi ya da görevinizi küçük parçalara bölün ve her seferinde bu küçük yapılabilir görevleri bitirmeyi hedefleyin.
5. Kendinizi Çalışırken Hayal Edin
Koşu alanında şampiyon olan isimlerden ilham alın. Onların yarışa başlamadan önce birinci olduklarını gözlerinin önüne getirerek hayal ettiklerini hatırlayın. Kendinizi işlerinizi bir bir bitirirken hayal edin.
6. İç Kaynaklı Dikkat Dağıtıcıları Kontrol Edin
Bazen dikkatimizi dağıtan unsurlar dışarıda değil içimizdedir. Problemlerimiz ve kaygılarımız çalışmamıza engel olur. Zihninizi çalışmaya odaklayın. Problemlerinizi hatırlatacak ortamlardan uzaklaşın. Kendinize çalışmak için uygun bir ortam yaratın. Buradayken sadece işinize odaklanıp, mola verdiğinizde bu alandan uzaklaşarak kişisel düşüncelerini başka bir ortama taşıyın.
7. Dış Kaynaklı Dikkat Dağıtıcılardan Kaçın
TV, çocuklar, akıllı telefon, aile bireyleri... Bir ya da birden çok unsur dikkatinizi dağıtabilir. Eğer sorun TV ise başka odaya gidin, telefonsa kapatın. Çocuklar ya da aile bireyleri ise herkesten erken kalkarak çalışın.
Sunum yapmaktan korkuyor musunuz?
Bir konuşma hazırlarken nasıl başlayacağınızı bilmediğiniz için bir türlü ilk cümleyi yazamıyor musunuz?
Konuşmalarınızın ilk anından son anına dek izleyicilerin ilgisini üzerinizde tutmak mı istiyorsunuz?
O zaman bu yazı tam size göre! Konuşmaya etkili bir şekilde başlamak için faydalı önerileri sizin için bir araya getirdik:
1. Güncel Olaylara Atıfta Bulunun!
Dinleyicilerinizle hemen yakınlık kurmanın yollarından biri ortak bilgi havuzunuzdan bir bilgiyi paylaşmaktır. Herkesin üzerinde konuştuğu güncel olaylardan birini, gazete manşetlerinden sizi ve konuşmanızı destekleyecek başlıkları izleyici ile paylaşırsanız hızlıca yakınlaşabilir ve dikkatleri üzerinize çekebilirsiniz.
2. Geçmişteki Bir Olaydan Örnek Verin!
Yapacağınız konuşma ne ile ilgili olursa olsun, hemen herkes tarafından bilinen, tarihi bir olay ile benzerlik taşıması yüksek ihtimaldir. Konuşmanızın ana fikrini destekleyen tarihi olayları gözden geçirin. Bu olayı ve olayla ilgili ilginç ayrıntıları, kendi konuşmanıza başlamadan önce herkesin dikkatini çekmek için kullanın.
3. Ünlü Bir İsme Atıfta Bulunun!
Konuşmanızın ana fikrini tamamlayacak bir ünlü var mı? Bu ünlü, geçmişte ya da bugün sizin fikrinizi destekleyen bir açıklamada bulundu mu? Eğer cevabınız evet ise açılış materyalinizi buldunuz demektir. Ünlünün sözlerinden alıntılar yaparak konuşmanızı başlatabilirsiniz.
4. Çarpıcı İstatistikler Paylaşın!
Konuşmanızın ana fikrini daha çarpıcı hale getirecek istatistikler ya da araştırma sonuçları var mı? Konuşmanızın açılışını bu istatistiklerle yapın. İlginç rakamlar ve araştırma sonuçları, kişilerde çarpıcı bir etki yaratır ve konuşmanızı daha ilgili dinlemelerine neden olur.
5. Bir Soru Sorun!
Konuşma konunuz bir soruya cevap mı arıyor? O zaman kişilere üzerinde düşünmeleri gereken, ufuk açıcı bir soru sorarak başlayın. Kişiler sorunun cevabını anlattıklarınızda bulacaklarını düşünerek ya da kendi cevapları ile sizin söylediklerinizi karşılaştırarak daha etkin bir dinleme durumuna geçebilirler.
6. Bir Problemle Başlayın!
Konuşmanızın ana fikri bir problemi çözmeye mi yönelik? Eğer öyleyse dinleyicilerinize bu problemi konuşmanın başlangıcında sorun. Detaylı, çarpıcı ancak uzun ve sıkıcı olmayan bir problem dinleyicilerin ilgisini artıracak ve çözüm önerinizi duymak istemelerine yol açacaktır.
7. Bir Hikaye Anlatın!
Bazen kısa hikayeler ciddi tezler ortaya sunmaktan daha dikkat çekici olabilir. Konuşmanızın ana fikrini kısacık bir sürede ortaya koyan hikayeleri araştırın. Bu hikayenin ilgi çekici ve konuşmanızla paralel olmasına önem gösterin.
8. Kendinizden Bahsedin!
Konuşmaya başladığınızda kendinizle ilgili kısacık bir tanıtım yaptıktan sonra konuşma yaptığınız alan ya da sektör ile ilgili başınızdan geçen ilginç anekdotları dinleyicilerinizle paylaşın. Aynı yollardan geçtiğiniz için mutlaka anlattıklarınızda tanıdık bir yön bulacaklardır. Bu da onların size yakınlık duymasını sağlayacak ve konuşma süresince aranızda bir bağ kurmanıza sebep olacaktır.
9. Dinleyicilerinize İltifat Edin!
Dinleyicilerinizle yakınlaşmanın ve konuşmanıza ilgi duymalarının yollarından biri de onlara iltifat etmenizden geçer. Onlarla birlikte olmaktan mutlu ve gururlu olduğunuzu söylemek dinleyicilerinizi rahatlatır. İltifat ederken önemli olan yapay ve aşırı değil samimi olabilmektedir.
10. Organizasyonu Yapanlara Teşekkür Edin!
Konuşmanız kısa ve etkili olacaksa hikayelere ve örneklere zaman bulamayabilirsiniz. Bu durumda etkili bir giriş için organizasyonu gerçekleştiren kuruluş ve çalışanlara içten bir teşekkür etmek yeterli olacaktır.
Liderlikle ilgili en çok sorulan sorulardan biri, liderliğin doğuştan gelen bir özellik olup olmadığıdır. Tıpkı bu soru gibi, belirsiz durumlarla baş etme ve liderlik özelliğini devam ettirmekte de kişinin gerekli özellikleri sonradan edinip edinilemeyeceği merak edilir.
Bu sorunun iki cevabı var. Belirsiz durumlarda liderlik özelliğini devam ettirmek ve kendine güvenli bir lider olmak hem doğuştan getirilen bir özelliktir hem de kendine güven bir alışkanlık olarak sonradan inşa edilerek kazanılabilir.
Yıkıcı ve belirsiz durumlarda kendine güvenini muhafaza etmek zor değildir. Önemli olan durumlarla nasıl baş edileceğini bilmek ve doğru yöntemleri öğrenerek alışkanlık haline getirmektir. Belirsiz durumlarda kendinize güveninizi muhafaza etmeniz için gereken alışkanlıkları sizin için derledik.
Özsaygı Önem Taşır
Özsaygı ve özgüven aynı şey değildir. Özsaygı daha derin ve sarsılmaz bir parçamızdır. Yüksek özsaygı en zor durumlarda bile kendimize olan güvenimizin sarsılmasını engeller. Özsaygı kendinizi ne kadar sevdiğiniz ile ilişkilidir. Buradaki sevgi, içi boş bir kendini beğenmişliği değil kendinize ve yeteneklerinize verdiğiniz değeri, kendinize duyduğunuz inanç ve saygıyı işaret eder. Bu nedenle özgüveninizi hep sağlam tutmak için özsaygınızı geliştirmek önem taşır.
Hayatı Değerlerinize Uygun Yaşayın
Eğer özsaygınızı geliştirmek istiyorsanız hayatınızı değerlerinize uygun bir şekilde yaşayın. İnançları ve değerleri konusunda açık ve net olan kişiler değerlerine ters şeyleri reddeder ve bunun için kendilerine saygı duyarlar. ancak neyin değerli olduğunu tam olarak bilmeyen kişiler seçim yaparken zaman kaybetmenin yanı sıra özsaygılarını da zedelerler. Bu nedenle değerlerinizi ve inançlarınızı ön planda tutun. Eylemleriniz ve duygularınızı tutarlı kılarak kendinizi her zaman önemli ve değerli hissedin.
Cesur Olun
Belirsiz durumlarda kendine güvenen bir lider olmak için cesaretle davranmayı öğrenin. Kendinize hayatın en küçük ve önemsiz görünen anlarında bile aslında risk aldığınızı hatırlatın. Karşıdan karşıya geçmek küçük bir risk, yatırım yapmak büyük bir risk olsa da her ikisinin de sonuçları olduğunu bilin. Risklerinizi hesaplamayı ve olası sonuçlarla baş etmeyi farklı senaryolarla düşünün. Çözüm yollarınızı bu senaryolar üzerinde geliştirin. Olası kötü sonuçlarda pratik yaptığınız bu sistemin size faydası olacağını unutmayın.
Akıllıca Riskler Alın
Her işte ve seçimde riskler olduğunu artık biliyorsunuz. O zaman iş dünyasında riskleri öngörme ve analiz etmeyi hedefleyin. Ortaya çıkan riskleri nasıl bertaraf edeceğinizi hesaplayın. Akıllıca risk alma becerinizi geliştirmek için korkularınızın üzerine gidin. Yapmaktan korktuğunuz seçimleri küçük adımlarla hayata geçirerek kendinizi bu konuda geliştirin. Birkaç kez korkularınızı yenerseniz kendinize olan güveninin artacağından emin olabilirsiniz.
Eksikliklerinizin Farkına Varın
Kendine güvenmek her şeyi yapabileceğine inanmak değildir. Kendine güvenmenin en önemli adımlarından biri eksikliklerinin ve kusurlarının farkında olmak, daha da önemlisi bu eksikliklerle nasıl başa çıkacağını bilmektir. Eksikliklerinizi bilmek sizin olası problemlere önceden hazırlıklı olmanızı sağlar. Bu nedenle eksikliklerinizi bilirseniz belirsiz durumlarda nasıl davranmanız gerektiğini de diğer kişilere göre daha kolay kavrayıp harekete geçebilirsiniz.
İşe giderken çok vakit kaybediyorum.
Trafikte geçirdiğim zamana acıyorum.
Trafikte bunca zamanı verimli bir şey için kullanmak istiyorum.
Bu cümleler özellikle büyük şehirlerde yaşayan çalışanların en sık kurduğu cümleler. Direksiyon başında ya da toplu taşımada çok zaman harcayan o kişilerden biriyseniz sizin için derlediğimiz, trafikte geçen zamanınızı verimli kılacak önerilere kulak verin.
1. Trafiği Ekranlardan Uzak Durma Fırsatı Olarak Görün
Gün boyunca bilgisayar, TV ve akıllı telefonla ne kadar zaman geçiriyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Trafikteki zamanı ekranlardan uzak geçirilecek bir zaman olarak görün. İşe giderken, kendi düşüncelerinizle baş başa kalmanıza engel olan ve bir anlamda kişisel dünyanızı size unutturan ekranlardan uzak kalmayı hedefleyin. Kendi iç dünyanızı ve düşüncelerinizi gözden geçirin. Kendinizle baş başa kalma fırsatını çözmediğiniz sorunlar için kullanın.
2. Zihninizi de Yolculuğa Çıkarın
J.K. Rowling’in Harry Potter kitabına ait fikri, rötarlı bir trende mahsur kaldığında bulduğunuz biliyor musunuz? İşe gelip giderken kullandığınız yol belki de sizin kişisel hayatınızda çözemediğiniz bir problemin cevabını saklıyor olabilir. Ya da size çok yaratıcı bir fikir verebilir. Direksiyon başındayken böylesi derin düşüncelere dalmak zor olsa da toplu taşıma kullanırken kendi düşüncelerinize gömülebilir, Eğer şöyle olsaydı başlıklı sorular sorarak kendinize yeni kapılar açabilirsiniz.
3. Hayatınızdaki Kişilerle Bağlarınızı Güçlendirin
Aracınızla trafikte ilerlerken yolcu koltuğunda biri oturuyor mu? Bu kişi iş arkadaşınız, çocuğunuz, eşiniz ya da ailenizden başka biri olabilir. Önce o kişinin akıllı telefondan uzaklaşmasını isteyerek, daha önce üstünde konuşmadığınız konuları açabilir, bu konularda sohbet edebilir ya da sadece susarak yanınızdaki kişinin sorunlarını dinleyebilirsiniz.
4. Dinleyerek Öğrenin
Trafikteki zamanı verimli kullanmanın en güzel ve kolay yollarından biri sesli kitaplar ve sesli derslerdir. Bu kitaplar ile ilgi duyduğunuz bir konu hakkında bilgi sahibi olabilir. Bir türlü okumaya fırsat bulamadığınız kitapları dinleyebilir, kişisel gelişiminizi destekleyebilirsiniz.
Upuzun bir yapılacak listeniz var ama bir türlü konsantre olamadığınız için işler birikmeye siz de gittikçe büyüyen iş yükü altında ezilmeye mi başlıyorsunuz?
Konsantrasyonunuzu yoğunlaştırmak ve odaklanma problemlerinizi aşmak için dünyanın başarılı yöneticilerinden tavsiyeleri sizin için derledik:
1. Gelen Kutunuz İşlerinizi Yapmanıza Engel Olmasın!
Her Pazartesi o hafta tamamlanması gereken öncelikli işleri sıralamak ve ana amaç olarak bunları tamamlamak, sürekli gelen e postaların yapılacak listenize dönüşmesini engellemek için harika bir yol olabilir.
2. İşleri Küçük Parçalara Bölün!
Bazen iş planında çok büyük projeleri aynı zamanda tamamlanmak zorunda kalabilirsiniz. Bu durumlarda işin büyüklüğü odaklanmanıza engel olabilir. İşi küçük yapılabilir parçalara bölüp tek tek halletmek odaklanmayı kolaylaştırır.
3. Her Seferinde Tek Şeyle İlgilenin!
Eğer aynı anda birden çok işi bitirmeye çalışıyorsanız bu alışkanlığı hemen bırakın. Her seferinde belli bir süreliğine tek bir şeyle ilgilenir, bu iş bittikten sonra diğer işlere yönelirseniz dikkatiniz dağılmaz.
4. Dışarı Çıkın!
İş yaparken odaklanma problemi yaşıyorsanız mola verin, dışarı çıkın ve kısa bir süreliğine işten uzaklaşın. Küçük bir yürüyüş iş başına döndüğünüzde daha kolay odaklanmanızı sağlar.
5. Bölümlere Ayırın!
İşinizi yaparken birden çok dış etken dikkatinizi dağıtıyorsa, çalışma saatlerinizi bölümlere ayırın. Örneğin ilk önce gelen kutunuzdaki tüm postaları cevaplamak için 1 saat ayırın. E postaları cevaplayana kadar başka bir işle ilgilenmeyin.
6. Egzersiz Yapın!
Düzenli egzersiz yapmak hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için önemlidir. Egzersiz yapan kişiler, odaklanma konusunda da daha başarılı olmaktadır.
7. Hedefinizi Unutmayın!
Yoğunlaşmaktan çalışmaktan yorulduğunuzda yaptığınız şeyin sizi ana hedefinize yaklaştırdığını hatırlayın. Böylece motivasyonunuzu koruyarak, odaklanma probleminizi aşabilirsiniz.
8. Telefonunuzdan Uzaklaşın!
Akıllı telefonlar ve bu telefonda bulunan uygulamalar hepimizin çok vaktini aldığı gibi dikkat dağıtarak odaklanmamıza da olumsuz etkide bulunuyor. Bu nedenle çalışırken telefonunuzdan uzaklaşın ya da bildirimleri sessize alın.
9. Kulaklıkları Takın!
İş yerindeki kişiler de odaklanmamıza engel olan etkenler arasında yer alıyor. Dış etkenlerden olabildiğince uzak kalmak için ise odaklanmaya yardımcı bir müzik ve kulaklık büyük önem taşıyor.
10. En Büyük İşi İlk Önce Yapın!
Birçok işimizin arasında hemen iş yükü hem de önemi ile oldukça büyük olan başlıkları çalışmanın başında halletmek, diğer küçük işleri kolaylaştırmanın yanı sıra odaklanma problemine de yardımcı oluyor.
11. Kendinize İyi Baktığınıza Emin Olun!
Kişinin odaklanmasında çevresel ve psikolojik faktörler gibi fiziksel faktörler de önemlidir. İyi bir uyku almamak, dinlenmemek ya da doğru ve sağlıklı beslenmemek odaklanma problemi yaşamanıza neden olabilir.
12. Şimdi Olmaz Demeyi Öğrenin!
Bazen birden çok şeyi aynı anda yapmak isteyebilir, bu nedenle gelen tekliflere hayır dememek için kabul edebiliriz. Bu da önümüzdeki tüm işlere daha az odaklanmamıza neden olur. O yüzden hayır diyemiyorsak, şimdi olmaz demeyi öğrenmeliyiz.
13. At Gözlükleri Takın!
At yarışlarında atlara gözlük takılmasının en önemli sebebi odaklanma sorunu yaşamalarını önlemektir. Bu nedenle hedefe kilitlenin ve her seferinde hedefinize yaklaşmak için adım atın. Etrafınızdaki dikkat dağıtıcı unsurları görmezden gelin.
14. Derin Düşünmeyi Öğrenin!
TV, bilgisayar, tablet ve telefon... Günümüzün her anı derin düşünmemizi engelleyen ekranlarla karşı karşıyayız. Derin düşünmeyi öğrenmek için bizi derin düşüncelerden uzak tutan ekranlardan uzaklaşmak, park ya da açık hava mekanlarında sadece yürümek ve düşünmek önemli bir yoldur.
15. Her Fırsatın Ardından Koşmayın!
Bazen hedeflerimiz belli iken hiç beklenmedik bir fırsat ile karşılaşabiliriz. Bu fırsatlar genellikle bizi halihazırda var olan konsantrasyon durumumuzdan çıkarır ve bir süre sonra işler yürümez hale gelebilir. Bu nedenle her fırsatın peşinden koşmak iyi bir fikir değildir.
İş başvurularında yüz yüze görüşmeden önce hakkınızdaki ilk izlenimi özgeçmişiniz verir. Özgeçmiş bu nedenle mülakata çağrılmaktaki en önemli etkendir. Peki nasıl özgeçmiş hazırlamanız gerektiğini biliyor musunuz? Sizin için tüm detayları ile özgeçmiş hazırlamanın yollarını bir araya getirdik.
1. Doğru Özgeçmiş Stilini Seçin
Sadece bir çeşit özgeçmiş olduğunu düşünüyorsanız bildiklerinizi gözden geçirin. Birden farklı özgeçmiş stili bulunur ve bu her stil farklı bir kariyer planına uygundur. Kronolojik özgeçmiş stilinde kişinin tüm deneyimleri en yeni başta olmak üzere alt alta listelenir. Kronolojik stildeki özgeçmiş, kişinin başvurduğu görev için belli aşama ve görevlerde yer alması ve bu aşamaları başarıyla bitirmesi gerekiyorsa kullanılması en uygun stildir. İşlevsel özgeçmiş stilinde kişi hiyerarşik bir sıraya uymayan farklı tecrübe ve becerileri en yeni tecrübeler başta olmak üzere alt alta sıralar. İşlevsel özgeçmiş stili daha çok farklı bir alanda çalışmak isteyen kişiler için uygundur. Kişi geçmişte aldığı görevleri, kazandığı tecrübeleri, ve sahip olduğu becerileri aday olduğu işte nasıl kullanacağını anlatan bir paragrafta ekleyebilir. Kombinasyon özgeçmiş stili ise hem kronolojik hem de işlevsel özgeçmiş stillerini bir arada kullanır. Kişi deneyimlerini kronolojik bir sırada sunarken aynı zamanda sahip olduğu becerileri de özgeçmişine ekler. Kombinasyon özgeçmiş stili hem farklı alanda hem de farklı statüde bir işe aday olanlar için uygundur.
2. Neleri Eklemeniz Gerektiğini Bilin
Birçok özgeçmiş gereksiz bilgilerle doluyken birçok özgeçmiş de aday hakkında çok az bilgi verir. Ne az ne de çok bilgi vermek için başvurduğunuz pozisyonu göz önüne alarak doğru bir özgeçmiş hazırlamalısınız. Bu özgeçmişte;
Başlık ve İletişim Bilgileri: İsminiz ve iletişim bilgilerinizin yer alacağı bu kısımda detaylı adres vermenize gerek yok. Belli bir ilçeyi işaret etmek yeterli.
Profesyonel Özet: Bu kısımda en fazla 3 cümle ile pozisyona neden uygun olduğunuzu, deneyimleriniz ve becerileriniz üzerinden özetleyin. Becerileriniz ve başardığınız işleri ön plana çıkarmaya gayret edin.
İş Deneyimi: Bu kısımda farklı unvanlarla yer aldığınız görevleri listeleyin. Ancak her deneyiminizi; Durum, Görev, Aksiyon ve Sonuç olarak ayrıntılamaya çalışın.
Eğitim: Bu kısımda eğitiminizi listeleyin. Eğer okuldan mezun olmanızın üzerinden çok fazla sene geçtiyse, okul başarılarınızı ve not ortalamanızı eklemek özgeçmişinize bir şey katmayacaktır.
Ek Deneyimler: Bu kısımda gönüllü yer aldığınız projeleri, hobilerinizi ve ekstra eğitimlerinizi öne çıkarabilirsiniz. Bazı şirketlerin gönüllü faaliyetleri sevdiğini unutmayın.
3. Tasarım Önemlidir
Özgeçmişiniz sizin hakkınızda doğru şeyleri söylediği gibi sizin için iyi de görünmelidir. Bu yüzden okunabilir, düzgün ve intizamlı bir özgeçmiş hazırlamaya dikkat edin. Metinler 11 puntodan küçük yazılmış olmamalı, sayfa kenarlarındaki boşluklar eşit olmalı, 2 sayfadan uzun veya fazla görsel içeren özgeçmişlerin dikkat dağıttığı da unutulmamalı.
4. Son Dakika Kontrolleri
Özgeçmişinizi hazırladıktan sonra göndermek için acele etmeyin. Öncelikle bilgilerin doğrularını tekrar kontrol edin. İmla ve yazım kurallarına uyduğunuzdan emin olun. Özgeçmiş adını kaydederken çok kısa bir ifade tercih edin.
Girişimcilerin en büyük problemlerinden biri, başarı peşinde koşarken kendilerini boğulmuş hissetmektir. Kişinin bu boğulmuş hissinden kurtulması ve şirketi için koyduğu hedeflere odaklanması hayati önem taşır. Hedeften şaşmamak, zorluklarla mücadele edebilmek için tüm girişimcilerin bilmesi gereken 6 zamansız başarı stratejisini sizler için derledik.
1. Yarışa Hazırlanın
Bir girişimci olarak bir yarışa girdiğinizi unutmayın. Rakiplerinizi tanıyın. Onların sunduğu rakip ürün ve hizmetleri yakından inceleyin. Bunun sizin ürünlerinizin öne çıkmak için neye ihtiyaçları olduğunu anlamaya yardım edeceğini bilin.
2. Her Zaman Tasarruflu Olun
İşiniz ne kadar iyi giderse gitsin her zaman harcamalarınızı minimumda tutun. Böylece beklenmedik büyük kriz anlarında birikiminiz ile krizi aşabilirsiniz.
3. Yenilikleri Araştırın
Şu anda her şey yolunda gözüküyor olabilir. Ancak zaman hızla akıyor ve şartlar değişiyor. Bu nedenle şirketinizin işleyişini iyileştirmek için sürekli teknolojiyi takip edin. Sizi ve operasyonlarınızı bir ileri noktaya taşıyacak hizmet ve ürünleri inceleyerek, gerektiğinde çalışmanıza entegre edin.
4. Başlangıçta Büyük Pazarlara Girişmekten Kaçının
Başlangıç aşamalarında geniş pazarlara yayılmaktan uzak durun. Niş pazarlar, eğer pazarın tek bir ihtiyacını yeni ve heyecan uyandıran bir ürünle karşılık verirseniz çok daha fazla kazanıma neden olabilir.
5. Müşterilerinizi Mutlaka Dinleyin
Müşterilerinizin geri dönüşlerini mutlaka dikkate alın. Bir müşterinin bir ürün ya da hizmetten memnun olmaması onu kötü yapmaz ancak birden çok müşteri aynı şeyden yakınıyorsa o zaman değişiklik yapıp adapte olmanız şarttır.
6. Değişimi Yakalayın
İş dünyasında değişim kaçınılmazdır ve sadece bu değişime ayak uydurabilecek kadar esnek olanlar ayakta kalır. Bu nedenle iş dünyasındaki değişimleri iyi gözlemleyin, işleyişiniz, ürün ya da hizmetleriniz müşterileri mutlu etse de değişime ihtiyaç duyduğunda adım adım bu değişimi gerçekleştirin.
Başarı sizin için ne ifade ediyor? Terfi almak mı? Büyük bir anlaşma yapmak mı? Ciddi miktarlarda paralar kazanmak mı?
Elbette bu durumlar hemen her kişi için başarı olarak görülebilir. Peki ya her gün sağladığımız ufak tefek başarılar? Yeni anlamlı görevleri tamamlamak, bir amaç uğruna yaşamak, yeni şeyler yapmaya cesaret etmek ya da bizi yolumuzdan döndürecek şeylere karşı durabilmek. Birçoğumuz bu günlük başarılarımızın farkına bile varmıyoruz. Oysaki bu başarıların farkına varmak ve kutlamak bize büyük faydalar sağlıyor.
Başarıyı neden kutlamalıyız?
Başarıları kutlamak kişinin duyguları ile yakından bağlantılıdır. Başarıları kutlamak kişinin merhamet, şükran ve gurur duymak gibi duygularını pekiştirir. Bu duyguların pekişmesi kişinin irade gücünü artırır. Ayrıca kişi başarılarını kutlayarak gelecek için daha kolay motive olabilir. Başarıları kutlamak sadece kendimize değil çevremizdekilere de fayda sağlar. Onların bir görevin tamamlanması sonucu ortaya çıkan bu duygulardan beslenerek kendileri ve planları ile ilgili cesaret bulmasını sağlar.
Kutlama mı? Ödüllendirme mi?
Peki başarıları sağlıklı bir şekilde kutlamak nasıl mümkün? Çoğu zaman kutlama sözcüğü akla geldiğinde ödüllendirme de akla gelir. Ancak kutlamanın özü kişinin kendini ödüllendirmesinden daha çok, sürecin, kişinin kendi çabasının, onu bu yolda destekleyenlerin farkına varma ve onlara karşı duyulan minnettarlık ile ilgilidir.
Başarıları Sağlıklı Bir Şekilde Kutlamanın Yolları
- Kişisel Yansıma:
Örneğin bir terfi aldınız. Elbette bu durum kutlamaya değerdir. Ancak neyi kutladığınızı çok iyi bilmeniz gerekir. Kendi değer sisteminize göre neleri kutladığınızı gözden geçirin. Bu terfii alırken yaşadıklarınız arasında en çok nelerden zevk aldınız? Hangi güçlerinizi kullandınız? Neyle ilgili olarak kendinize en çok güven duydunuz Yol boyunca karşınıza çıkan engellerle nasıl başa çıktınız? Bu ve benzeri sorular başarının sizin üzerinizdeki gerçek etkilerini görmenize sebep olacak, böylece şükran duygunuzun yanı sıra kendinize olan güveniniz, cesaretiniz ve irade gücünüz de artacaktır.
- Başkalarını Dahil Edin:
Başarınızı kutlarken diğer kişileri unutabilirsiniz. Ancak bir başarıyı aldığınızda size süreç boyunca yardım eden kişileri hatırlamak, onları da bu kutlamaya dahil etmek aranızdaki sosyal bağları güçlendirecektir. Onlara spesifik olarak size nasıl yardım ettiklerini anlatarak teşekkür edin. Böylece onlar da yardımcı olmanın, takdir edilmenin ve bağlantı kurmanın keyfini yaşayacaklardır.
- Anı Yaşayın:
Bir başarıyı elde ettiğinizde, geleceğe ve gelecek başarılara odaklanmanız oldukça normaldir. Ancak sağlıklı bir kutlama için yaşadığınız anda kalma, yolculuğunuzun tadını çıkarmak ve motive olabilmek için oldukça önemlidir. O nedenle başarıyı elde ettiğinizde geleceği düşünmeden kısa bir an durun ve anın tadını çıkarın.
- Kendinize Yatırım Yapın:
Başarılarınızı kutlarken kendinizi, besleyici bazı aktiviteler ile ödüllendirmeniz oldukça önemlidir. Arkadaşlarınızla yemeğe çıkın, parkta yürüyüş yapın, gün batımını izleyin, profesyonel masaj yaptırın, yeni bir hobi edinin ya da istediğiniz bir seyahate çıkın.
İşyeri birden çok sorumluluğu aynı anda yerine getirmemizi gerektiren bir alan. Bu sorumluluklar içerisinde, görevlerimizi uygun ve doğru bir şekilde yerine getirmek, yaklaşan teslim tarihlerinin stresi altında işi tamamlayabilmek, iş arkadaşları ve müşterilerle etkin sosyal ilişkiler kurabilmek gibi birçok nokta bulunuyor. Tüm bu yükün yanı sıra, patron ile ilişkimizde de profesyonel ve saygılı bir iletişimi devam ettirmek gerekiyor. Ancak elbette çalışan patron ilişkisi de bazen istendiği gibi gitmiyor. Bazı patronlar, çalışanlarının kapasitesini zorlarken bazı patronlar ise daha çok zorba biri gibi davranıyor. Peki sizin patronunuz sadece zor biri mi? Yoksa gerçekten zorba biri mi? Bu sorunun cevabını öğrenebilmeniz için zorba bir patronun olası özelliklerini sizler için derledik.
Sözel Taciz
Patronunuz sizi diğer çalışanlar ve müşteriler önünde küçük düşürecek şekilde konuşuyorsa, sürekli size bağırıyor, küfrediyorsa ve adil olmayan yorumlar ve eleştirilerde bulunuyorsa bir zorba olduğunu söyleyebiliriz.
Tehdit Etmek
Zorba patronlar, çalışanlarının üzerinizde güç sahibi olduğunu göstermek için onları sürekli işten kovmakla tehdit eder, tehdit eder şekilde bakışlar atar ve kişisel alanlarını işgal ederler.
Yeterliliği ve Bağlılığı Sorgulamak
Zorba özelliklere sahip bir patron, sürekli olarak çalışanlarının yeterliliğini sorgular. Onların fikir ve düşüncelerini eleştirir. Bunu da hem herkesin önünde hem de baş başayken yapmakta sakınca görmez. Uzun saatler çalışmanızı ve kişisel hayatınızdan sürekli fedakarlık yapmanızı isteyerek aksi durumlarda sizi işinize bağlı olmamakla suçlar.
Özel Hayata Karışmak
Bazı patronlar çalışanlarının özel hayatını takip eder. Özel konuşmalarını dinler, maillerini açar hatta iş yerindeki özel eşyalarınızı karıştırmaktan çekinmezler. Bu davranışların altında çalışanlarına karşı kullanmak için malzeme biriktirmek gibi bir amaç da bulunabilir.
İşi Baltalamak
Zorba bir patron, çalışanlarının işlerini baltalamak için gerçek dışı teslim tarihleri koyabilir. Çalışanlarını başarısız kılmak için var olan projenin dışına çıkarak yeni işler ve görevler ortaya sürebilir. Ayrıca çalışanlarının başarısını engellemek için bazı önemli bilgileri paylaşmaktan kaçınarak, işlerini yavaşlatmaya çalışabilir.
Başarıyı Sekteye Uğratmak
Zorba patronlar genellikle çalışanlarının başarılı olmasını istemezler. Bu durumda çalışanları üzerindeki kontrolü ve gücü kaybedeceklerini düşünürler. Bunun için başarıları görmezden gelerek, çalışana ait olmayan hatalar için onları suçlarlar. Çalışanlarının her zaman suçlu ve zayıf hissetmesine gayret ederler.
Hepimiz çalışıyor ve bu çalışmanın sonucunda daha fazla seyahat edip, daha fazla tatil yapmak istiyoruz. Elbette bu durum, herkes için mümkün değil. Seyahatte iken işlerimizin doğru yürüdüğünden emin olmadığımız için tatilleri erteliyor, hayalimizdeki seyahate bazen çıkamıyoruz.
İşte bu nedenleri göz önüne alarak, seyahat ederken çalışmayı kolaylaştıran taktikleri sizler için bir araya getirdik.
Planlama, Planlama, Planlama
Tatildeyken işleri yürütmek istiyorsak ilk yapmamız gereken şey kuşkusuz ki planlama. Tatile kaç gün için çıkacağımızı belirledikten sonra, bu süreçte iş planımızda tamamlanması gereken şeylerin bir listesini yaparak işe başlayabiliriz. İş planımızın ne kadarını tatile çıkmadan önce tamamlayabileceğimizi hesaplamak, tatilde hangi gün nasıl bir çalışma ile iş planını gerçekleştirebileceğimizi bilmek ilk adımlar. Ardından bu plana uygun olarak tatilimizi de planlamalıyız. Örneğin tatilde 3. gün mutlaka interneti olan bir yerde bulunmamız gerekiyorsa ya da online bir görüşme yapacaksak, tatilimizi de buna göre planlamalı, internet ulaşımının kısıtlı olduğu lokasyonları tatilin diğer günlerine saklamalıyız.
Dış Kaynaklara Teslim Etmek ve Yetkilendirmek
Bazı kişiler, tüm işlerini internet üzerinden yürütebilirken, bazılarımız da bu kadar şanslı olmuyor. Bu nedenle toplantılar, gönderimler ya da kontroller gibi durumlarda birebir bulunmak gerekiyor. Eğer bu görevler için başkalarından yardım alabilecekseniz tatile çıkmadan önce bunu planlayın. Gönderimlerin, kontrollerin yetkilendirmesini bir başka iş arkadaşınıza verin. Ya da dış kaynakların çözebileceği sorunlar için şirket içi ya da dışındaki uzmanlardan yardım alın.
Otomasyon
Sürekli mailleri cevaplamanız gereken bir işiniz olabilir. Ancak insan tatilde her an bilgisayarına yapışık yaşayamaz. Bu nedenle otomatik mesajlardan ve uygulamalardan yardım alın. Örneğin günün ilk saatlerinde ve akşam üstleri mail cevaplarınızı yazmak için vakit ayırın. Bunun dışında tüm gelen maillere bu saatlerde döneceğinize dair birer otomatik bilgi maili gitmesini sağlayın.
Psikologların bir kısmı, karakterin 5 temel boyutu olduğuna inanır. Bu 5 kişilik boyutu; dışadönüklük, uysallık, açıklık, dürüstlük ve nevrotiklik olarak sıralanır.
Büyük ya da küçük fark etmez, şirket ve kurumlarda çalışanları yakında tanımak ve hem zayıf hem de güçlü olduğu yönleri bilmek yöneticilerin işlerini kolaylaştırır.
AÇIKLIK
Açıklık özelliğine sahip kişiler dünya ve diğer kişiler hakkında bitmek tükenmez bir meraka sahiptir. Yeni şeyler öğrenmekten ve yeni şeyler denemekten zevk alırlar. Bu kişiler daha maceracı ve yaratıcıdır. Yeni şeylere açıktırlar, zorlu mücadeleleri severler.
DÜRÜSTLÜK
Dürüstlük özelliğine sahip kişiler düşünceli davranışlara sahiptirler. Kendilerini kontrol edebilir, hedefe yönelik çalışırlar. Planlama ve organize olma konularında iyidirler. Hazırlanma süreçleri için zaman harcarlar. Önemli işleri hemen tamamlarlar, detaylara önem gösterir ve program yapmaktan keyif alırlar.
DIŞADÖNÜKLÜK
Dışadönüklük özelliğine sahip kişiler, sosyal, konuşkan ve girişken olurlar. Dikkat odağı olmaktan hoşlanır, sohbetleri başlatır, yeni kişilerle tanışmaktan keyif alır, arkadaş ve tanıdıklardan oluşan geniş bir çevreye sahip olurlar. İnsanların çevresindeyken enerji dolu olurlar ve bazen de düşünmeden konuşabilirler.
UYSALLIK
Uysallık özelliğine sahip kişiler, güven, kibarlık, şefkat gibi özellikler taşırlar. Diğer kişiler hakkında iyi birer gözlemcidirler. Başkalarını önemserler, başkaları için empati göstermekte güçlüdürler, kişilerin mutluluğuna katkı vermeyi sever, ihtiyacı olanlara yardımcı olmaktan zevk alırlar.
NEVROTİKLİK
Nevrotik özelliklere sahip kişiler, kötü ruhsal durum, üzüntü, duygusal dengesizlikle öne çıkarlar. Bu kişiler sürekli stres yaşar, farklı konular üzerinde endişeler taşır, çabuk üzülür, ruh hali değişiklikleri yaşar, kaygılı hisseder ve stresli olaylar sonrası toparlanmakta güçlük çekerler.
İş yerinde birden çok sorumluluk ile baş başa kalırız. Bazı sorumluluk ve görevler bizi heyecanlandırıp heves duymamızı sağlarken bazı görevler de bizi fazlasıyla sıkar. Bu durum işi uzatmamıza, teslim tarihini kaçırmamıza bile neden olabilir. İş yerindeki sıkıcı görevleri başarıyla tamamlamak için faydalı önerileri sizin için bir araya getirdik!
1. Yeni Bir Gözle Bakın
Kağıt işleri, raporlar ve daha fazlası... Her gün, her hafta ve her ay aynı şeyleri yeniden ve yeniden tekrarlıyormuş gibi hissediyor olabilirsiniz. O zaman sizi sıkan raporlama işine yeni bir gözle bakın. Her zaman dikkat ettiğiniz detaylara değil, başka detaylara dikkat edin. Gerekirse bir iş arkadaşınızdan yardım alın.
2. Sıkıcı İşleri Eğlenceli İşlerle Birleştirin
Ev işleri yaparken, telefonunuzdan sevdiğiniz bir diziyi açtığınız oluyor mu? Ya da gardırobunuzu düzenlerken, daha önce izlediğiniz bir filmi açıp fonda dinlediğiniz? Aynı şeyi iş yerindeki sıkıcı görevinizde de yapabilirsiniz. Örneğin yapmanız gereken sıkıcı işi küçük yapılabilir parçalara bölün. Her parçayı tamamladıktan sonra kendinize 5 dakikalık eğlendiğiniz bir aktivite için zaman ayırın.
3. Program Yapın
Sıkıcı görevleri art arda yapma alışkanlığınız varsa bundan hemen kurtulun. Bir gününüzü programlayın. Size ilham veren sevdiğiniz görevleri listeleyin ve yapmanız gereken sıkıcı işleri de başka bir listede bir araya getirin. Bundan sonra, görevlerinizi sevdiğiniz ve sevmediğiniz işler olarak sıralayın. Bu durum sizi motive edecektir.
4. Kendinizi Zorlayarak Yeni Şeyler Öğrenin
Sıkıcı işler aslında yapılması gereken işlerdir. Biz onlardan hoşlanmasak da sıkıcı işler aslında mesleğimizin önemli parçalarıdır. Önce bunu kabul ederek kendinizi zorlayın. Bu işleri bitirmeyi bir mücadele olarak görün ve sıkıcı görevlerinizin aslında size neler öğrettiğini ve işinize nasıl katkı sağladığını hatırlayın!
Çalışanların birçoğu farklı gibi görünse de aslında aynı problemlerin değişik versiyonları ile baş etmeye çalışır. İş hayatında, verimliliği ve kişinin işinden aldığı tatmin duygusu ve yaşadığı mutluluğu gölgeleyen sorunları ve çözümlerini sizin için derledik.
İşiniz Sizi Tüketiyor
İş programınız ve görevleriniz inanılmaz bir şekilde arttıysa bu durum sizi yemekte, banyoda ve hatta uykuda bile tükenmiş hissettirir.
Çözüm:
İş yükünüzü azaltmak için öncelikle müdürünüzle baş başa bir konuşma yapın. İşinizin yönetilemez hale geldiğini mantıklı sebeplerle anlatın ve başkalarına devredebileceğiniz işler olup olmadığını tartışın.
Yöneticiniz İşten Ayrıldı
Çalışma düzeninizi bilen, sizi doğru şekilde yönlendirerek verimliliğinizi ve motivasyonunuzu sağlayan bir yöneticiniz varsa ve bu kişi işten ayrılırsa oldukça sıkıntı yaşayabilirsiniz.
Çözüm:
Öncelikle sakin olun. Yeni yöneticiniz de tıpkı eskisi gibi iyi biri olabilir. Eğer değilse, önceki çalışma düzeninizi ona anlatın ve aynı düzende çalışmaya devam etmek istediğinizi, sizi motive eden ve verimliliğinizi destekleyen detayları onunla paylaşın.
Başvurduğunuz Pozisyondan Başka Bir İşte Çalışıyorsunuz
İşe başvurduğunuzda sizin sorumlu olacağınız noktalar ve iş tanımınız hakkında net bilgiler aldınız ancak şu anda sizden asla bahsi geçmeyen görevleri tamamlamanız bekleniyor.
Çözüm:
Önce patronunuzla konuşun. İşe alım sürecindeki iş tanımı ve şu anda yaptığınız işin arasındaki farkları mantıklı ve tartışılmaz bir şekilde sıralayın. Kesinlikle sakin ve işbirlikçi davranmaya özen gösterin. Eğer problem çözmeye yönelik konuşursanız, patronunuzda size aynı şekilde yaklaşacak ve iş tanımı üzerine yeniden düşünecektir.
İş Arkadaşınızla Sürekli Çatışıyorsunuz
Siz ne kadar yapıcı olmaya çalışsanız da iş arkadaşınız sizinle çatışmaya devam ediyor. Bu durum da sizi işinizden uzaklaştırıyor.
Çözüm:
Öncelikle egonuzu terk edin. Siz iş arkadaşınızla kişisel alanda değil, iş hayatınızda bir aradasınız. Bu nedenle onunla girdiğiniz her tartışmayı kazanmak zorunda olmadığınızı hatırlayın. Size özel bir tutum var ise arkadaşınızı karşınıza alıp birer profesyonel olarak konuşun.
Patronunuz Sizi Takdir Etmiyor
Sabahlara dek hazırladığınız raporlar, başarıyla tamamladığınız projeler söz konusu olsa da patronunuz sizi asla takdir etmiyorsa bu durum sizin motivasyonunuzun düşmesine neden olabilir.
Çözüm:
Patronunuzun sizi kendiliğinden fark etmesini isteseniz de bu her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle konuşurken başarılarınızın altını çizmeyi, tamamladığınız işin geri dönüşlerini patronunuzla paylaşmaktan çekinmeyin.
Bir Hata Yaptınız
Hatalar insanlar içindir. Ancak işte yapılan bazı hatalar sadece sizi değil ekibinizi ve ortak başarınızı da etkiler. Eğer böyle bir hata yaptıysanız üzülmeniz ve verimliliğinizi kaybetmeniz olasıdır.
Çözüm:
Her şeyden önce hatanızın sorumluluğunu alın. Hatanızın farkına varır varmaz bunu yöneticiniz ile konuşun. Ardından bir aksiyon planı oluşturun. Hatanızı nasıl telafi edeceğinizi hem yöneticiniz hem de ekip arkadaşlarınızla paylaşın.
İşyerinde birden çok sorumluluğu aynı anda gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu sorumlulukları ve iş süreçlerini doğru yönetmek için çoğu çalışanın başvurduğu yöntemlerden biri de yapılacaklar listesi hazırlamak. Bu listelerin etkin bir şekilde kullanılması ve kişiyi başarıya taşıması için bazı noktalara dikkat etmek önem taşıyor. Sizler için, işyerinde başarı için etkili yapılacaklar listesi hazırlamanın yollarını bir araya getirdik.
Gerçekçi Beklentileriniz Olsun
Yapılacaklar listesi hazırlarken aklınızda birçok sorumluluğun olduğunu biliyoruz. Ancak büyük görevlerden en ufak görevlere dek her şeyi yapılacaklar listenize koymayın. Haftalık ya da aylık yapılacaklar listesi hazırlıyorsanız elbette tüm işleri yazmak ve akılda tutmak önemlidir. Ama günlük yapılacaklar listesinde mutlaka o gün içerisinde bitirebileceğiniz kadar işi listeye yazmalı ve beklentilerinizi gerçekçi tutmalısınız.
El Oyalayan Küçük İşlere Dikkat Edin
Bir e postayı cevaplamak, bir sipariş vermek ya da bir dosyayı kontrol etmek gibi birkaç dakikada halledilebilecek küçük işleri listenize koyarken dikkatli olun. Bu küçük işleri tamamlamak bizleri mutlu etse de aslında bizi önemli ve önceliği olan işlerden uzaklaştırıyor. Asıl yapmamız gereken işleri geciktiriyor. Bu nedenle önce, hızla bitirmeniz gereken büyük işleri halledin. Küçük ve el oyalayan işleri tamamlamak için molalarınızı kullanın.
Listenizi Nerede Hazırlayacağınızı İyi Seçin
Yapılacaklar listesi yıllardır kağıt üzerinde hazırlanır. Ancak gelişen teknoloji ile birlikte yapılacaklar listesi özelliğine sahip birçok uygulama bulunuyor. Bu uygulamaları bilgisayarınız ya da akıllı telefonunuza indirerek gün boyu ulaşabilirsiniz. Ancak kağıt üzerinde çalışmanın, yazmanın fikirleri geliştirdiğini ve kişiyi motive ettiğini unutmayın.
Listenizi Sadeleştirmek İçin Yardım Alın
Bazen yapılacaklar listemiz inanılmaz bir derecede kalabalıklaşır. Bu durumda işler kontrol edilemez bir hale gelebilir. Bu noktada yapmanız gereken en önemli şey, yapılacaklar listenizde bulunan görevleri sınıflandırmaktır. Hangi işleri bireysel olarak yapmanız gerektiğini, hangi işlerin önceliği ve önemi olduğunu belirleyin. Başkalarının da kolaylıkla yapabileceği işler için iş arkadaşlarınızdan yardım alın.
İşleri Tamamlamak İçin Bilimden İlham Alın
Bazen yapılacaklar listemizde bir görev kafamızı karıştırır ve o işe bir türlü başlayamayız. Bu işi tamamlayamadığımız gibi, işi yarım bırakmış olmak diğer görevlerimizi yerine getirme konusunda da bize engel olur. İşte bu noktada bilimden ilham alın. Bilimsel çalışmalara göre bir işi yapmak için bir zaman seçmek ve bu zamana net olarak karar vermek o işi tamamlama başarımızı %300 oranında olumlu etkiliyor. Örneğin, “Saat 3 olduğunda ne yapıyorsam bırakacağım ve bu proje üzerinde çalışacağım” cümlesi sizi düşündüğünüzden çok daha fazla motive edecek.
Bir iş yerinde birden çok çalışan vardır. Her çalışan hem becerileri ve eğitimleri hem de karakterleri ile birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle çalışanların daha verimli ve mutlu olmaları için her birini farklı şekilde motive etmek gerekir. Ekibinizin daha motive ve üretken olması için 9 çalışan tipini ve motivasyon yollarını sizin için derledik.
1. Koruyucu
Koruyucu tipi çalışan güvenlik, dayanıklılık ve güvenilirliği önemser. İş yerlerindeki iş tanımı ve rollerinin net olmasını ister. Bu kişileri motive etmek için onlarla sürekli iletişim halinde olmak, onları bilgilendirmek ve iş tanımı ve hedeflerini net bir şekilde açıklamak gerekir.
2. Dost
Dost tipi çalışanlar, iş yerindeki dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini önemserler. Bu kişileri motive etmek için destek vermek, danışmak, ekip ruhunu hatırlatmak ve işlere dahil etmek gerekir.
3. Yıldız
Bu tip çalışanlar, itibar, saygı ve sosyal anlamda özgüven kazanmak isterler. Hiyerarşiye, unvanlara ve bir yıldız gibi parlamaya ihtiyaç duyarlar. Bu kişileri motive etmek için ödüller, statüler, açık hedefleri olan projeler teklif edin.
4. Yönetici
Bu tip çalışanlar, güç, ilham ve kontrol isterler. Liderlik etmek ve yönetmek konusunda isteklidirler. Onları motive etmek için yönetici olabilecekleri, kaynaklar ve kişiler üzerinde kontrol sağlayabilecekleri pozisyonlar sunmak işe yarayacaktır.
5. İnşacı
İnşacı tipi çalışanlar, para ve maddi tatmine önem verirler. Bu kişileri motive etmek için ilerlediklerini gördükleri bir kariyer planı, maddi ödüller ve promosyonlar önemli olacaktır.
6. Uzman
Bu tip çalışanlar, bilgi sahibi olmak, uzmanlaşmak ve ustalaşmak isterler. Uzmanlıklarını geliştirip gösterebilecekleri alanlarda çalışmayı önemserler. Bu kişileri motive etmek için eğitim ve gelişimin mümkün olduğu alanlar sunmak önemlidir.
7. Yaratıcı
Bu kişiler, genellikle yaratıcılık, değişim ve inovasyon isterler. Bu kişileri motive etmek için yenilikçi yaklaşımlarını takdir etmek, yaratıcılıklarını sergileyebileceklerini bir ortam yaratmak olumlu sonuç verecektir.
8. Ruhsal
Ruhsal çalışanlar, özgürlük ve bağımsızlık isterler. Kendi zamanlarını ve iş planlarını yönetecekleri ortamlarda daha verimli çalışırlar. Bu kişileri, şirketin hedeflerini paylaşarak ve kendilerini kontrol edebilecekleri sorumluluklar vererek motive edebilirsiniz.
9. Arayıcı
Bu tip çalışanlar bir fark yaratmanın peşindedir. Anlamlı işlerde rol almak isterler. Bu kişileri motive etmenin en kolay yolu, övgü ve düzenli olarak geri dönüşleri paylaşmaktır.
İş görüşmelerinde bazen aklınızın tamamen bomboş bir sayfaya dönüştüğünü hissettiniz mi? Kelimeleri unuttuğunuzu, aklınıza hiçbir şey gelmediğini anlayıp panikleyerek yanlış şeyler söylediniz mi? Peki bilmediğiniz sorularla karşılaştığınızda nasıl davrandınız? Bu davranış nedeniyle çok istediğiniz bir işe girememiş olabilirsiniz. İş görüşmesinde bilmediğiniz bir soruyla karşılaştığınızda nasıl davranmanız gerektiğini sizler için bir araya getirdik.
Kendinize Zaman Tanıyın
Önce soruyu anlamaya çalışın. Bunun için karşı taraftan biraz zaman istemekte herhangi bir sorun yok. Önemli olan uzun sessizliklerle görüşmeyi tuhaflaştırmamak ve iletişimi kesmemektir unutmayın.
Düşüncelerinizi Paylaşın
Bir iş görüşmesinde karşınızdaki kişi size daha önce üzerine hiç düşünmediğiniz bir soru sorabilir. Ya da sektörde olan ama sizin bilmediğiniz bir durum veya süreç üzerine fikrinizi duymak isteyebilir. Bu ilk anda doğru cevabı vermenizi beklediği anlamına gelmez. Sizin düşünme ve problem çözme becerinizi görmek istediği anlamına gelir. Bu nedenle bilmeseniz bile fikir yürüterek, öncelikle, sonra ve son olarak kelimelerini kullanın ve fikrinizi tam bir yapı ve süreç şeklinde paylaşın.
Soruları Yönlendirin
İş görüşmesinde size sorulan soru hakkında hiçbir fikre sahip değilseniz soruyu kendinize yakın alanlara yönlendirmeye çalışın. Örneğin size bir alanda deneyimli olup olmadığınız sorulursa ve siz bu alanda deneyimli değilseniz, bu alana yakın deneyimlerinizi paylaşın. Bu şekilde tam olarak istenen alanı karşılamasanız da daha önceki ve ilişkili alanlardaki deneyimlerinizle öne çıkabilirsiniz.
Başarısız Cevapları Göğüsleyin
Bazen ne yönlendirebileceğiniz ne de akıl yürütebileceğiniz sorular karşınıza çıkacaktır. Bu sorularda başarısız cevap vereceksiniz ancak bu cevapları yumuşatarak avantaja dönüştürebilirsiniz. Size direkt ve hiç bilmediğiniz bir alanda soru gelirse bu alanı çok iyi bilmediğinizi ama bu konunun ilginizi çektiğini, kurumda çalışırsanız bu konuda da çok şey öğrenebileceğinizi ve kendinizi geliştirebileceğinizi belirtin.
İş dünyasında başarılı olmak ve tutunmak için bazen öyle çok çaba sarf ederiz ki iş ve özel yaşam dengesini unuturuz. İlk zamanlarda bu denge bizim için çok önemli bir farklılık arz etmese de zamanla kendimizi tükenmiş ve yorgun hissederiz. Bu da çok başarılı olmak için çabaladığımız ve geriye kalan her şeyi bir tarafa ittiğimiz iş yaşantımızı tehlikeye sokar. Bu durumdan kaçınmak için başarılı insanların iş dışında kendilerini mutlu etme yollarını ve iş ve özel yaşam dengesini kurmak için benimsedikleri yöntemleri sizin için derledik.
1. Egzersiz Yapın
Kulağa oldukça tanıdık gelen bu tavsiye hem ruhsal, hem bedensel hem de duygusal anlamda güçlü olmak için başarılı insanların olmazsa olmazı olarak ilk sırada yer alıyor.
2. İlham Veren Yeni Deneyimler Yaşayın
Başarı ile birlikte maddi gücümüz yükselse de asıl mutluluk elle tutulan nesnelerde değil deneyimlerde yatıyor. Bu nedenle boş zamanlarınızda yeni bir deneyim yaşayarak ilham almaya çalışın.
3. İlişkilerinizi Güçlendirin
Başarılı insanlar hakkında hepimizin tanık olduğu bir şey vardır; o da çevrelerinin genişliği. Başarılı isimler genellikle iş dışındaki yaşamlarını yeni ve kalıcı ilişkiler inşa etmek için etkinlikler düzenleyerek ya da etkinliklere katılarak değerlendiriyorlar.
4. Hayır Demeyi Unutmayın
İş dışındaki yaşamınızı başkalarının çalmaması için siz de başarılı insanların izinden gidin ve gerekince Hayır demeyi unutmayın.
5. Doğaya Çıkın
Başarılı insanlar, güçlüklerle dolu iş yaşamlarını doğanın dinlendirici ve yenileyici etkisi ile unutuyor ve hafifliyorlar.
6. İnternetten Uzaklaşın
Akılınızın sürekli işte olmasını engellemek, yenilenmek ve iyi hissetmek için siz de interneti kapatıp, sakin bir gün geçirmeyi atlamayın.
7. Gün Sonu Raporu Alın
Başarılı insanlar hem sabah hem de akşam rutinlerini üretken ve verimli geçirir. Akşam, gün içinde yaptıklarınızı düşünüp, yaşadıklarınızdan mutlaka ders çıkarın.
8. Gerçek Bir Tatil Yapın
Tatillerinizi koşturma ve var olan trendleri yakalama için kullanıyorsanız vazgeçin. Sizi gerçekten dinlendirecek efektif bir tatil planı yapın.
9. Kendinize Yatırım Yapın
Başarılı insanlar her boş vakitlerinde kendilerini geliştirir. İş alanınızın dışında dersler alın, kurslara katılın ve kendinize yatırım yapın.
10. Rahatlama Tekniklerini Öğrenin
Yogadan nefes egzersizlerine dek birçok rahatlama tekniği başarılı insanların göz bebeği. İş dünyasında yaşadığınız stresten kurtulmak için siz de size en uygun rahatlama tekniğini öğrenin ve bol bol pratik yapın.
Mülakatlarda size nasıl sorular geleceğini merak ettiğinizi biliyoruz. Bir sonraki iş görüşmenize daha hazırlıklı gitmeniz için mülakatlarda en sık karşılaşılan 25 soruyu sizin için bir araya getirdik.
1. Bana biraz kendinizi anlatır mısınız?
İPUCU: Her şeyi değil sadece cezbedici detayları paylaşın.
2. Bu pozisyondan nasıl haberdar oldunuz?
İPUCU: Şirkete olan ilgilinizin altını çizerek cevap verin.
3. Şirketimiz hakkında neler biliyorsunuz?
İPUCU: Şirketin hedeflerini öğrenin ve bunun üzerinden cevap verin.
4. Neden bu işi istiyorsunuz?
İPUCU: İşle ilgili tutku duyduğunuz noktaları paylaşın.
5. Sizi neden işe almalıyız?
İPUCU: Becerilerinizden ve tecrübelerinizden bahsedin.
6. En güçlü yanlarınız nelerdir?
İPUCU: İş tanımına en uygun yanlarınızdan bahsedin.
7. En zayıf yönleriniz nelerdir?
İPUCU: İyileştirmeye gayret ettiğiniz yönlerinizi anlatın.
8. Profesyonel hayattaki en büyük başarınız nedir?
İPUCU: Başarınızı sorun, aksiyon ve sonuç sıralamasıyla paylaşın.
9. İş yerinde karşılaştığınız bir zorluğu ve bu zorlukla nasıl başa çıktığınızı benimle paylaşır mısınız?
İPUCU: Zorluğu yine sorun, aksiyon ve mutlu son sıralamasında anlatın.
10. Önümüzdeki 5 yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
İPUCU: Gerçekçi hedefler koyun, tutkunuzu gösterin.
11. Hayalinizdeki iş nedir?
İPUCU: Başvurduğunuz iş ile ilgisinden bahsedin.
12. Bizim dışımızda hangi firmalarla görüşüyorsunuz?
İPUCU: Kendi yeteneklerinize ve tecrübelerinize uygun işlerden bahsedin.
13. Şu andaki işinizden neden ayrıldınız?
İPUCU: Eski iş yerinizi ve çalışanları suçlamayın.
14. Neden işinize son verildi?
İPUCU: Dürüst olmaya gayret edin.
15. Yönetim stilinizi bize anlatabilir misiniz?
İPUCU: Çalışanlarınıza karşı esnek ama güçlü olduğunuza dair örnekler verin.
16. Nasıl bir çalışma ortamında çalışmak istiyorsunuz?
İPUCU: Başvurduğunuz iş yerine benzer cevaplar verin.
17. İş arkadaşlarınız ve patronunuz sizi nasıl tanımlar?
İPUCU: Dürüst olun. Gerçekler ortaya çıkabilir.
18. Neden çalışmaya ara verdiniz?
İPUCU: Bu dönemde kendinize yaptığınız yatırımlardan bahsedin.
19. Neden kariyerinizde böyle bir değişiklik yapıyorsunuz?
İPUCU: Kariyerinizdeki olaylardan örnek vererek açıklayın.
20. Baskı ve stres altında nasıl tepki verirsiniz?
İPUCU: Hedefinize mutlaka ulaştığınızı ve pozitif kaldığınızı belirtin.
21. Sizi işe alırsak ilk 30, 60, ve ya 90 günde neler yapmayı planlıyorsunuz?
İPUCU: İşi anlama ve işe katkıda bulunma süreçlerini tanımlayın.
22. Maaş beklentiniz nedir?
İPUCU: Öncesinde mutlaka başvurduğunuz pozisyon için uygun maaşı öğrenin.
23. İş dışında nelere vakit ayırıyorsunuz?
İPUCU: Kişiliğinize dair çok detay vermeden hobilerinizi paylaşın.
24. Şirketimizin daha iyi olması için sizce neler yapılabilir?
İPUCU: Mülakata girmeden önce mutlaka, şirket kültürü hakkında bilgi edinin ve yeniliklerle ilgili birkaç fikir üretin.
25. Bize sormak istediğiniz bir şey var mı?
İPUCU: Bu noktada şirket, ekip ya da departmanla ilgili merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.
Patron kelimesi bazen çalışanlar üzerinde tatsız bir etki yaratsa da bazı patronlar çalışanlar için unutulmaz olur. Bu patronlar, çalışanlar için can sıkıcı otorite figürleri değil, gerçekten onları geliştiren, yönlendiren akıl hocalarıdır. Başarılı bir patron olmanın yolu da sadece işi değil, çalışanlarını da ilerletmekten ve bir üst noktaya taşımaktan geçer. Alanlarında söz sahibi, başarılı ve iyi 10 patronun profesyonel tavsiyesini sizler için derledik.
1. İşinizi Sahiplenin
Patronunuz bazen sizden çok az bilginiz olan bir konuda bir projeyi tamamlamanızı isteyebilir. Bu konuda onun sizi yönlendirmesini istemek yerine, neler yapabileceğinizi keşfe çıkın. Size verilen görevi sahiplenin ve bitirmek için kaynakları araştırarak kendinizi geliştirin.
2. Hedefi Unutmayın
Profesyonel olmanın en önemli adımlarından biri işinize duygularınızı karıştırmamaktır. Bazen haklı olduğunuzda karşınızdaki kişiyi bu duruma ikna etmek için uğraşabilirsiniz. Özellikle müşteri şikayetleri söz konusu olduğunda bir adım geri atın ve hedefinizi hatırlayarak duygularınızı geri plana alın.
3. Daha Fazla Dinleyin
İş yerinde bazen kendimizi ifade etmenin ve iletişim kurmanın yolunun daha çok konuşmaktan geçtiğini düşünebiliriz. Aslında iletişim kurmanın ve sağlıklı bir bilgi akışını sağlamanın yolu, daha fazla konuşmaktan değil daha fazla dinlemekten ve karşınızdaki kişiyi anlamaktan geçiyor.
4. İsteklerinizi Açıkça İfade Edin
İşte başarılı olmanın yolu istediklerinizi açıkça ifade etmenizden geçiyor. İster bir indirim, ister bir görev, isterse bir pazarlık söz konusu olsun, eğer istediklerinizi elde etmek istiyorsanız isteklerinizi dile getirmeli, bu yollar iletişim kurduğunuz herkesle derin bir bağ kurmalısınız.
5. Nedenlerin Altını Çizin
Bir çalışana belli bir görev verdiğinizde, tamamlaması gereken projenin neden önemli olduğunu ve kuruluşa nasıl bir katkıda bulunacağını mutlaka anlatın. Bu çalışanınızın yapacağı işin değerini kavramasını, yaptığı işin değeri ile kendisine daha çok güvenmesi ve işine olan bağlılık ve aidiyet duygusunun artmasını sağlayacaktır.
6. İşleri Doğru Kişilere Verin
Bazılarımız işi kendimiz tamamlamadığımız sürece iyi olmadığına inanırız. Bu inanç bizi kısa süreli işlerde rahatlatsa da uzun süre sağlıklı bir şekilde sürdürülecek bir yönetim şekli değildir. İşleri doğru kişilere yönlendirmeyi ve başkalarına yaptırmayı en kısa sürede öğrenmekte büyük bir fayda vardır.
7. Merakınızı Kaybetmeyin
Çalışanlarınızın kaygı seviyesini düşürmek ve motivasyonlarını yükseltmek isterseniz mutlaka meraklı olun. Çalışanınız ve yaptığı şeylerle ilgili içten sorularınızı sorarak onu motive edebilir, aranızda daha yakın bir ilişki oluşmasını sağlayabilirsiniz.
8. Not Defterinizi Unutmayın
Başarılı bir patron olmak aynı zamanda birden çok kişiyi ve projeyi aynı anda idare edebilmeyi de yanında getirir. Tüm bu detayları aklınızda tutmanız zor olabilir. Aklınıza yeni bir fikir geldiğinde, sormanız gereken soruları hatırladığınızda, bir görüşmenin ardından konuşmanıza dair detayları anımsamak istediğinizde not defteriniz sizin en yakın arkadaşınız olacaktır.
9. Vazgeçilmez Olun
İş yerine gitmediğinizde eksikliğiniz hissediliyor mu? Yoksa sizin yeriniz kolayca doldurulabiliyor mu? İş yerinize gerçekten değer katmak, işinizle ve çalışmanızla öne çıkmak için vazgeçilmez olmalısınız. Bunun için yapabileceğiniz en kolay şey alanınızda kendinizi eğitmeniz ve sektördeki en son yeniliklerden haberdar olarak uygulamaları öğrenmenizdir.
10. Sarsılmaz Bir Network Sahibi Olun
İster başarılı bir çalışan ister çığır açan bir patron olmak isteyin sizi başarıya taşıyacak önemli etkenlerden biri de sahip olduğunuz networktür. Alanınızla ilişkili farklı meslek gruplarından ve sektörlerden birçok kişinin bir telefon uzağınızda olması işinizi kolayca büyütmeniz için faydalıdır. Sahip olduğunuz network, hangi şirkette hangi pozisyonda çalışırsanız çalışın sizin sürekli aktif olmanızı sağlar.
İşimi çok seviyorum ama patronum korkunç biri.
Yöneticimiz öyle zor biri ki işte istediğim performansı gösteremiyorum.
Patronum yaptıklarımı takdir etmiyor ve başarılı olmama engel oluyor.
İdeal bir dünyada hiçbir çalışan yukarıdaki cümleleri kurmaz. Çünkü böyle bir dünyada patronlar ve yöneticiler kişinin başarılı olması için ön ayak olur, onları motive eder ve değerli hissettirir. Ancak maalesef bu patronlar ve yöneticilere rastlamak oldukça zor. Bu nedenle çok sevdiği işinden ayrılan, kendini ve yeteneklerini doğru bir şekilde gösteremeyen ve işinde başarılı olamayan birçok kişi bulunuyor. Eğer siz de bu kişilerden biriyseniz, zor bir yönetici ya da patronla çalışmanın yollarını derlediğimiz bu yazıyı mutlaka okuyun.
1. Karşınızdakinin gerçekten kötü bir patron olduğundan emin olun.
Öncelikle patronunuzu gerçekten tanıyor musunuz? Size karşı davranışlarının altında başka nedenler olabilir mi? Bu soruları dürüstçe cevaplayın. Onun kötü bir patron olduğuna kanaat getirmeden önce onu birkaç gün gözlemleyin. Hangi kötü davranışları gösteriyor? Bu kötü davranışları ne zaman gösteriyor? Böyle davranmasının tüm suçu onda mı yoksa bu davranışta başka birilerinin de payı olabilir mi? Bu soruların cevapları sizin patronunuza yaklaşımınızı kökten değiştirebilir.
2. Önleminizi Çok Önceden Alın
Bir iş görüşmesine gittiğinizde tek hedefiniz arzu ettiğiniz pozisyonda çalışmak olacaktır. Ancak çekilmez bir patron ya da yönetici size hayatı ve hayallerinizdeki pozisyonu zindan edebilir. Bu nedenle iş görüşmesine gitmekle kalmayın. İş yerinde çalışanlarla bir kahve içerek gelecekteki yöneticiniz ve şirketteki olası problemler ile ilgili içeriden bilgi alın.
3. Yöneticinizin Motivasyonunu Anlayın
Her patronun ve yöneticinin bir yönetim stili vardır ve bu stilin ardında o kişinin ana motivasyonu yatar. Patronunuzun neden bazı şeylere özel ilgi gösterdiğini anlayabilirseniz, onun isteklerini de öngörebilirsiniz. Bu şekilde davranarak kötü yönetim diye adlandırdığınız şeyden de kurtulabilirsiniz.
4. Bir Adım Önde Olun
Patronunuz ya da yöneticiniz en ufak detaylar üzerinde bile kontrol sağlamak istiyor olabilir. Yaklaşımı çok can sıkıcı olsa da bu kontrol durumundan kurtulmak için her zaman bir adım önde olun. Böyle davranmaya devam ederseniz bir süre sonra detaylar üzerindeki kontrolü bırakabilir.
5. İşinizi Bırakmayın
Patronunuzun ya da yöneticinizin davranışı ne olursa olsun onun kötü etkisini işinize de yansıtmayın. Ondan intikam alma hissiyle işi yavaşlatmak ya da yeterli çalışmamak iş yükünüzü artırır ve kariyerinizi tehlikeye sokar.
6. Sınır Koyun
Patronunuza ya da yöneticinize sınır koymak akla delice gelebilir. Ancak sınır koyma ihtiyacınızın nedenini, verimli çalışmak için ihtiyacınız olan sınırları kendisiyle paylaşarak, kendinize daha sağlıklı bir çalışma ortamı yaratabilirsiniz.
7. Her Şeyi Bilemezler
Patronunuz veya yöneticiniz çok tecrübeli olabilir. Ancak sizin işiniz söz konusu olduğunda şartları, gelişmeleri ve süreçleri en iyi bilen sizsiniz. Bu nedenle onun her şeyi sizden daha iyi bildiğini varsaymayın. Doğru bildiğiniz şeyleri savunun.
8. Nedenleri Anlamaya Çalışın
Patronunuz ya da yöneticiniz nelere öfkeleniyor? Onların öfkesini tetikleyen olaylar ve davranışlar neler? Geç kalmaya mı katlanamıyor yoksa raporlarda bulduğu eksiklere mi? Öfkenin nedenini anlarsanız bu konuda daha dikkatli olarak patronunuzun can sıkıcı tavırlarından kurtulabilirsiniz.
9. Etkin Kararlar Verin
Yaptığınız işi iyi biliyor ve almanız gereken kararların farkındaysanız patronunuza bu kararları net bir şekilde ve mantıklı sebeplerle açıklayın. Her seferinde patronunuzun sizin için karar vermesini bekler ve onun yönlendirmesini isterseniz bir süre sonra kendinizi onun her isteğine karşılık verirken bulabilirsiniz.
10. Ona Ayna Olun
Yöneticinizle bir konu üzerinde tartışırken onun kendini anladığınızı hissetmesi için söylediği şeyi tekrar edin ve bunu kast edip etmediğini sorun. Daha sonra konu üzerinde sizinle daha çok şey paylaşmasını isteyin. Bu yöneticinizin kendi düşüncelerini bir daha gözden geçirmesini ve bakış açısını savunma konumuna geçmeden tartışabilir hale gelmesini sağlar.
Sosyal hayatın getirdikleri, iş yerinin sorumlulukları, bitmesi gereken işler, rekabet ortamı, motivasyon eksikliği ve daha birçok etken verimli ve etkin çalışmamızı engelliyor. Hayatımızın her yanını saran stres, bazen bizi sadece mecbur olduğumuz işleri tamamlamaya ve üretkenliği geri planda bırakmaya zorluyor. Sorumluluklarımızı yerine getirip, proje ve görevlerimizi zamanında tamamlamak için üretkenliğimizi artırmamız gerekiyor. Peki stressiz bir şekilde üretkenliği çoğaltmak mümkün mü? Bu sorunun cevabına ihtiyaç duyan tüm çalışanlar için üretkenliği stressiz bir şekilde artırmanın yollarını bir araya getirdik.
1. Basit Olsun!
Rekabet ortamı bazen sizi gereksiz detaylarla uğraşarak, rakiplerinizden bir adım önde olmak için zorluyor olabilir. Patronunuz her işinde ekstra çaba gösteren çalışanlarını öne çıkartıyor olabilir. Ancak bu duygu ile işin başına geçerseniz, değerli zamanınızı son derece basit bir iş için sabahlarken bulabilirsiniz. Bir işe başlarken ekstra çaba ile işi yüceltmeyi değil, basitçe gerekeni yapmayı aklınıza koyun. Ekstra vaktiniz olursa işinize özel bir dokunuş yaparak öne çıkarabilirsiniz.
2. Dikkat Dağıtıcılardan Uzaklaşın!
Günümüzde öyle çok uyarıcı ile baş etmek zorundayız ki, basit bir işi tamamlamak bile saatler alabiliyor. Televizyondan evdeki ya da iş yerindeki gürültü kaynaklarına, akıllı telefondan internet sörfüne dek birçok dikkat dağıtıcı unsur verimli ve üretken çalışmanın önünü tıkıyor. Bu durumla baş etmek için dikkat dağıtıcı uyaranlardan uzaklaşın. Gerekirse telefonunuzu sessize alın. Odayı terk edin ya da bilgisayar yerine kağıt kalemle çalışın.
3. Görevlerinizi Sınıflandırın!
Organize bir şekilde çalışmak üretkenliğin en büyük gereksinimlerindendir. Bir rapor ile ilgili yapılacak irili ufaklı işler, bir müşteriye gönderilecek mailler ya da sunum için hazırlanacak slaytlar bir arada ve karışık bir şekilde yapılmayı bekliyorsa, enerjinizi boşa harcıyor olabilirsiniz. Yapılacak işlerinizi önce sınıflandırın. Ardından öncelik sırasına göre sıralayın ve çalışmaya bundan sonra başlayın.
4. Beklemeyin!
Eğer üretken biri olmak istiyorsanız işi tamamlamak için son dakikayı beklemeyin. Yapılması gereken iş sizin için büyük bir stres kaynağı ise ve bu yüzden yapmayı sürekli erteliyorsanız emin olun ki işi erteledikçe stresiniz daha da artacaktır. Bu nedenle işe başlamak için beklemeyin ve bir an önce başlayın. Gözünüzü korkutan işlere bir türlü başlamayı beceremiyorsanız böl ve yönet yöntemini deneyebilirsiniz. İşi yapılabilir ve gözünüzü korkutmayacak küçük parçalara bölün. Daha sonra bu parçaları teker teker bitirmek için çalışın. Birden dev bir projenin tamamlandığına şahit olacaksınız.
5. Yardım İsteyin!
Böylesi bir rekabet ortamında iş arkadaşlarınızdan yardım istemek kulağa delilik gibi gelebilir. Ancak elinizdeki iş yükü fazlasıyla ağırsa ve ortaya çıkacak iş istenen kalitede olmayacaksa, iş arkadaşlarınızdan yardım istemek asla yanlış bir adım olmayacaktır. Belli bir konuda uzman iş arkadaşınızdan takıldığınız konuda yardım isteyin. Böylece hem stres seviyenizi düşürün hem de işinizi daha kaliteli hale getirin.
6. Kendinize İyi Bakın!
Üretken ve verimli bir çalışan olmak istiyorsanız kendinize iyi bakın. Doğru ve sağlıklı beslenenin, egzersiz yapın. Ayrıca uykunuza dikkat ederek, yeterince uyuduğunuzdan emin olun. Aşırı kafein alımının kaygı seviyenizi yükselteceğini, aşırı alkol kullanımının zihninize ve bedeninize zarar vereceğini unutmayın. Stres seviyenizi bir de bu uyarıcılar nedeniyle daha da artırmayın.
7. Çalıştığınız Ortamı Güzelleştirin
Çalışma masanız dağınık olduğunda kendinizi daha stresli hissediyor musunuz? Çalışma ortamınızı güzelleştirmek için işe masanızdaki fazlalıklardan kurtularak başlayın. Ofisinize de sizi mutlu edecek ve orada olmaktan zevk almanızı sağlayacak detaylar katın. Örneğin çiçekleri seviyorsanız sizi mutlu eden çiçekler ve her an görebileceğiniz bir ilham panosu gibi detaylarla kendinize sevilebilir ve güzel bir çalışma ortamı yaratın.
Fuarlarda insanlarla nasıl iletişim kurabilirim?
Bir toplantıda network kurmak için nasıl bir yol izlemeliyim?
Güçlü bir network için insanlarla nasıl tanışabilirim?
Günlük hayatınızda sohbet etmek ve birileriyle tanışmak istediğinizde bu size zor gelmiyor olabilir. Ancak bir toplantı, zirve, sempozyum ya da panel söz konusu olduğunda network ağınıza dahil etmek istediğiniz insanlara yaklaşamıyor ve yukarıdaki soruları soruyor olabilirsiniz.
Elbette hiç tanımadığınız birine yaklaşmak ve birden konuşmaya başlamak oldukça zor. Ancak imkansız değil! Güçlü bir networke sahip olmak, iş yaşamınızı kökten değiştirebilir. Herhangi bir konuda erişmek istediğiniz kişilere daha hızlı ulaşmak, yeni fikirler ve ürünlerle ilgili bilgi almak, işbirliği yapmak ve bir anda birden çok kişiyi kuruluşunuzdan ya da yeniliklerinizden haberdar edebilmek işiniz için çok önemli ve hayati bir değerdir. Bu nedenle hayalinizdeki güçlü networkü kurmak ve kişilerle rahatça tanışmak için sohbete başlamaya en uygun giriş cümlelerini sizin için bir araya getirdik.
Bir kişiyle sıcak bir şekilde selamlaştıktan sonra elini sıkın ve isminizi söyleyerek çalıştığınız alanı açıklayın, ardından aşağıdaki son derece basit ama sohbet girişi cümlelerinden birini kullanabilirsiniz:
Peki siz neler yapıyorsunuz?
Bugün siz buraya getiren şey nedir?
Peki sizin şirketinizin hikayesi nedir?
Bir kişi ile sohbet başlatmanın en kolay yolu, ortak noktaları bulmaktır. Bir toplantıda en kolay bahis açılabilecek şey ise her ikinizin de paylaştığı mekandır. Mekan ve etrafınızda olup bitenleri söz konusu ederek sohbet edebilirsiniz:
Kokteyldeki yiyecekler çok güzel. Siz de denediniz mi?
Bu etkinlikten nasıl haberdar oldunuz?
Sizce de içerisi çok sıcak/soğuk değil mi?
Çok güzel bir salon. Siz daha önce buraya gelmiş miydiniz?
Yanınızdaki tanımadığınız kişi ile ortak bir diğer nokta ise yaşadığınız dünya, ülke, şehir ya da aynı sektördür. Bu noktalar üzerine düşünürseniz aşağıdaki örneklerde olduğu gibi birçok sohbete giriş cümlesi bulabilirsiniz.
Sektördeki ........ gelişme hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu hafta olanları duydunuz mu?
Bugün haberleri izlediniz mi? .... konusunda neler olup bittiğini merak ediyorum ama ben izleyemedim.
Buraya ulaşırken çok zorlandım. Siz nasıl geldiniz?
Eğer içe dönük biriyseniz, tanımadığınız insanlarla dolu bir kalabalıkta olmak sizi yoracak ve iletişim kurmanızı zorlaştıracaktır. O zaman etrafınıza bakın ve yalnız görünen birinin yanına gidin. Muhtemelen o da kalabalık hakkında sizinle aynı düşünceleri paylaşıyordur.
Bu tür toplantılardan nefret ediyorum.
Bu tür toplantılarla yıldızım bir türlü barışmadı.
Burası oldukça sessiz, sizi rahatsız etmezsem biraz burada duracağım.
Eğer espri yeteneğiniz sadece siz değil çevreniz tarafından da onaylıysa konuşmalarınızı başlatmak için komik bir giriş yapabilirsiniz. Bu kendinize oynadığınız bir cümle ya da içinde bulunduğunuz mekan ya da organizasyonla ilgili bir gözlem de olabilir.
Bu tür organizasyonlarda nasıl giyineceğimi bir türlü bilemiyorum.
Kokteyl çok iyi oluyor dediler. Ben o yüzden geldim. Peki siz?
Burada tanıdığım tek kişi şuradaki görevli, onunla da 2 dakika önce tanıştım.
Bunların dışında klasik olarak sohbeti başlatmaya yarayan giriş cümlelerini kullanabilirsiniz.
Etrafta bildiğiniz bir restoran var mı? Buraları hiç bilmiyorum, toplantıdan çıkışta yemek yemem lazım.
Sizce bu toplantıda en çok hangi konuda fayda sağlayacak?
Bizim şirketten çok bahsettim. Sizin şirketinizin çalışma alanları nelerdir?
Sizi tanıyor gibiyim. Daha önce bir toplantıda karşılaşmış olabilir miyiz?
Bir önceki sempozyumda/toplantıda/panelde istediğim şeyi bulamamıştım. Sizin fayda gördüğünüz bir etkinlik oldu mu?
Mutlu olmak için hangi mesleği seçmeliyim?
İşimi sevmiyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum.
Kariyerimi nasıl planlayacağım?
Bu cümleler toplumun büyük kesiminin aklından sıkça geçirdiği cümlelerdir. Kişiler çalıştıkları işleri sevmeseler de yola nasıl devam edeceklerini bilmedikleri için çalışmaya devam ederler. Kariyer planlarını nasıl kuracaklarını bilmezler. Hayatlarında tutku duydukları gerçek şeyi keşfetmekte zorlanırlar. Bu durumla baş etmek için kariyer yolunuzu aydınlatacak 7 önemli öneriyi sizin için bir araya getirdik.
1. İnsanlara Sorun
İnsanlarla konuşun. Arkadaşlarınız, akrabalarınız ile yaptıkları işleri, tutkularını, umutlarını ve motivasyonlarını konuşun. Mesleklerini neden sevdiklerini anlamaya çalışın.
2. Beklemeyin, Başlayın!
Kariyerinizi inşa etmek için beklemeyin. Küçük adımlarla da olsa kendiniz ve kariyeriniz için bir şeyler yapın. Örneğin, kendinize düzgün bir CV oluşturun, ilgi duyduğunuz alanlarda kariyer araştırmaları yapın, küçük de olsa mutlaka bir başlangıç yapın.
3. İlham Alın
Dünyada tutkularının peşine düşmüş, hedefine ulaşmış birçok kişi var. Bu kişilerin hikayelerine kitaplar, filmler ve belgeseller yoluyla kolayca ulaşabilirsiniz. Bu kişilerin hayatlarını inceleyin ve kendiniz ve kariyeriniz için ilham alın.
4. Uzun Bir Yolculuğa Çıktığınızı Bilin
Kariyer bir günde inşa edilmez, tutkulara bir günde ulaşılmaz. Tutkunuzu keşfetmek kısa sürse de ona ulaşmak ve başarmak uzun süre alacak. Eğer bu gerçeği kabullenirseniz, tutkularınızdan vazgeçmek yerine ona sıkı sıkıya bağlı kalırsınız.
5. Rahatınızı Bozun
Kariyerinizi rahat hissettiğiniz alanı terk etmeden inşa edemezsiniz. Bir şeye ulaşmak için sahip olduğunuz rahat alandan ayrılmanız ve isteğiniz şeye uzanmanız gerekir. Bu nedenle hiçbir şeyi riske etmeden isteklerinize ulaşamayacağınızın bilincinde olarak harekete geçin.
6. Başarısızlıkla Barışın
İlk seferde başarılı olmak büyük bir şans ve küçük bir ihtimaldir. Bu nedenle çıktığınız bu uzun yolculukta başarısızlıklar yaşayacağınızı unutmayın. Başarısızlıkların sizi hedeflerinizden uzaklaştırmasına izin vermeyin.
7. Öğrenmek İçin Çabalayın
Ne kadar çok öğrenir, ne kadar çok şey bilirseniz o kadar tedbirli olursunuz. Ancak bir şeyi bilmiyor olmak sizi korkutmasın, bilmediklerinizi öğrenmek için çabalayın. Öğrenirken keyif almayı unutmayın.
Bir iş yerinin verimliliğini en çok artıran şey kuşkusuz ki çalışanların motivasyonudur. Çünkü motivasyonu yüksek bir çalışan, çalıştığı kurum ya da kuruluşa karşı aidiyet duyar ve bu aidiyet duygusu ile çok daha verimli ve efektif bir şekilde çalışır. Önceliği işi olduğu için ortaya koyduğu performans da gözle görülür bir şekilde iyileşir. Bu nedenle çalışanların motivasyonunu artırmak ve yüksek tutmak oldukça hayati bir önem taşır. Biz de bu bilgilerden yola çıkarak, iş yerinizdeki çalışanlarınızın motivasyonunu yüksek tutmak için onlara sorabileceğiniz soruları bir araya getirdik.
1. Çalışanınıza, şirketteki uzun ve kısa dönemli hedeflerini sorun. Onun hedeflerini bilirseniz, bu hedeflere ulaşması için gerekli ortamı ve şartları sağlayabilirsiniz. Bu da çalışanınızın ciddiye alındığını ve değer gördüğünü anlamasını sağlar. Bu soruyu her sene çalışanınıza sormaya gayret edin ve hedeflerinin değişip değişmediğinden emin olmaya çalışın.
2. Çalışanınıza, sahip olduğu sorumlulukların onu tatmin edip etmediğini sorun. Bazı iş yerlerinde çalışanların zaman zaman sorumluklarını değiştirmesi ya da paylaşması gerekebilir. Çalışanınızın bu durumda yaptığı işten ve sorumluluklarından memnun olup olmadığını anlarsanız, onu gerektiğinde daha tatmin olacağı iş pozisyonlarına yönlendirebilirsiniz.
3. Çalışanınıza görevlerine uygun eğitiminin yeterli olup olmadığını sorun. Bazen hızla gelişen teknoloji nedeniyle çalışanlar görevlerinin gerektirdiği eğitimlerin gerisinde kalabilir. Bu durum da onların işlerine duydukları hevesi ve motivasyonlarını negatif etkileyebilir. Çalışanınızın ihtiyacı olan eğitimleri aldığınızdan emin olmak bu anlamda çok önemlidir.
4. Çalışanınıza, şu anda üstünde çalıştığı projede yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorun. Bazen çalışanlar, yöneticileri ve patronları ile karşılaştıkları sorunları paylaşmaktan kaçınabilirler. Yardıma ihtiyaç duyduklarında, zayıf görünmekten korktukları için bu durumu saklayabilirler. Çalışanınıza yardım isteyip istemediğini içtenlikle sorarsanız hem bu durumlar ortadan kalkacak hem de çalışanınız ikinizin de aynı tarafta olduğunu hissedecektir.
5. Çalışanınıza ihtiyaç duyduğu desteğe sahip olup olmadığını sorun. Birçok projede çalışanların ekip halinde hareket etmesi ve birbirini desteklemesi gerekir. Ancak iş yoğunluğu ya da rekabet duygusu bu işbirliğini baltalayabilir. Bu gibi durumların hem çalışanların üstünde negatif etkilerini azaltmak hem de herkesin aynı işi yapma isteğini canlandırmak için çalışanınızın ihtiyaç duyduğu desteği alıp almadığından emin olun.
6. Çalışanınıza hafta sonunun nasıl geçtiğini sorun. İşle ilgili görünmese de bu soru çalışanınızı daha yakından tanımak için sorabileceğiniz en basit sorulardan biridir. Çalışanınızı sadece kurumun bir parçası olarak görmediğinizi ve gerektiğinde işe etkisi olabilecek kişisel sorun ve sıkıntıları sizinle paylaşabileceğini ona gösterin.
İçinde çatışma ve tartışma olmayan bir ofis her yöneticinin ve patronun hayali olabilir. Ancak aslında ufak tefek çözülebilir tartışmalar, iş yerindeki başarılı ekip çalışmaları için faydalı da olabilmektedir. Elbette bu tartışmaların büyümesi ve iş yerindeki sürtüşmelerin çözülemez olması da işleri ve ekibi zora sokacak noktalar arasındadır. Bu problemi kolayca çözebilmek isteyenler için etkin 3 soruyu bir araya getirdik.
1. Etki üzerine mi, niyet üzerine mi tartışıyoruz?
Ofiste yapılan tartışmaların bir türlü sonlanmamasının ana nedeni, kişilerin yapılan davranışın kendileri üstünde yarattığı etkisine değil, yapan kişinin niyetine odaklanmalarıdır. Örneğin bir kişi, yanlışlıkla bir diğer çalışana önemli bir e postayı göndermediyse, kişi bu hatayı yapan kişinin niyetini sorgular ve tartışma bu noktadan çıkar. Halbuki, kişi bu e postanın kendine gelmemesinin yarattığı etki üstüne konuşursa problemler daha kolay çözülebilecektir.
2. Benim yerimde olsaydın ne yapardın?
Bazı konularda çözümü bulmayı problemin kaynağına bırakmak iyi bir sonuç verebilir. Bir problem yaşadığınız çalışanınızı karşınıza alın. Ona yaşadığınız problemi detaylı bir şekilde aktarın ve benim yerimde olsaydın ne yapardın diye sorun. Karşınızdaki kişi cevap verene dek sessiz kalın. Bu hem karşınızdakinin sizin bakış açınızı kavramasını sağlar hem de onu bir çözüm yolu bulmaya iter.
3. Müşterilerimiz bu soruyu nasıl cevaplamamızı ister?
Özellikle küçük ölçekli iş yerlerinde yaşanan çatışmalar ve sürtüşmeler, müşterileri daha direkt olarak etkilemektedir. Bu nedenle çatışma yaşayan kişiler ya da çatışma yaratan kişinin bu problemi bir de müşterilerin gözünden görmesini isteyebilirsiniz. Böylece problemi kişisel olsa bile iş yeri sorumluluklarını hatırlayarak ona göre davranmaya gayret gösterecektir.
Bir ekibi iyi yönetmenin en önemli gerekliliklerinden biri de ekibinizdeki tüm takım üyelerini yakından tanımaktır. Yakından tanımak, sadece kişisel bilgilere hakim olmak anlamına gelmez. Ekip üyelerinin güçlü ve zayıf yönlerini, motivasyon gerekçelerini, şirket ve ekip ile ilgili düşüncelerini bilmek de sizi ve ekibinizi güçlü kılar. Liderlerin en büyük ayırt edici özelliklerinden biri takımındaki kişileri nasıl yönlendireceğini iyi bilmesidir. Bu da ancak ekibin üyelerini iyi tanımaktan geçer. Bu nedenle çalışanlarınızı daha iyi tanımanızı sağlayacak 25 soruyu sizin için derledik.
1. Şirketteki rolün nedir? Neye ihtiyacım olduğunda sana gelmeliyim?
2. Şu anda iyileştirmeye çalıştığın profesyonel becerin nedir?
3. Üretkenliğini nasıl harekete geçiriyorsun?
4. Sabah saatlerinde mi daha üretkensin yoksa gece saatlerinde mi?
5. İşe yaklaşımında sana en çok ilham veren kişi kimdir?
6. Sence başarının altında hangi davranış ya da kişilik özelliği yatıyor?
7. Güne nasıl başlamayı tercih edersin?
8. Gün sonunda ne yapmayı tercih edersin?
9. İlk profesyonel işin neydi?
10. Sahip olduğun en kötü iş neydi? Bu iş sayesinde neler öğrendiğini düşünüyorsun?
11. Kariyerindeki ilk hatanın ne olduğunu ve bu hatanın sana neler öğrettiğini düşünüyorsun?
12. İş yerinde enerjini yükselten şeyler nelerdir?
13. İş yerinde seni ve enerjini düşüren, tüketen şeyler nelerdir?
14. İşle ilgili hangi başarınla gurur duyuyorsun?
15. İnsanlar şu anda bulunduğun pozisyonla ilgili hangi yanlış görüşlere sahip?
16. İş yerine bir şey ekleme şansın olsaydı ne eklerdin?
17. Eğer bir konuda bir anda uzmanlaşabilseydin hangi konuda uzman olmak isterdin?
18. Kendi gençliğine bir öğüt verme şansın olsaydı hangi öğüdü verirdin?
19. Kötü bir gün geçirdiğinde ne yaparak enerjini yükseltiyorsun?
20. İnsanların senin hakkında bilmediği ve bilmelerini istediğin bir şey var mı?
21. Şu sıralar öğrendiğin, kendini geliştirdiğin bir konu var mı? Neden bu konuyu tercih ettin?
22. Çok iyi olduğun ve çok kötü olduğun konular var mı?
23. Şimdiye dek duyduğun en iyi tavsiye neydi?
24. Bir günlüğüne biriyle yer değiştirseydin kiminle yer değiştirmek isterdin?
25. Sence insanlar seni 3 kelime ile anlatsaydı hangi kelimeleri seçerlerdi?
İş dünyası bizden sürekli üretken, çalışkan ve motive olmamızı bekler. Başarı için bu özelliklere sahip olmamız ve maksimum seviyede bu özelliklerimizi sergilememiz gerekir. Ancak sürekli motive olmak ve üretken ve çalışkan bir şekilde çalışarak potansiyelimizi tam olarak yansıtmamız mümkün değildir. Hem özel hayatımızdaki gelişmeler hem de iş yerindeki bazı problemler bizim motivasyonumuzu kaybetmemize neden olabilir. Peki iş yerinde çalışanların motivasyonlarını kaybetmesine neden olan en önemli sebepler nelerdir ve bunlar nasıl aşılır? Bu sorunun cevabını merak edenler için iş yerinde motivasyonu kaybetmenin nedenleri ve çözüm yollarını bir araya getirdik.
Çok Meşgulsünüz
Çok meşgulüm cümlesi bugünlerde birçok profesyonelden duymaya alıştığımız bir cümle. Kişiler sürekli meşgul olduklarında ve yapılacaklar listeleri asla sonlanmadığında kendilerini daha başarılı ve üretken görüyorlar. Ancak işin aslı bu sürekli meşguliyet hali sizi fazlasıyla tüketiyor ve motivasyonunuz kayboluyor. Övünerek bahsedilen yapılacaklar listeleri uzadıkça uzuyor, masadaki işler biriktikçe birikiyor. Bu durumdan kurtulmak için yapılacak ilk şey, işleri öncelik sırasına göre sınıflandırmak ve acil olmayan işlerden kurtulmaktır. Başkalarının yapması gereken işleri yapmayı kabulleniyorsanız bundan vazgeçmek de atılması gereken bir diğer adımdır. Zorunda olmaktan vazgeçin ve tercih ediyorum demeye başlayın. Gereksiz iş yükü ile karşılaştığınızda hayır demeyi bilin.
İradenize Çok Güveniyorsunuz
Bir işi tamamlarken irade elbette çok önemlidir. Ancak büyük projeler ve hedefler söz konusuysa sadece iradenize ve isteğinize güvenmek sizi yolda bırakacaktır. İradenizin ve isteğinizin yeterli olacağını düşünmek sizi planlama yapmadan yola koyulmaya iter. Planlaması yapılmamış işler de maalesef birçok problemle karşılaşır ve motivasyonunuzun düşmesine neden olur. Bu durumlarda mutlaka küçük ve üretken alışkanlıklar kazanmaya çalışın. İstemenin başarmak için yeterli olmadığını, alışkanlıklarınızın sizi başarıya taşıyacağını bilin. Örneğin büyük bir raporlama yapacaksanız ya da bir yazı hazırlayacaksanız ilk önce ilk cümleyi yazın. Bu sizin için küçük adımlarla büyük projeleri bitirmek için bir yol açacaktır. Küçük adımlar sizi hedefinize ulaştıracaktır.
Duygusal Olarak Bitkinsiniz
İş yeri sadece işle haşır neşir olduğumuz bir yer değildir. İnsanların büyük bir kısmı iş yerlerine karşı duygusal olarak herhangi bir bağ hissetmemektedir. Bu da bu kişilerin aidiyetlerini, motivasyonlarını ve performanslarını olumsuz yönde etkilemektedir. Öncelikle iş yerinde en az evinizde ve özel hayatınızda olduğu kadar vakit geçirdiğinizi unutmayın. Sosyal ihtiyaçlarınızın iş yerinde de devam ettiğinin farkına varın. İş yerinde sosyal bağlar kurmak için toplantılara 5 dakika önce gidip biraz havadan sudan sohbet edin, iş arkadaşlarınızla daha yakın ilişkiler kurmak için sohbetlerde, etkinliklerde ve toplantılarda daha girişken olun.
İş başvurularım olumsuz cevaplanıyor.
İş görüşmelerim çok kötü geçiyor.
Birçok vasfım olmasına rağmen iş bulamıyorum.
Bu cümleleri sık sık kuruyorsanız belki de iş görüşmelerinde farkına varmadığınız hatalar yapıyor olabilirsiniz. Bu nedenle de hak ettiğiniz o işi alamıyor, istediğiniz pozisyonda çalışma fırsatını bir türlü yakalayamıyor olabilirsiniz. Bu durumu aşmak isteyenler için iş görüşmelerinde en sık yapılan hataları derledik ve çözüm yollarını bir araya getirdik.
1. Hazırlıklı Olmamak!
İş görüşmesine gitmeden önce firma hakkında bir araştırma yapmamış ve var olan pozisyonla ilgili bilgi sahibi değilseniz, sizinle görüşme yapan kişi bunu kısa bir süre içinde fark eder. Elbette her şeyi bilemeyebilirsiniz ancak en azından bilginiz ve araştırmanız ile sizi işe alacak kişiyi bu işi gerçekten istediğinize ikna etmelisiniz.
2. Heyecansız Olmak!
İş görüşmesine gittiğinizde sizin gibi birçok kişinin işe başvurduğunu aklınızdan çıkarmayın. Her ne kadar kalifiye bir çalışan olsanız da bazen işe başvuran kişinin heyecanı ve isteği daha etkileyici olabilir. Bu nedenle işle ilgilinizi ve isteğinizi yansıtın. Bildiklerinizi ve öğrenmek istediklerinizi, sizinle görüşen kişi ile paylaşın.
3. Yanlış Şeylere Odaklanmak!
İş görüşmelerinde, sizi işe alacak kişiler sizinle ilgili olabildiğince çok öğrenmek isteyeceklerdir. Ancak bunun asıl nedeni sizin işe ve kuruma olan katkınızdır. Bu nedenle kendiniz için yaptığınız planlar ve kariyer yönetiminden ziyade kurum içinde almak istediğiniz rol ve katkıyı anlatmak daha faydalı olacaktır.
4. Kendiyle İlgili Bilgi Sahibi Olmamak!
İş yerinde sizi yönetecek kişi, güçlü ve zayıf olduğunuz yönleri bilmek ister. Bu sorunun sizi test ettiğini düşünerek kenarından dolaşmayın. Gerçekten güçlü olduğunuz noktaları, problem çözme becerilerinizi ve başardığınız işleri paylaşın. Ancak zayıf gördüğünüz ve geliştirmek istediğiniz yönlerinizi de açıkça anlatmaktan kaçınmayın.
5. Dinlememek!
Bazen heyecan bizi ele geçirir ve kendimizi kabul ettirmek için sadece anlatmak isteriz. Ancak bu davranış şekli, hayatın her alanında olduğu gibi iş görüşmelerinde de size kaybettirebilecek bir zayıflıktır. Karşınızdaki kişiyi dinlemeye çalışın ve size ne sorulduğunu, ne anlatıldığını etraflıca anlayın. Hemen cevap vererek kendinizi anlatmanıza gerek yok. Önce etkin dinleyerek anlayın ve sonra konuşmaya başlayın.
Tanıdığınız en verimli ve üretken kişi kim ya da kimler? Sizin için derlediğimiz verimli çalışma tüyoları ile tanıdığınız en verimli kişiden bile daha verimli olabilir, kendinize, zamanınıza ve emeğinize hak ettiği değeri gösterebilirsiniz.
Kariyer okul yıllarımızdan başlayıp emekliliğimize ve hatta emekliliğimizden sonra da devam eden çok uzun bir yoldur. Hayatımızın büyük kısmı iş yerinde ve mesleğimizi icra ederken geçer. Bu nedenle iş yaşamında ve kariyerimizde atacağımız adımlar çok önemlidir. Biz de bu önemli yolculukta, tavsiye niteliğinde 5 kariyer dersini sizin için derledik.
1. Doğru Karar Diye Bir Şey Yoktur!
Her gün onlarca karar veririz. Sürekli kararlarımızın sonuçlarını düşünüp, mükemmel bir karar vermeye çabalarız. Ancak küçük kararlarda dahi aşırı analiz etmek biz farkına varmasak da ilerlememizi yavaşlatır. Bu nedenle mükemmel kararın olmadığını anlayıp, sezgilerimize güvenmemiz faydalı olacaktır.
2. Sağlıklı İlişkiler İçin Doğru İletişim Kurmak Gerekir!
İster iş ister özel hayatta olsun, iki kişi arasındaki ilişkiyi belirleyen şey doğru ve açık bir iletişimdir. Bu nedenle ilişkilerinizde direkt konuşmayı ve kendinize güvenmeyi öğrenin.
3. Herkesin Fikrini Almanıza Gerek Yok!
Başarı için geri bildirim almak ve bunları değerlendirmek önemlidir. Ancak tüm bu fikir ve önerilere katılmanıza gerek yoktur. Eğer herkesin fikrine katılmak ve hepsini mutlu etmek isterseniz istediğiniz başarıya ve hedefe asla ulaşamazsınız.
4. İstemediklerinizi Geride Bırakmaktan Korkmayın!
Her girdiğiniz işte ya da ilişkide başarılı olmak zorunda değilsiniz. İstemediğiniz şeyleri sadece bırakmamak için zorlamak sizi geriye çeker ve asıl hedeflediklerinizden ve isteklerinizden uzaklaştırır. Bu nedenle istemediğiniz iş ya da kişileri vicdan azabı ve suçluluk duymadan geride bırakmayı öğrenmelisiniz!
5. Yaptığınız Hiçbir Şey Boşa Gitmez!
İş hayatınızda ya da özel yaşamınızda bazı projeler ya da ilişkiler için boşa vakit harcadığınızı düşünerek kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Ancak aslında tüm yaşadıklarınız size bir şeyler katar ve yeni tecrübeler olarak fayda sağlar. Bu nedenle hayatınızda yaptığınız şeylerden pişmanlık duymak yerine ilerlemenizi takdir edin.
İnsan kaynakları şüphesiz ki bir kurumun en önemli parçalarından biridir. İnsan kaynakları denince akla sadece işe alım ve işten çıkarma kararları gelse de insan kaynaklarının kurum ve kuruluşlar için önemi bundan çok daha fazlasıdır. Biz de bu önemi daha net açıklamak için insan kaynaklarının kurum üzerindeki etkilerini bir araya getirdik.
Stratejik Yönetim
İnsan kaynakları bir iş yerinin başarısı için iş gücünün nasıl planlanacağını gösterir. Çalışanların seçimi gibi gelecekteki stratejik yönetimin gereksinimini karşılayacak işçi alımlarını da yine insan kaynaklarının gücü ve uzmanlığı belirler.
Maaşlar
İnsan kaynakları, kurumun bulunduğu sektördeki çalışanlara ve diğer şirketlere hakimdir. Aynı özelliklere ve yeteneklere sahip bir çalışan için hangi rakamların konuşulduğunu bilir ve bu çalışana nasıl teklif götürülmesi gerektiğini bilir. Böylece kurumun fazla ya da eksik değerde maaş vermesinin önüne geçilir.
Güvenlik ve Risk Yönetimi
Bir işveren çalışanlarının sağlıklı ve güvenli bir çevrede çalışmasından sorumludur. İnsan kaynakları departmanı, çalışma alanlarının güvenlik ve risk yönetimini yaparak hem işverenlerin sorumluluğunu yerine getirmesini sağlar hem de çalışanların güvenliğini garanti eder.
Eğitim ve Gelişim
Uzman bir insan kaynakları departmanı, çalışanların oryantasyonlarını gerçekleştirir. Bunun dışında üstlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeleri için gerekli gelişimi göstermelerini destekler. Çalışanlar ve görevler için uygun eğitimlere, kurslara, seminerlere katılmalarını sağlar.
Çalışan Mutluluğu
İnsan kaynaklarının işi, işe alım ve çıkarma süreçleriyle sınırlı değildir. Başarılı bir insan kaynakları departmanı, çalışanların mutluluğunu ve tatminini de sağlar. Çalışanın istek ve ihtiyaçlarını göz önüne alır ve onların motivasyonlarını artırarak, daha iyi performans göstermelerini sağlar.
İşe Alım ve İşten Çıkarma
İnsan kaynaklarının en bilinen görevi ve önemi çalışanların işe alımı ve işten çıkarılmasıdır. Doğru çalışanı doğru pozisyonda görevlendirecek şekilde işe almak, aynı şekilde performans gösteremeyen ya da diğer problemler nedeniyle iş tanımını karşılamayan kişilerin işten çıkarılması insan kaynakları sayesinde pürüzsüz bir şekilde halledilebilir.
Meslek seçimi üniversite seçiminden başlayarak, tüm hayatımız boyunca devam eder. Ömrümüzün büyük bir kısmını mesleğimizi icra ederek ve bu mesleğe emek vererek geçiririz. Bu nedenle meslek seçimi çok önemlidir. Ancak bazen öyle bir an gelir ki tamamen yanlış bir meslek seçtiğimizi fark ederiz. Bu durumda yeni bir kariyer planı çizmek oldukça zor gelse de imkansız değildir. Zor olmakla birlikte, yanlış meslek seçtiğimizi fark ettiğimizde yapmamız gerekenleri sizler için bir araya getirdik.
Kendinizi Kontrol Edin:
Her şeyden önce yanlış meslek seçtiğinize nasıl karar verdiğinizi sorgulayın! Sizi mutsuz eden, her gün mesainin bitmesini iple çektiren şey gerçekten mesleğiniz mi yoksa içinde bulunduğunuz çalışma ortamı mı? Belki mesleğiniz sizi cezbediyor ama iş arkadaşlarınız, patron ve yöneticileriniz mesleğinizi yapmayı istememenize neden oluyor olabilir. Bu konuda kendinizi sorgulayın ve net cevaplar alana dek yeni bir kariyer planı yapmamaya çalışın. Farklı çalışma ortamları ya da iş fırsatlarını araştırarak yıllarınızı verdiğiniz mesleğinize devam edip mutlu olmanızın mümkün olduğunu unutmayın.
Kendinizi Cesaretlendirin:
Üniversiteye hazırlık, lisans ve hatta yüksek lisans yılları, işe alınma heyecanları, geceler boyu çalışma ve daha sayılamayacak fedakarlık göstererek geldiğiniz noktada mesleğinizi bırakmak ve kendinize yeni bir kariyer yolu çizmek oldukça zorlayıcı olabilir. Ancak mesleğinizi kesinlikle bırakmak konusunda kararlıysanız kendinizi cesaretlendirin. Kariyer yolunu değiştirmiş ve başarılı olmuş kişilerden ilham alın.
Yeteneklerinizi Gözden Geçin:
Kariyer planınızı değiştirmek büyük bir tecrübe ve yetenek birikimini ardınızda bırakmak demektir. Ancak bu sıfırdan başlamanız gerektiği anlamına gelmez. Kendinizdeki yetenekleri ve tecrübeleri sıralayın. Yeni başlayacağınız kariyer yolunda bu tecrübe ve becerilerin size nasıl yardımcı olacağı üzerine düşünün ve gerçekçi bir yaklaşımla bu değerleri yeni kariyerinize yönlendirin. Bu size hem avantaj sağlayacak hem de kendinizi güçlü hissetmenize yardımcı olacaktır.
Sabahları kahve olmadan işinin başına geçemeyenlerden misiniz? Yoksa gün içinde enerjiniz düştüğünde hemen bir kahve ile kendinize gelmeye mi çalışıyorsunuz? Kahvenin faydaları olmakla birlikte çok fazla tüketilmesi de kişiye zarar verebilmektedir. Bu gerçekten yola çıkarak sizin için kafeinsiz enerjik hissetmenin yollarını bir araya getirdik.
1. Kuruyemişler
Enerjinizin düştüğünü hissettiğinizde bir avuç dolusu, ceviz ya da badem yemek size istediğiniz enerjiyi verecektir. Diğer atıştırmalıkların aksine kuruyemişler, şişkinlik ve ağırlık hissettirmez, sağlıklı yağları sayesinde uzun süre doymuş ve enerjik hissetmenizi sağlar.
2. Müzik
Enerjinizi yükselten bir şarkı listesi hazırlayın. Kendinizi tükenmiş hissettiğinizde bu listeye başvurabilir, kısa bir sürede kendinizi yeniden enerjik ve çalışmaya hazır hissedebilirsiniz.
3. Nefes
Derin nefesler almak veya nefes egzersizleri yapmak enerji seviyenizi yükseltecek bir yöntemdir. Çünkü büyük anda oksijen almak zihninizi açacak ve daha berrak bir hale getirecektir.
4. Sakız
Yapılan bir araştırmaya göre, her gün 15 dakika sakız çiğneyen kişiler, çiğnemeyenlere göre zihinsel olarak daha aktif olmaktadır.
5. Yürüyüş
D vitamini zihinsel faaliyetlerimiz üzerinde de faydalı bir vitamindir. D vitaminini almak ve fiziksel aktivite ile tüm bedeni ve zihni uyandırmak için yapabileceğiniz en basit şeylerden biri dışarıda yapılacak kısa bir yürüyüştür.
6. Şekere Hayır
Şeker ve şekerli ürünlerin tüketimi, kan şekerinin aniden yükselmesinin ve düşmesinin sorumlusudur. Aniden düşen şeker ile enerjimiz de hızla kaybolur. Bu nedenle şekersiz beslenmeyi benimsemek için iyi bir tercih olacaktır.
Freelance kelimesi Türkçe'de bağımsız çalışmak anlamına geliyor. Serbest çalışan olarak da adlandırabileceğimiz freelance çalışanlar, genellikle internet üzerinden yapabilecekleri mesleklere sahip ve proje bazlı çalıştıkları için birden çok kişi ve kurumla aynı anda çalışma yürütmek gibi bir olanakları da bulunuyor. Peki freelance çalışmak isteyenler hangi meslekleri yapabilir? Günümüzde bu sorunun birden çok cevabı var. Biz bu yazıda özellikle dünyanın her yerinde yapabileceğiniz 20 freelance mesleği bir araya getirdik.
1. Gezi Yazarı
Gezi yazarı olmak için şüphesiz iki şeye ihtiyacınız var. Bizi yazabilmek diğeri ise elbette gezebilmek. Dünyanın dört bir yanında seyahat ederken bu seyahatleri kaleme alabilir, dergi, gazete gibi mecralarda bu yazıları yayımlayarak geçiminizi sağlayabilirsiniz.
2. İngilizce Öğretmeni
İngilizce dünyanın en çok kullanılan dillerinden biri. Eğer gerekli sertifikaları alırsanız dünyanın hemen her yerinde çalışabilir, online dersler vererek işinizi yanınızda taşıyabilirsiniz.
3. Grafik Tasarımcı
Grafik tasarımcılık en gözde freelance mesleklerden biri. Eğer bu alanda yeteneğiniz ve eğitiminiz varsa, çizim ekipmanlarınızı taşıyabildiğiniz ve internete bağlanabildiğiniz her yerde işini yapabilirsiniz.
4. Fotoğrafçılık
Profesyonel fotoğraflar çekebiliyor ve gerekli ekipmanı ustaca kullanabiliyorsanız, dünyanın hemen her yerinde, bulunduğunuz yerin dilini bilmeden bile yapabileceğiniz bir mesleğe sahipsiniz demektir.
5. Sanal Yardım
Birçok büyük şirket, sanal yardım hizmeti sağlıyor. Son yıllarda ciddi bir büyüme gösteren bu alanda çalışarak, hem geçiminizi sağlayabilir hem de nereye isterseniz oraya gidebilirsiniz.
6. YouTuber
YouTuber olmak yine freelance çalışmak gibi günümüzde sıkça duyduğumuz bir tabir. Zengin ve kaliteli bir youtube kanalı açarak hem para kazanmanız hem de dünyanın istediğiniz yerinde yaşamanız mümkün.
7. Yoga / Spor Eğitmeni
Dünyanın hemen her yerinde yapabileceğiniz mesleklerden biri de bire bir sunulan spor/yoga eğitmenliği. Çoğu zaman sadece İngilizce bilerek ve gerekli sertifikalara sahip olarak bu mesleği dünyanın dört bir yanında icra edebilirsiniz.
8. Sanat
Resim, sinema, heykel gibi sanat dallarından birinde eser üretiyor iseniz, dünyanın dört bir yanında çalışabileceğiniz bir mesleğe sahipsiniz demektir. Eserlerinizi satarak ya da bu alanda ders vererek her yere gidebilirsiniz.
9. Vakıf Çalışanı
Vakıflarda freelance olarak çalışmak sizin bol bol seyahat etmenize neden olabilir ve her projede hem geçiminizi sağlamanıza hem de insanlara yardım etmenize olanak tanır.
10. Sağlıklı Yaşam Koçu / Diyetisyen
Son yılların yükselen trendi sağlıklı yaşam! Bu nedenle online olarak talep gören hizmetlerin başında sağlıklı yaşam koçluğu ve diyetisyenlik geliyor. Gerekli eğitimleri tamamlayan kişiler, danışanları ile yüz yüze görüşmeden bile yardımcı olabiliyor.
İş yerinde çalışanların verimliliği üzerinde etkili olan birçok faktör bulunur. Bu faktörler ortadan kaldırılarak, çalışanların daha üretken bir şekilde çalışması yöneticilerin ve iş yeri sahiplerinin elindedir. Biz de daha üretken ve verimli bir çalışan profiline sahip olmak için ortadan kaldırılması gereken 4 önemli iş yeri problemini sizin için bir araya getirdik!
Dikkat Dağıtan Unsurlar
Yapılan araştırmalara göre iş yerlerinde rastlanan en büyük sıkıntılardan biri çalışanların dikkatini dağıtan unsurların ortadan kaldırılmamasıdır. Gürültü ve görsel kirliliğin hakim olduğu ofislerde çalışanların verimliliği ve üretkenliği ciddi anlamda düşmektedir. Çalışanların kendilerine ait alanlarının olması, konsantre olarak çalışmaları için büyük önem taşır.
Uygun Teknolojiye Ulaşamama
Günümüzde birçok kişi, yazışmalar başta olmak üzere, işe ilgili aktiviteleri kendi kişisel cep telefonlarından yürütmektedir. Ancak aslında kişisel cep telefonları çoğu zaman işin gerektirdiği teknolojik özellikleri taşımamaktadır. Bu da kişinin işini uzatır, verimliliğini düşürür ve zaman kaybettirir. Çalışanların zaman yönetimini ve işlerini kolaylaştıracak teknolojik donanımların sağlanması ile hem iş süreçleri kısalır hem de çalışanlar daha üretken olur.
Sürekli Ulaşılabilir Olmak
Günümüzde akıllı telefonlar ve bilgisayarlar sayesinde kişiler işte değilken de çalışmaya devam etmektedir. Gece yarıları gelen mailler, her an ulaşılabilir cep telefonları nedeniyle, çalışanların iş ve özel yaşam arasındaki denge bozulmaktadır. Çalışanların iş yükü ve stresinden uzaklaşma şansı da yok olmaktadır. Bunun önüne geçmek için belli saatler dışında iş görüşmeleri yapmanın engellemesi ve buna yönelik kararlar alınması çalışanların verimliliğini artıracak unsurlar arasında yer alır.
Yöneticilerin Bilgilendirilmemesi
Yöneticiler iş süreçlerine hakim oldukça, çalışanları daha iyi yönlendirecektir. Ayrıca iş ortamı, teknolojik gereksinimler, işleri hızlandıracak ve verimi artıracak son gelişmeler konusunda yöneticilerin sürekli olarak bilgilendirilmesi, iş yerindeki başarıyı ve verimi artıran bir başka unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
İş yerinde ortaya çıkan bir çok sorunun altında aslında tarafların arasında sağlıklı bir iletişim kurulamaması yatar. Sorunları daha yaşanmadan önce engellemek için atılacak en iyi adım, kurum içi iletişim konusunda belli bir kurum kültürü oluşturmak ve çalışanları bu konuda eğitmektir. Kurum ve kuruluşların iletişimini iyileştirmesinin faydalarını sizin için listeledik.
1. İyi iletişim ile çatışmalar azaltılabilir.
İş yerindeki çatışmaların sebepleri arasında yanlış anlaşılma ve yanlış anlaşıldığını düşünme ilk sıralarda yer alır. Ayrıca çalışanlardan bazılarının kurumun sahip olduğu iletişim modelini anlamaması da çatışmalara neden olabilir. Çalışanların duygularının anlaşılmadığını düşünmesi ve umursanmadığını zannetmesi de yine istenmeyen çatışmalara neden olabilecektir. İyi bir iletişim ile tüm bu sıraladığımız maddelerin ortadan kaldırılması ve çatışmaların azaltılması mümkündür.
2. İyi Bir İletişim Çalışanlarla Olan İlişkileri İyileştirir
İş yerinde kuracağınız iyi ilişkiler, yöneticiler, işverenler ve çalışanlar arasındaki ilişkileri iyileştirir ve bağları güçlendirir. İyi bir iletişim modeli, çalışanların ihtiyaçlarını ve hedeflerini anlamanızı sağlar. Çalışanların motivasyon kaynaklarını, yeteneklerini, becerilerini fark etmenizi sağlar. Şirketinizin ya da kurumuzun hedeflerine fayda sağlayacak yetenek ve becerileri geliştirmeniz için yol gösterir. İyi iletişime sahip çalışanlar çalıştıkları iş yerinde daha çok tatmin olur. Yöneticiler ve liderlerle çalışanlar arasındaki ilişkiler güçlenir.
3. İyi Bir İletişim Müşterilerle Olan İlişkileri İyileştirir
İyi iletişim sadece kurum içinde çalışan işçi ve yöneticileri değil, müşterileri de yakından ilgilendirir. Çünkü kurum içindeki iyi iletişim müşterilere de yansımaktadır. Müşterilerle yaşanacak çatışmaları azaltmak ve çözmek, onların ihtiyaçlarını anlamak, müşterilere anlaşıldıklarını hissettirmek de yine iyi bir iletişim modelini benimsemekle mümkündür.
4. İyi Bir İletişim İş Gücünün Daha Üretken ve Becerikli Olmasını Sağlar
İyi iletişim kurmak ve bunu gerçekleştirecek modelleri araştırarak kurum kültürüne dahil etmek, işveren ve yöneticilerin, çok daha üretken ve becerikli bir iş gücü ile çalışmasına neden olacaktır. Çünkü iyi bir iletişim ile yöneticiler çalışanlarının eğilim ve becerilerini yakından tanır. Gereken becerilere sahip çalışanlarını gerekli eğitimlere göndererek gelişmelerini sağlar. İyi ve sağlıklı bir iletişimin hüküm sürdüğü iş yerlerinde yenilikçilik ve yaratıcılık konusunda da ilerleme yaşanır. Çünkü çalışanlar kendi fikirlerini içtenlikle paylaşır ve bu durum yaratıcı beyin fırtınalarının kapılarını açar.
Problem çözmek hem işinizin gelişmesine hem de sizin başarılı olmanıza yardımcı olur. İster kendi işinizin patronu olun, ister bir şirketin çalışanı, problem çözmede ustalaşmak sizi her zaman bir adım öne çıkarır. Sizin için derlediğimiz bu adımları izleyerek siz de problem çözmede ustalaşın!
1. BELİRLEYİN!
Problemi belirlemek denince hepimiz bunun kolay olduğunu düşünürüz. Halbuki problemi belirlemek düşündüğümüz kadar kolay değildir. Bir problemin ortaya çıkmasında bazen onlarca neden etkendir. Doğru soruları sormayı, yaşadığını problemin temelinde ne yattığını öğrenmeyi bilmek önem taşır. Usta bir problem çözücü problemin altındaki nedeni bulmak için yüzlerce soru sorar ve görünen problemi değil esas problemi belirler.
2. DÜŞÜNÜN!
Sorularınızı sordunuz ve birden çok ana faktör ile karşılaştınız. Bu ana faktörleri ortadan kaldırmak için beyin fırtınası yapın. Sunulabilecek bütün çözümleri listeleyin. Gerekirse doğru isimleri de dahil ederek bir toplantı yapın ve var olan problemin çözülmesi için onların da beyin fırtınasına katılmasını sağlayın. Olabildiğince çok düşünün ve olabildiğince çok fikir üretin.
3. DEĞERLENDİRİN!
Zihnimiz fikir üretirken onları aynı anda değerlendiremeyebilir. Bu nedenle topladığınız tüm çözüm önerilerini değerlendirmeye başlayın. Önceliği çözüm önerisinin yaratacağı etkiye verin. Ardından çözüm önerisinin karmaşık olup olmadığını değerlendirin. Yani bu çözüm önerisi için harcayacağınız zaman ve para, alacağınız etkiye değiyor mu? Bunu değerlendirin.
4. UYGULAYIN!
Problem için bulduğunuz çözüm önerisini değerlendirdikten sonra sıra planlamaya gelir. Çözüm önerinizi en iyi hangi şekilde uygulamaya koyacağınızı detaylı bir şekilde planlayın. Uygulama sırasında kimlerin hangi görevleri yapacağını tanımlayın ve uygulamaya başlayın.
5. SAĞLAMASINI YAPIN!
Problem için bulduğunuz ve uygulamaya koyduğunuz fikir, gerçekten işe yarıyor mu? Bunun için süreç boyunca değerlendirmelerinize devam edin. Eğer düşündüğünüz etki ortaya çıkmıyorsa, bunun nedenlerini ve nerede yanlış yaptığınızı araştırın. Süreci iyileştirmek için hangi adımları atmanız gerektiğini bulun ve uygulayın.
İş dünyası değiştikçe, lider ve yönetici tanımları da değişiyor. Bundan 20 yıl önce, yönetici ya da lider dendiğinde akla tecrübeli ve yaşça büyük kişiler gelse de bugün her şey çok farklı. Liderler ve yöneticiler daha genç yaştaki kişiler arasından çıkıyor. Genç çalışanlar, çağı yakalayarak, şirketlerin ve kurumların başarılarına katkı sağlıyor. Peki genç bir lider olmak için nelere dikkat etmek, hangi konularda kendimizi geliştirmek gerekiyor?
Cesur Olun
İyi bir lider olmak istiyorsanız karşınıza çıkacak mücadelelere ve verdiğini kararların sonuçlarına hazır olmalısınız.
Dürüst Olun
İş arkadaşlarınızı, iyi ve kötü haberlerden haberdar edin. Onları kötü sürprizlerden korumak ve güven dolu bir ortamda çalışmalarını sağlamak sizin işiniz.
Güvenilir Olun
Ekibinizin size sadık olmasını istiyorsanız her şeyden önce siz onlara sadık olmalı ve güven verebilmelisiniz. Onların günlük iş problemlerini ciddiyetle çözmeye çalışın. Zaman ayırın, gerçekten dinleyerek çözüm arayın.
Sakin Olun
İşinize karşı duyduğunuz şevk sizi ani davranışlara itebilir. Bu gibi durumlarda sakin kalmayı başarın. Duygularınızı kendinize saklayarak, duruma ya da kişilere odaklanın. Bağırmadan, yapıcı eleştirilerle reaksiyon verin.
Dinleyin ve Gözlemleyin
İyi bir lider, söylenmeyen şeyleri de duyar deyişini unutmayın. Çalışanlarınızı, iş süreçlerinizi dikkatle dinleyin ve gözlemleyin. Hemen karar vermeden önce, meselelerin her boyutunu gördüğünüze emin olun.
Örnek Olun
Ekip arkadaşlarınıza ilham veren kişinin siz olduğunuzu unutmayın. Bu nedenle davranışlarınız, iş ahlakınız, yenilikçiliğiniz, sorumluluk sahibi oluşunuzla ekibinize ilham veren kişi olun.
Düzenli Olun
Hedefiniz için bir planlama yapmanız, her gününüzün, her haftanızın nasıl geçeceğini bilmeniz çok önemlidir. Bu sizi olası problemlerden koruyacağı gibi, süreçler üstündeki kontrolünüzü de etkin hale getirecektir.
Genç Olduğunuzu Unutmayın
Harika bir kariyer istiyor bunun için çabalıyor olabilirsiniz. Kendinize güveniyor, büyük başarılara imza atıyor olabilirsiniz. Ancak genç olduğunuzu unutmayın. Kendinizi, sosyal hayatınızı ve zevklerinizi işiniz yüzünden sürekli ertelemeyin.
İş yerinde tüm enerjisini ve yeteneklerini işine veren, işini sahiplenerek başarılı olan ve şirketlerini de başarıya taşıyan çalışanlar her patronun rüyasıdır. Bu tip çalışanlara çok fazla rastlamayan patronlar, bu iyi çalışanları kaybetmek istemezler. Bu tip çalışanları kaybetmemek için değerlendirme zamanı geldiğinde çalışana ya bir maaş artışı ya da bir terfi sunarlar. Peki maddi durum ya da şirketinizde hali hazırda var olan pozisyonlar çalışanınıza maaş artışı ya da terfi sunmaya uygun değilse ne yapmalısınız? Konya Kurumsal Psikolog olarak iyi çalışanınızı elinizden kaçırmamanız için yapabileceklerinizi bir araya getirdik.
Nedenleri Şeffaf Bir Şekilde Paylaşın
Bazı çalışanlarımız ne kadar iyi olursa olsun, elimizdeki bazı nedenlerden ötürü onu istediğimiz gibi terfi ettiremeyiz ya da zam, prim gibi seçenekler sunamayız. Bu da bizim suçluluk ya da utanç hissetmemize neden olabilir. Bu aşamada yapacağımız en faydalı şey çalışanımıza karşı, şirket değerlerine ve gizliliğine zarar vermeden, nedenleri anlatmaya gayret etmek olacaktır. Böylece çalışanınız kendini aldatılmış hissetmez ve aidiyeti zedelenmez.
Sorular Sorun
İyi bir çalışanın emeğinin hakkını vermenin en iyi yolu bir terfi ya da maaş artışından geçiyor olabilir. Ancak bazı çalışanlar farklı beklentiler içinde olabilir. Örneğin bir projenin başına geçmek, kendi sınırlarını zorlayacak yeni bir görevde yer almak gibi istekleri olabilir. Bu nedenle, çalışanınızın iş yerinde ne gibi şeyler istediğini ve nelerden keyif alacağını ona sorun ve bu yönde hareket edin.
Onları İstedikleri Şekilde Sunun
Birçok insan, daha iyi bir unvan ve terfii, toplum içerisinde nasıl görüneceğini düşünerek ister. Kişilerin insanlar arasında nasıl göründüğü, nasıl sunulduğu önemlidir. Bunun için titre ve unvana önem verenler düşündüğümüzden çok daha fazladır. Çalışanınızı onore etmek için toplum içinde nasıl görünmek ve topluluğa nasıl sunulmak istediklerini gözlemleyin. Ona bu unvanı vermekten çekinmeyin.
Onlara Sahip Çıkın
Çalışanlarınızın gerçekten bir terfi ya da maaş artımına ihtiyaç duyduklarını, bunu gerçekten hak ettiklerini düşünüyorsanız onlar için savaşın. Minicik bir artışı bile başarmanız, çalışanınızın size olan güvenini ve şirkete duyduğu aidiyeti artıracaktır. Çalışanlarınızın hak ettiğini düşündüğünüz iyileştirmeleri yapmak için her kapıyı zorlayın, yeni yollar aramaktan çekinmeyin.
Hafızamızı iyileştirmenin, iş yaşamımızdan özel hayatımıza dek birçok alanda bize faydası bulunur. Ancak, bir tıkla istediğimiz her şeye ve her bilgiye ulaşabildiğimiz teknoloji dünyasında, hafızalarımızı ve zihnimizi verimli bir şekilde kullanamıyoruz. Hafızamız zayıflıyor, öğrendiklerimizi çabuk unutuyoruz. Bu yüzden; “Hafıza nasıl iyileşir?” “Hafızayı kuvvetlendiren şeyler nelerdir?” gibi sorular da daha çok soruluyor. Bu yazımızda, çok bilinmeyen ve hafızanıza iyi gelecek ilginç ipuçlarını bir araya getirdik.
- Hafızanızı kuvvetlendirmek için, bir şeyi öğrenirken sağ elinizi yumruk haline getirerek sıkın. Hatırlamanız gerektiğinde ise sol yumruğunuzu sıkmayı deneyin. Kulağa ne kadar ilginç gelse de yapılan bir çalışma, kısa süreli hafızada bu yöntemin etkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada sadece sağ elini kullanan deneklerde pozitif sonuçlar alındığını eklememiz gerek.
- Kokulardan yardım almak hafızamızı canlandırmak için önemli ve ilginç bir ipucu olacaktır. Örneğin yeni bir konuyu öğrenirken, bir kitap okurken bulunduğunuz alana spesifik bir parfüm ya da oda kokusu sıkın. Aynı kokuyu, bu bilgileri kullanacağınız konuşma, sunum ya da sınavda da kullanarak hafızanızı canlandırabilirsiniz.
- Sakız çiğnemeyi sever misiniz? Eğer cevabınız evet ise hafızanızı canlandırmak için sakızın faydalı bir yöntem olduğunu bilmek sizi mutlu edecektir. Uzmanlar, sakız çiğnemenin hafızayı canlandırmasını iki şekilde açıklar. İlk teori, sakız çiğnemenin bu alandaki kan akışını hızlandırarak beyin aktivitesini artırmasıdır. Diğer teoriye göre ise bir şeyleri öğrenirken sakız çiğnemek, daha sonra bu öğrendiklerimizi hatırlamak istediğimiz de tıpkı koku gibi bize yardımcı olur.
- Ezber yaparken ya da bir konu üstünde çalışırken, melodilerin gücünü kullanmayı ihmal etmeyin. Özellikle güftesi bulunmayan klasik eserlerin melodileri ile birlikte bir şeyleri öğrenmek ve daha sonra hatırlamak kolaylaşacaktır.
- Sınavınıza ya da sunumunuza son bir gece çalışıp sabahlayanlardansanız size kötü bir haberimiz var. Yapılan araştırmalar, tek seferde uzun çalışmalardansa, kısa süreli ve uzun zamana yayılan çalışmaların hafızamızda daha çok yer ettiğini gösteriyor. Bu nedenle sınav öncesi sabahlamak yerine, sınavınızın ya da sunumunuzun olduğu güne dek, düzenli olarak kısa çalışmalar yapmaya gayret edin.
- Egzersiz hayatımızın her alanına pozitif etki sağladığı gibi hafızamıza da oldukça faydalı. Yapılan çalışmalar, düzenli egzersizin beynimizi ve bilişsel işlevlerimizi iyileştirdiğini, hafızamız üstünde olumlu etki sağladığını gösteriyor. Birçok yazar ve düşünürün uzun yürüyüşler yaptığı da yadsınamaz bir gerçek.
- Alkol kullanma alışkanlığınız varsa, özellikle uzun süreli ve aşırı alkol tüketiminin beyninize verdiği zararın farkına varın. Alkol kullanımından uzak kalmaya çalışarak zihninizi genç tutmaya gayret edin.
- Bağlantı kurarak öğrenmek, öğrendiğiniz şeyin hafızanızda yer etmesine ve uzun yıllar boyunca bu bilgiye ulaşmanıza neden olur. Örneğin, bir dil öğreniyorsanız, bir sözcüğü hatırlamak için bu sözcüğe benzeyen ana dilinizdeki bir kelimeyi düşünün. Sözcüklerdeki sesleri, kendi dilinizde ve anlam olarak size anımsamanızı sağlayacak kelimelere benzetmek, ilk başlarda zor gelse de bir süre sonra bunu eğlenceli ve vazgeçilmez bulacaksınız.
- Rakamları hatırlamakta zorlananlardansanız, rakamları bir arada ya da ayrı ayrı, sizin için anlam taşıyan parçalara bölün. Örneğin 1981809018 numarasını ezberlemek için, kardeşinizin doğduğu yıl olarak 1981’i, çocukluğunuzun geçtiği yıllar olarak 80’i, gençliğinizin geçtiği yıllar olarak 90’ı ve gençliğiniz için 18 yaşınızı anımsayarak bu rakamı kolayca aklınızda tutabilirsiniz.
- Yazmak ve yazarak öğrenmek bilinen en eski hafıza yöntemlerinden biridir. Çünkü bir bilgiyi yazdığınız zaman beyninizin birden çok bölgesi çalışır ve aynı bilgi beyninizde birden çok yerde saklanır. Bu da sizin istediğiniz bilgiye daha kolay ulaşmanıza neden olacaktır.
Bir iş yerinde hemen her şeyin başlangıç noktası insan kaynaklarıdır. Şirketinizi birkaç kişi kurmuş olsanız da onun ilerlemesi ve gelişmesi için işe aldığınız kişilerin becerileri, eğitimleri ve aidiyetleri çok önemlidir. İşe alınan bireylerin motivasyonlarını sürekli kılabilmek, kurum için hayatidir. İnsan kaynakları yönetimi, bir şirketin kısa sürede çok büyük başarılar yaşamasına neden olabilirken, iyi planlanmış ve kurulmuş bir şirketin başarısız olmasına da sebep olabilir. Peki doğru insan kaynakları yönetimi nasıl yapılır? İnsan kaynakları konusunda, yöneticiler nasıl hareket etmelidir? Bu konu hakkında 10 faydalı ipucunu sizler için bir araya getirdik.
Sağlıklı Bir Geri Dönüş Modeli Kurun
Çalışanlarınıza verdiğiniz geri dönüşler hem kurumunuzun hem de çalışanınızın gelişimi için büyük önem taşır. İnsan kaynaklarının, kişisel ve kurumsal gelişimi sağlamak için kişiye özel geri dönüşler yapması, yapıcı bir dil kullanması gerekir. Olumlu ve olumsuz geri dönüşler ve değerlendirmeler, bireylerin başarılarına etki edecektir. Olumlu geri dönüşlerde bireylere notlar, e postalar ya da bir kahve eşliğinde tebrikler iletilebilir. Olumsuz geri dönüşlerde ise kişinin gelişimi esas alınmalı, hatalar incelenerek, çalışanın hangi yönlerini geliştirmesi gerektiği net bir şekilde ortaya konularak, bu konuda gerekli eğitimleri alması için yönlendirilmelidir.
Milenyum Kuşağına Karşı Önyargılı Olmayın
Günümüzde iş dünyasında milenyum kuşağı ile ilgili birçok mit dolaşıyor. Bu mitleri kulak ardı edin ve önyargılarınızı rafa kaldırın. Milenyum kuşağı olarak adlandırılan neslin de tıpkı diğerleri gibi işlerine kendilerini verdiklerini, aidiyet hissettiklerini, öğrenmeye ve kazanmaya açık olduklarını, kendilerini ifade etmekte zorlanmadıklarını kabul ederek işe başlayın. Her kuşak gibi bu kuşağında farklı özellikleri olabileceğini ancak herkesin aynı olmadığını aklınızdan çıkarmayın.
Yeni İşe Başlayanları Eski Çalışanlarla Bir Araya Getirin
Yeni işe başlayan kişilerin, çalışma ortamlarına alışmaları ve kurumsal kültürü öğrenmeleri uzun zaman alabiliyor. Bu durumu ortadan kaldırmak için yeni işe başlayanlar ile eski çalışanların ortak projelerde yer almasına olanak sağlayın. Böylece, yeni işe aldığınız kişi, işine, iş arkadaşlarına ve kurumun hedeflerine daha kolay uyum sağlayacak ve kendini yalnız hissetmeyecektir.
Kişilik Testlerini Unutmayın
Her insan farklı bir kişilik taşır ve bu onların iş yerinde gösterdikleri performans üstünde tahmin edilenden daha büyük bir etkiye sahiptir. Bir kişiyi işe alırken ona profesyoneller tarafından kişilik testi uygulanmasını sağlamak, kişinin yerleştirileceği pozisyona uygun olup olmadığını anlamanızı sağlar. Ayrıca, kişinin performansını yükseltmek için hangi araçları kullanmanız gerektiğini size söyleyecek olan şey de yine kişilik testleridir.
Performans Yönetim Araçlarını Kullanın
İnsan kaynaklarının kullanabileceği birçok farklı yazılım bulunuyor. Bu yazılımlar arasından şirketiniz ve sektörünüz için en uygun olanı tercih ederek, çalışanlarınıza anlık geri dönüşler sunabilir, performansını takip edebilir, yeni hedefler koyabilirsiniz. Bu yazılımlar kurumunuzun başarısını ve verimini takip etmenizi de kolaylaştıracaktır.
Her Şeyi Belgeleyin
Kurumunuzda ciddi bir arşiv kültürü oluşturmak, hem çalışanlarınızla hem de müşterilerinizle olan ilişkilerinizde kurtarıcı olacaktır. En ufak belgeleri bile arşivleyin. Her çalışana özel bir arşiv sistemi oluşturun. İleride yaşanabilecek pürüzlerde bu arşivleri inceleyerek problemleri çözmek için doğru stratejileri oluşturabilirsiniz.
İnsan Kaynakları Danışmanı Tutun
Küçük ölçekli bir şirket olarak insan kaynakları konusunda kafa karışıklığı yaşadığınız zamanlar olabilir. Bu durumda kurumsal psikoloji alanında hizmet veren insan kaynakları uzmanlarından danışmanlık hizmeti alabilirsiniz. Danışmanlar, sizi, kurumunuzu, hedeflerinizi ve çalışma alanınızı göz önünde bulundurarak, işe hangi özelliklere sahip kişileri almanız gerektiği konusunda fikirler verebilir, var olan çalışanlarınızın performansını iyileştirmek için fikir ve öneriler sunabilirler.
Konya kurumsal psikoloji konusunda destek aradığınızda bize ulaşabilir, alanında uzman kadromuzla şirketinizin büyümesine katkı sağlayabilirsiniz.
Başarılı olmak için ilk adımımız her zaman kendimizi adayacağımız bir hedef koymaktır. Hedef koymazsak, gideceğimiz yolu bulamaz, yolda karşılaştığımız engellerle savaşacak güçten mahrum kalırız. Hedef koymak motivasyonumuzu artırır, sürekli odaklanarak çalışmamızı sağlar ve uygulayabileceğimiz planlar ve çözüm önerileri sunar. Peki nasıl hedef konulur?
Motivasyonumuz düşmeden ulaşacağımız hedefler koymak için hedefimizin aşağıdaki 5 unsuru taşıması gerekir. Akıllıca hedef koymanın sırrı aslında bu 5 bileşende gizlidir.
Spesifik
Hedefiniz soyut olmamalı ve tek bir noktayı işaret etmelidir. Spesifik hedef koymak için, hedefinizle ilgili kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl ve kimlerle sorularını cevaplamaya çalışın.
Ölçülebilir
Hedefinize ulaşmak için, gelişiminizi ve ilerlemenizi hangi araçlarla ölçeceksiniz? Başarılı olup olmadığınızı nasıl göreceksiniz? Planınızda değişiklikler yapmanız gerekiyor mu? Hedefinizin nesnel bir şekilde ölçülebilir olması, aynı zamanda başarılabilir olmasını da sağlayacaktır.
Ulaşılabilir
Koyduğunuz hedef ulaşabileceğiniz ve başarabileceğiniz bir hedef mi? Bazen basit adımlar atmamak için ulaşabileceğimizin çok üstünde ve ötesinde hedefler koyabiliriz. Hedefinizin sizin yetenek ve imkanlarınız dahilinde ulaşılabilir olduğundan emin olun.
Gerçekçilik
Koyduğunuz hedef, gerçekçi ya da hayatınızla ilgili mi? İçinde bulunduğunuz durumda ve şartlarda, hedefinize ulaşabilir misiniz? Yoksa hedefiniz gerçek dışı mı? Bu soruları yanıtlamak doğru hedef koymak için büyük önem taşır.
Zaman Sınırı
Hedefinize ulaşmanız için en önemli unsurlardan biri de zaman sınırı koymaktır. Hedefinizi bilinmeyen bir zaman içinde başarmayı düşündüğünüzde genellikle başarısız olursunuz. Bu nedenle belli bir zaman dilimi içinde bitirebileceğiniz hedefler seçin.
Hedefinizi Belirlemenin Yolları
Hepimiz hayatımızın belli dönemlerinde belli hedeflere sahip oluruz. Bu hedefler sağlık, kariyer, maddiyat ya da eğitimle ilgili olabilir. Hedeflerimiz günlük, aylık ya da yıllık olabilir. Bunun dışında kişisel gelişimimiz ve hobilerimiz için de hedefler koyabiliriz. Örneğin resim yapmayı öğrenmek, bir enstrüman ya da dil konusunda ilerlemek gibi hedefler seçilebilir.
Hedefinizi belirlerken öncelikle nelerden zevk aldığınızı, nelere tutku duyduğunuzu ve ilginizi çeken konuları düşünün. Sizi heyecanlandıran konular hakkında derin düşünerek, her zaman yapmak istediğiniz ama yapamadığınız ya da yapmaya cesaret gösteremediğiniz şeyleri gözden geçirerek hedefinizi belirleyebilirsiniz.
Hedefinizi belirledikten sonra kendinize bazı “neden” soruları sormalısınız. Örneğin bir dil öğrenmek istiyorsanız kendinize;
- Bu dili öğrenmek benim için neden önemli?
- Bu dili öğrenmem ne gibi sonuçlara neden olacak?
- Neden bu sonuca ulaşmayı çok istiyorum?
Sorularını sorup, alacağınız cevaplarla birlikte hedefinizi net olarak belirleyin. Ardından hedefinizi küçük ve ulaşılabilir hedeflere bölün. Bir planlama yapın ve işe koyulun.
Hedefe Ulaşmanın Yolları
Artık hedefinizi belirlediniz. Bu hedefe ulaşmayı gerçekten istiyorsunuz ve duygusal, fiziksel anlamda kendinizi başlamaya hazır hissediyorsunuz. Peki hedefe nasıl ulaşılır? Hedefe ulaşmanızı sağlayacak stratejiler ve ipuçlarını sizler için sıraladık.
- Hedefleriniz için pozitif bir dil bulun. Hedefinize ulaşacağınız yolda karşınıza elbette zorluklar çıkacaktır. Bu zorluklarla karşılaştığınızda negatif düşünme alışkanlığınızdan uzaklaşarak, pozitif bir bakış açısıyla, minnet duyduğunuz şeylere odaklanın.
- Hedef koyarken aslında ulaşacağımız son noktayı da belirlemiş oluruz. Bu nedenle hedefe ulaşmak için attığımız her adımda, aslında hedefe varmadığımızı düşünüp zorlanabiliriz. Hedefe ulaşmanın en önemli yönünün yaptığımız zorlu yolculuk olduğunu unutmamalıyız. Bu nedenle hedefinize olduğu kadar yaşadığınız sürece de odaklanın.
- Spesifik bir plan yapmak, adımlarınızı gerçekçi bir şekilde takip etmek için şarttır. Hedefiniz için başarmanız gereken adımları sıralayın. Her birine bir zaman limiti koyun ve görebileceğiniz bir yere asın. Zaman zaman şartlar nedeniyle listedeki bir maddeyi zamanında bitiremeyebilirsiniz. Bu durumlarda moralinizi bozmayın ve içinde bulunduğunuz şartları düşünerek, yeniden daha sağlıklı ve gerçekçi bir zaman planlaması yapın.
Kariyer yolunda başarılı olmak için akıllıca kararlar vermek, adımlar atmak, sıkı çalışmak kadar bazı becerilere sahip olmak da büyük önem taşır. İster bir çalışan olun isterseniz de bir patron, bu özel becerileri geliştirmek işinizde başarılı olmanıza hız kazandıracaktır.
1. Topluluk Önünde Konuşma
Bir topluluk önünde konuşma bazı kişiler için fazlasıyla zorlayıcı olabilir. Bu durum, kişinin çalıştığı sektör her ne olursa olsun dezavantaj yaratabilmektedir. Toplulukların önünde açık, net, ilham verici bir şekilde konuşmak geliştirilebilir bir beceridir. Bu konuda dersler alabilir, drama sınıflarına, konuşma atölyelerine katılabilirsiniz.
2. Kendini Yazıyla İfade Etmek
Özellikle e postaların ve mesajların sıkça kullanıldığı günümüz iş dünyasında kişinin kendini yazıyla ifade etme becerisi büyük önem taşır. Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek, sağlıklı bir iletişim kurmak kadar, yapılacak sunumlarda, hazırlanan raporlarda doğru kelimeleri seçmek de başarınız için önem taşır.
3. Kendini Yönetme
Kişinin kendi üstünde söz sahibi olabilmesi sahip olması gereken en önemli becerilerden biridir. Öz disiplin, üretken ve verimli alışkanlıklara sahip olma, organize olabilme ve planları gerçekleştirebilme gibi birçok alt başlığa sahip bu beceriyi geliştirmek başarının ana anahtarıdır.
4. Bağlantı Kurma
Günümüz iş dünyasında en sık dile getirilen şeylerden biri de networking diğer adıyla bağlantılar kurma ve sürdürme olarak öne çıkar. Kişinin networkü ne kadar sağlamsa doğru zamanlarda doğru kişilere ulaşma, yaratıcılık ve yenilikçilik alanlarında gelişmeleri takip etme şansı o denli artacaktır.
5. Kritik Düşünme
Her gün yüzlerce fikir ve bilgi ile karşılaşırız. Bu bilgilerle ne yapacağımız ve başarımıza nasıl katkıda bulunacağımız, kritik düşünme becerimizle ilgilidir. Bilgiyi değerlendirme, içindeki değerli potansiyeli keşfetme, bu potansiyelin anlamını açığa çıkarma ve başka bilgi ya da fikirlerle bir araya getirerek yeni bir şey ortaya koymak, başarımıza hayati katkılar sağlar.
6. Karar Verme
Gün içerisinde irili ufaklı bir çok karar vermek zorundayız. Bu kararlar iş hayatımız üstüne majör ya da minör etkilere sahip olduğu gibi bazen bizi zorlayabilir. Bir karar alırken etraflıca düşünmek önemlidir. Ancak fazla düşünmek ve aşırı analiz yapmak, vakit kaybetmemize de neden olabilir. Bu nedenle karar verme becerilerimizi geliştirmek için çaba harcamamız ve kısa sürede etkili kararlar verme konusunda kendimizi eğitmemiz gerekir.
7. Araştırma
Yıllardır aynı işi yapıyor olsak da her minik detayı ve bilgiyi bilmek imkansızdır. Uzmanlık alanımızda bile bilmediğimiz birçok şeyle karşılaşabiliriz. Bu durumun normal olduğunu kabul etmekle birlikte, ne kadar çok bilgiye sahip olursak o kadar çok hakimiyete de sahip olacağımızı unutmamalıyız. Bunun için alanımızda bol bol araştırma yapmalı ve zaman kaybı yaratmayacak, doğru bilgiye ulaşmamızı sağlayacak araştırma becerilerini öğrenme konusunda kendimize yatırım yapmalıyız.
8. Stres Yönetimi
İş hayatının en zorlayıcı taraflarından biri de üzerimizde yarattığı duygusal strestir. Stres başarılı olabileceğimiz zamanlarda elimizi kolumuzu bağlayabilecek, bizi zora sokacak güçte bir olumsuz etkiye sahip olabilir. Bu nedenle, stres yönetimini öğrenmek, kendimize en uygun rahatlama tekniklerini fark ederek, hayatımızın rutini içine sokmak önemlidir. Kriz anlarında bu beceri hem biz hem de kariyerimiz için hayati önem taşıyacaktır.
9. Matematik ve Muhasebe Bilgisi
İşiniz yaratıcı bir alanda olsa da basit ve temel muhasebe ve matematik becerilerine her zaman ihtiyaç duyacaksınız. Size keyif vermese de işinizin devamlılığı, kazancınızı ve giderlerinizi yönetme gibi alanlarda bilgi sahibi olmak için hem matematik hem de temel muhasebe konularında biraz ders alabilir, temel konseptleri anlamaya çalışabilirsiniz.
Bir kurum başarısı, hem işverenlerin hem de çalışanların motivasyonu, aidiyeti ve performansı ile doğru orantılıdır. İş yerinde tek bir tarafın başarılı olması yetmez. Bu nedenle hem çalışanlara hem de işverenlere özel 5 başarı tavsiyesini bu yazımızda bir araya getirdik.
İŞVERENLER İÇİN 5 TAVSİYE
1. Çalışanlarınıza geri bildirim vermek için beklemeyin. Bu konuda resmi olmayan geri bildirimleri periyodik olarak değil tam da gerektiği zamanda yapmak çalışanlarınızın performansını artıracaktır. Gerektiğinde çalışanınıza olumlu ya da olumsuz geri bildirim yapın. Kısa bir mesaj, not ya da eposta işinizi görecektir. Ancak en önemli etkiyi sözlü olarak geri bildirim yaptığınızda sağladığınızı da unutmayın.
2. Dramatik güç gösterilerinden uzak durun. Çalışanlarınızın üstünde otoritenizi pekiştirmek için olur olmaz güç gösterilerine ihtiyacınız yok. Gereksiz tonlamalar, doğru olmayan mekanlarda gösterilen tepkiler ileride işlerinizi daha da zor hale getirecek, tüm çalışanlarda olumsuz bir etkiye neden olacaktır. Bu nedenle otoritenizi dengeli ve zamanında tepkiler vererek kurun.
3. Yönetici ya da patron olmak erdemlerinizi bir kenara koymanız anlamına gelmez. İş yerindeki en önemli erdem ise nezakettir. Çalışanlarınızla konuşurken, problemleri ortadan kaldırırken nezaketi asla elden bırakmayın. Ayrıca, çalışanlarınızın motivasyonunu ve aidiyetini artırmak için küçük ve nazik jestler yapmayı da unutmayın.
4. Performans değerlendirmelerini düzenli bir hale getirin. Çalışanlar yaptıkları işlerin değerinin fark edildiğini görmek isterler. Ayrıca hangi konularda nasıl çalıştıklarını, hangi alanlarda iyileştirilmeleri gerektiğini de anlamak isterler. Bu nedenle sadece yıllık değerlendirmeler değil, daha kısa süreli düzenli performans değerlendirmeleri yapın ve çalışanlarınızın yaptıklarını takdir ettiğinizi göstermekten kaçınmayın.
5. Tutumunuza dikkat edin. Her patronun farklı bir yönetim anlayışı vardır ve yönetim stiliniz tamamen sizi ilgilendirir. Ancak yönetim anlayışınızı gerçekleştirirken çalışanlarınıza olan yaklaşımınıza ve gösterdiğiniz tutuma dikkat edin. Kurumunuzun ihtiyaçları ile bireylere duymanız gereken saygıyı dengelemeyi bilin.
ÇALIŞANLAR İÇİN 5 TAVSİYE
1. Bir projenin ardından nasıl bir iş çıkardığınızı bilmek sizin hakkınızdır. Bu nedenle bu konuda geri bildirim almak konusunda çekingen davranmayın. Yöneticinize ya da patronunuza proje süresince ortaya koyduğunuz performans ve iyileştirmeniz gereken yönler hakkında sorular sorun. Yöneticilerin meşgul olduğu için bazen bu konuyu atlayabileceğini unutmayın. Siz ilk adımı atarak iletişim yollarını açık tutun.
2. Eğer çalıştığınız şirket, işe başladığınız şirketten farklı bir kulvara doğru yola koyulduysa ve gelecek planları içerisinde siz yoksanız bu durumu hızla değerlendirin. Sizi işten çıkarmalarına dek beklemeyin. Kariyerinizin kaderini şirketin kaderine bağlamayın.
3. İş yerinde patronun dalkavuğunu hiç kimse sevmez. Ancak bir iş yerinde başarılı olmak için yöneticilerin ve patronun isteklerinin farkında olmak ve onları mutlu edecek performans göstermek önemlidir. İş yerinde kibar, yardımsever ve işbirlikçi olmaya çalışın.
4. Performansınızla ilgili yapılan değerlendirmeleri dikkate alın. Yıllık değerlendirmelerde karşılaşabileceğiniz negatif yorumları ve değerlendirmeleri objektif bir şekilde düşünün. Yöneticiniz yanılıyor olabilir. Ancak siz de olumlu bir performans göstermemiş olabilirsiniz. Değerlendirmeleri ciddi bir şekilde gözden geçirerek, haklı ve haksız yönlerini düşünün, kendinizde değişim yaratmanız gerekiyorsa harekete geçin. Size haksızlık ediliyorsa bu durumu yöneticiniz ile konuşabilir, anlaşılmadığınızda kariyer değişimi düşünebilirsiniz.
5. İçgüdülerimiz çoğu kez bize doğruyu söyler. Profesyonel hayatta içgüdülere yer yok gibi görünse de içinizden gelen sese kulak verin. İş yerinde yaşadığını kaygılar ve endişelerle başa çıkamıyor, farklı bir arayışa girmek istiyor ancak cesaret edemiyorsanız, düşüncelerinize kulak verin.
Günümüzde işimizdeki başarımızı etkileyen en önemli faktörler arasında yaratıcılık da yer alıyor. Becerilerimizin ve çalışkanlığımızın yanı sıra, sıra dışı fikirlerimiz, olayları başka bir perspektiften ele almamız hangi sektörde çalışırsak çalışalım bizi başarıya taşıyor. Peki yaratıcılığı artırmak mümkün mü? Yaratıcılığı artıran psikolojik taktikleri sizler için derledik.
1. Yürüyüşe Çıkın
2014 yılında yapılan bir araştırmaya göre, insanlar yürüyerek düşündüklerinde, oturup düşünürken olduğundan çok daha yaratıcı düşünceler ortaya koyuyor. Düzenli fiziksel aktivitenin kişinin bilişsel işlevlerini iyileştirdiği ve koruduğu ise yapılan diğer çalışmaların sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumdan da anlaşılacağı üzere, yürümek ve düzenli egzersiz yapmak, beynimizin çalışma biçimini güçlendirmek ve çeşitlendirmek için oldukça kolay bir yöntem.
2. Kendinizi Ödüllendirirken Dikkatli Olun
Kendimizi ödüllendirmek, yaratıcılığımızı artırmak için iyi bir yol olarak görülebilir. Ancak yapılan bir çalışmada fazla gerekçelendirme etkisi olarak adlandırılan bir duruma rastlanmıştır. Bu çalışmada çocuklar 3 gruba ayrılmış, ilk gruba resim yapmaları sonucunda ödüllendirilecekleri, ikinci gruba ise resim yaparlarsa onları bir sürpriz beklendiği söylenmiştir. Üçüncü gruba ise herhangi bir ödülden bahsedilmemiştir. Bu çalışmanın sonucunda ilk grubun yaratıcılığı %10 artarken diğer iki grup, %18 – 19 arasında bir artış ortaya koymuştur. İçsel motivasyonumuz yüksekken, dış motivasyonun devreye girmesi, ters bir tepki yaratabilir. Bu nedenle kendimize ödül verirken bu durumu göz önüne almak önemlidir.
3. Psikolojik Bir Uzaklık Yaratın
Çalışmalarımızda yaratıcılık anlamında bir probleme rastladığımızda genellikle bir mola vermemiz önerilir. Ancak araştırmacılar, kişinin yaratıcı problemi ile arasına bir uzaklık koyduğunda, doğru çözümler bulabildiğini ortaya koymuştur. Siz de yaratıcılıkla ilgili sorunlar yaşadığınızda zihninizde bu problemin sizden uzak olduğunu ve bulunduğunuz lokasyonla bağlantısı olmadığını canlandırın.
4. İlham Alın
Çevremizde bulunanlar, etrafımızı sarıp sarmalayan atmosfer yaratıcı süreçlerde pozitif bir rol oynar. Etrafınızı size ilham veren ve motive eden şeylerle doldurun. Ofisinizi, çalışma odanızı size farklı kapılar açan ve ilahıyla çalışmaya, üretmeye teşvik eden görseller, sözler ve eserlerle doldurun.
5. Hayal Kurun
Günümüzde zihnimizi meşgul edecek ve dikkatimizi dağıtacak onlarca faktör yer alıyor. Oyunlar, web siteleri, telefon uygulamaları ve çok daha fazlası, kendi kendimize kalmamızı ve sıkılmamızı etkiliyor. Ancak yapılan bir araştırmaya göre sıkılan kişiler, rahat hisseden ve zihni meşgul kişilerden çok daha yaratıcı çözümler ortaya koymuşlardır. Sıkılmak hayal kurma becerimizi iyileştirir ve hayal kurmak da yaratıcılık seviyemizi artırır.
6. Baştan Başlayın
Yapılan çalışmalarda, yaratıcı kimselerin bir problemle karşılaştıklarında ellerindeki iş ya da projeye en baştan baktıkları gözlenmiştir. Problemle uğraşmak yerine geriye doğru bir adım atarak, işlerini ilk başlangıç noktasından itibaren yeniden ele alırlar. Konsepti anlamaya çalışarak, probleme farklı bir açıdan bakmaya gayret ederler.
7. Duygularınıza Gem Vurmayın
Yaratıcılık söz konusu olduğunda duygularımız bizim için en önemli etken faktörlerden biridir. 2007 yılında yapılan bir çalışmaya göre, sadece pozitif değil, negatif duygularımız ne kadar güçlü olursa, yaratıcılığımız da o kadar artmaktadır. Negatif duygularla karşılaştığımızda kendimizi kötü ruh halimizin ellerine teslim etmemek için duygularımıza gem vurmak yerine, bu güçlü duygudan aldığımız enerjiyi, problemimize ve projemize yansıtmamız, şaşırtıcı sonuçlar almamızı sağlayacaktır.
8. Mavi Rengi Sevin
Renklerin psikoloji üstündeki etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Farklı renkler duygularımız, ruh halimiz ve davranışlarımız üstünde farklı etkilere sahiptir. 2009 yılında yapılan bir çalışmaya göre mavi renk, kişilerin daha yaratıcı çalışmalar ortaya koymasına neden olmaktadır. Kişinin sıra dışı düşünmesini sağlamakta ve kişinin yeni deneyimler konusunda cesaretini artırmaktadır.
İş ve yaşam dengesi kurmak, oldukça zorlayıcı olabilir. Ev, çocuk, okul, sosyal hayat gibi sorumlulukların yanı sıra iş hayatının yükü, bizi kontrol altına alabilir. Bazen de kişi tüm vaktini ve enerjisini işine ayırıp sosyal hayatını ihmal edebilir. Özellikle işkolik olarak adlandırılan bu kişilerden biriyseniz, işiniz yüzünden aileniz, eşiniz, çocuklarınız ve dostlarınızla gerilimli anlar yaşamanız olasıdır. İşkolik olmak psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilmez. Ancak kişinin günlük hayatını sekteye uğratması, bunun bir bağımlılık türü olabileceğine de işaret eder. Peki İşkolik olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?
İşkolik Olduğunuzu Gösteren Belirtiler
- İhtiyaç olmadığı halde iş yerinde çok fazla zaman harcamak
- Her boş zamanı kollayarak işe ayırmak
- Tüm yakın çevresinin uyarılarına rağmen işe gereğinden fazla zaman harcamak
- İşten uzaklaştığı ya da uzaklaştırıldığı zaman stres ve endişe yaşamak
- Hobilere ve eğlenceye harcanacak zamanı işe ayırmak
- İşleri tamamlamak ve projeleri bitirmek için uykusuz kalmak
- İşteki başarı konusunda takıntılı olmak
- İşte başarısız olma konusunda yoğun ve şiddetli bir korku duymak
- İşini kaybedeceğine dair paranoyalara sahip olmak
- İş nedeniyle ikili ilişkilerinden kaçmak, uzaklaşmak
- İşi ile ilgili eleştirilerle karşılaştığında aşırı savunmacı olmak
- Duygusal problemler, suçluluk duygusu ya da yaşadığı depresyonla baş etmek için işi kullanmak,
- Ölüm, boşanma ya da maddi sorunlardan kaçmak için işe sığınmak
İşkolik Olmanın Zararları
- İnsomnia gibi uyku bozuklukları
- Fiziksel ve duygusal tükenmişlik hissi
- Kilo alımı
- Depresyon ve anksiyete gibi zihinsel problemler
- Tansiyon gibi strese bağlı sağlık sorunları
- Süreklilik gösteren baş ve karın ağrıları
- Kendini kontrolü kaybetmiş gibi hissetme
- Yaşadıklarından ve hayatından tatmin olmama
İşkolik Olmaktan Nasıl Kurtulursunuz?
- Bir bağımlılıktan kurtulmanın ilk adımı bu bağımlılığı kabul etmektir. İşte gereğinden fazla zaman geçirdiğinizi ve kendi yaşamınızı ihmal ettiğinizi kabul ederek işe başlayın.
- Bedeninizi dinleyin. Eğer gerçekten işinizde mutlu iseniz, iyi uyuyor, iyi hissediyor ve iyi besleniyorsanız iş ve özel hayat dengeniz normaldir. Ancak işkolik iseniz asla tam olarak dinlenemez, kendinizi kolay kolay iyi hissedemezsiniz. İşkolik olmaktan kurtularak bedeninize ve zihninize nasıl bir iyilik yapacağınızı düşünün.
- İşkolikler her zaman kendilerine daha fazla ne yapabilirim diye sorar. Bu soruyu sormayı bir an önce bırakın ve kendinize “neyi yapmasam da olur?” ya da “neyi yapmayı başkasına devredebilirim?” diye sorun.
- İş ve özel hayatınızın arasındaki dengeyi kurmak için arkadaşlarınız, aileniz ve sevdiklerinizle bağlantı kurun. Onlardan ve elbette kendinizden esirgediğiniz zamanı geri verin.
- Başarı sizin için ne ifade ediyor? Çok çalışmak mı? Çok para kazanmak mı? Yoksa her anlamıyla dolu dolu bir hayat yaşamak mı başarı sayılır? Başarı hakkındaki yanlış inançlarınızı değiştirmek, iş ile ilgili kurduğunuz yoğun ilişkiyi gözden geçirmenize yardımcı olacaktır.
- Beklentilerinizi gözden geçirin. Kendiniz ve kariyeriniz için sahip olduğunuz beklentiler gerçek dışı olabilir. Kendinize objektif bir gözle bakmaya çalışın. Gerçekten bu tempoda çalışmaya devam ederseniz kariyer hedefinize ulaşabilecek misiniz? Yoksa bu kendinizi kandırmanın bir yolu mu? Bu soruya dürüstçe cevap verin.
- Dijital dünyadan biraz uzaklaşın. İşten döndüğünüzde, e postaları cevaplamayın, gereksiz bildirimleri kapatın ve sadece evde olduğunuz anlara odaklanmaya çalışın.
- İş ve özel hayatınızı dengelemek için adımlar atın. Örneğin işe uzun zamandır çıkmadığınız tatile çıkarak başlayın. Bu tatil ister kısa ister uzun olsun, tatil boyunca işle ilgilenmemeye gayret edin.
İşkolik olmaktan tüm gayretinize rağmen kurtulamıyorsanız, bir profesyonelle görüşerek destek alabilirsiniz. İş bağımlılığının sizden sağlığınızı, sevdiklerinizi ve mutluluğunuzu çalmasına izin vermeyin.
Akıllı telefonlar hayatımızı kolaylaştırdıkları gibi zamanımızı ve enerjimizi kolaylıkla çalabilen aygıtlardır. Bazen hiç farkına varmadan saatlerimizi telefon başında kaybeder, kendimizi günlük hedeflerimizin çok uzağında bulabiliriz. Oysa akıllı telefonlar bize sosyal medyada zaman öldürmekten çok daha fazlasını vadeder. Peki akıllı telefonları gerçekten akıllıca kullanmanın yolları nelerdir? Bu yazıda akıllı telefonları kullanırken dikkat edilmesi gerekenleri ve akıllı telefonla yapılabilecek üretken aktiviteleri bir araya getirdik.
1. Bildirimleri Kapatın
Akıllı telefonlar, dikkatimizi dağıtan başlıca unsurlardan biri haline geldi. Bu durumun önüne geçmek için çalışma saatleri belirleyin. Örneğin elinizdeki işi bitirmek için kendinize 45 dakika süre tanıyın. Bu 45 dakika içinde çalan telefonlara, sosyal medyadan, e postalardan gelen bildirimlere uzak kalın. Bunun için bildirimlerinizi kapatmak oldukça faydalı ve pratik bir yöntemdir.
2. Gereksiz Uygulamaları Silin
Akıllı telefonlar için geliştirilen uygulamalar ardı arkası görünmeyen bir zenginlik. Bu zengin seçenekler arasında kaybolmak da bir o kadar kolay. Telefonunuzda en çok zamanınızı çalan uygulamalar için kullanımınızı sınırlandırın ya da daha iyisi bu uygulamaları telefonunuzdan silin.
3. Yeni Bir Dil Öğrenin
Telefon uygulamalarından bahsetmişken, bir sırada beklerken, trafikte sıkışmışken geçen zamanı doğru alana yönlendirmek için faydalı uygulamaları kullanmaktan çekinmeyin. Örneğin yeni bir dil öğrenmek ya da bir dilde uzmanlaşmak için bu uygulamalardan destek alabilirsiniz. Her gün birkaç kelime öğrenmek sizi ilk başlarda tatmin etmese de aradan birkaç ay geçtikten sonra, hiç bilmediğiniz bir dil hakkında ne kadar çok öğrendiğinizi görüp şaşırıracaksınız.
4. Bağış Yapın
Bazı akıllı telefon uygulamaları sadece birkaç tık ile ihtiyaç sahibi insanlara, hayvanlara ya da çevre projelerine destek olmanızı sağlar. Bu uygulamaları telefonunuza indirerek bu projelere destek olun. Ayrıca sosyal medyanızı da işe dahil ederek, projelerin duyulmasına ve projelerin desteğinin artmasına da yardımcı olabilirsiniz.
5. Gelişiminizi Takip Edin
Uygulama seçenekleri arasında koyduğunuz hedefleri takip eden ve günlük hedefiniz için sizi uyaran birçok uygulama mevcut. Örneğin her gün 50 sayfa kitap okuma hedefiniz için sizi her gün uyaracak , ay sonunda yaşadığınız gelişimi analiz edecek uygulamalardan birini seçerek hem motive olabilir hem de gelişiminizi takip edebilirsiniz.
6. Sağlıklı Yaşamı Seçin
Birçok sağlık uygulaması, günlük adımlarınızdan içtiğiniz suya, uyku saatlerinizden aldığınız gıdalara kadar size yol gösteriyor. Bu uygulamalar yaptıklarınızı takip ederken, sağlıklı seçimler yapmanız için sizi teşvik ediyor. Aldığınız kalori miktarını hesaplamaktan, bir haftalık egzersiz programlarına dek birçok kullanım olanağı bu uygulamalarla cebinize taşınıyor.
7. Kütüphanenizi Yanınızda Taşıyın
Akıllı telefon ve tabletlerin ekran yeteneklerinin iyileşmesiyle artık elektronik kitap okumak için elektronik okuyuculara mahkum değilsiniz. Birçok büyük ekranlı ve doğru ışığı taşıyan telefonda rahatlıkla kitaplarını okuyabilir, kütüphanenizi cebinizde taşıyabilirsiniz.
8. Bilginizi Zenginleştirin
İnternet kuşkusuz tahmininizden çok daha fazla bilgiye aynı anda ulaşabileceğiniz bir mecra. Bu avantajı kullanarak her gün farklı bir konuda podcast dinleyebilir, daha önce hiçbir eğitiminiz ve fikriniz olmayan konularda giriş seviyesindeki dersler sayesinde birçok bilgiye sahip olabilirsiniz.
9. Resim Yapın
Akıllı telefonlardaki uygulamalar size resim yapma, çizim ile kendinizi ifade etmek için ciddi bir olanak sunar. Bu olanağın yanı sıra internetteki çizim derslerini izleyerek basit resimler yapabilir, sanat yoluyla duygu ve düşüncelerinizi ifade edebilirsiniz.
10. Müziği Hissedin
Akıllı telefonlarla istediğiniz şarkıyı istediğiniz an dinlemek çok güzel. Peki ya nota öğrenmek ve çalmak desek? Akıllı telefon uygulamaları ile piyano gibi enstrümanları dokunmatik ekran üzerinden çalabilir, müziğin farklı türleriyle tanışıp, müzik bilginizi zenginleştirebilirsiniz.
Duygusal zeka nedir?
Özel yaşamınızda ve iş hayatınızda size neler katar?
Başarılı olmanın bilinen tek bir yolu yoktur. Hem iş hem de sosyal hayatında başarıyı yakalamış kişiler çoğu kez birden çok becerilerini kullanarak bu durumu mümkün kılarlar. Araştırmacılar, kişiyi başarılı kılan faktörler arasında sadece IQ adı verilen zeka türünün değil, EQ olarak adlandırılan duygusal zeka türünün de önemli olduğunu ileri sürmektedir. Peki EQ nedir? Duygusal zeka denince akla neler gelmelidir? Duygusal zeka, kendinin ve karşısındaki kişinin duygularını anlamayı işaret eder. Duygusal zekanın dört seviyesi bulunur. Bu seviyeler; duyguları algılayabilmek, duygularla muhakeme edebilmek, duyguları anlamak ve duyguları kontrol etmek olarak sıralanabilir. Geçmişte duygular ve zeka iki ayrı ve hatta zıt kavram olarak ele alınırken bugün artık duyguların bilişsel beceriler üstündeki etkileri daha rahat gözlenmektedir.
Duygusal Zeka İş Alanında Neden Önemlidir?
Duygusal zeka etkisinde değişebilen bilişsel yönlerimiz, hayatımızın her alanında olduğu gibi iş hayatımızda da bizi ileri taşıyan ya da geride bırakan noktalardan biridir. Duygusal zekanın hem ikili ilişkilerde hem de iş yerlerindeki görevlerin yerine getirilmesinde sahip olduğu önem anlaşıldıkça, işe alımlarda bu konu da öne çıkmaktadır. Birçok iş yeri, mülakatlarda, adayın duygusal zekasını anlamaya yönelik sorular sormaktadır.
İş Yerinde Duygusal Zekası Yüksek Olanlar:
- Daha iyi kararlar verir ve problem çözmede daha iyidirler.
- Baskı altında daha sakin kalabilirler.
- Çatışmaları çözme konusunda beceri gösterirler.
- Diğer kişilerle daha iyi empati kurarlar.
- Yapıcı eleştirileri dinlemede, yansıtmada ve cevaplamada daha başarılıdırlar.
İş Yerinde Duygusal Zekası Düşük Olanlar:
- Kurban rolü oynarlar, hatalarda üstlerine düşen kişisel sorumluluğu almazlar.
- İletişimde pasif agresif bir yolu benimserler.
- Takım olarak çalışmayı reddederler.
- Diğerlerine karşı aşırı eleştireldirler ve diğerlerinin fikrini duymak istemezler.
Duygusal Zekamızı Nasıl Artırabiliriz?
Duygusal zekamızı artırmak istiyorsak ilk önce, duygusal zekanın kategorilerini anlamamız gerekir. Duygusal zeka, öz farkındalık, duyguları yönetebilme, sosyal beceriler, empati kurma ve motivasyon olarak 5 ayrı kategoriye ayrılır.
- Öz farkındalığımızı artırmak ile işe başlayabiliriz. Öz farkındalık nedir sorusunun cevabı, adından da anlaşılabileceği gibi kişinin duygularını anlaması, anlamlandırması, bu duyguların sebepleri kavraması olarak verilebilir. Kişi duygularına dikkat ederek, bu duyguların verdiği tepkileri, başka insanları da ilgilendiren konularda aldığı kararları nasıl ve ne kadar etkilediğini anlamaya çalışarak öz farkındalık için büyük bir adım atabilir. İletişim kurarken ve karar alırken yapılan hataları duygularının etkisinden çıkarak değerlendirme pratikleri yapılabilir.
- Duyguları yönetebilme kategorisi kulağa zorlu bir kategori gibi gelse de aslında doğru pratiklerle duyguları yönetmek mümkündür. İşyerinde yaşanan stresin azaltılması ya da bu stresle baş etmek için kendine en uygun yolları bulmak ilk adımdır. Kişinin her şeyi kontrol edemeyeceğini kabul etmesi ve karar vermeden önce düşünmek için zaman istemeyi alışkanlık haline getirmesi, duygularını yönetmede ciddi faydalar sağlayacaktır.
- Sosyal beceriler bir gecede iyileştirilemez. Ancak karşınızdaki kişinin duygularını anlamaya çalışarak ilk adımı atabilirsiniz. İnsanların neler söylediğini dikkatlice dinlemek, biri konuşurken ona vereceğiniz cevabı düşünmekten vazgeçip, gerçekten ne söylediğini duymak ve anlamak, sözel olmayan, jest ve mimiklerle sergilenen duyguları yakalamaya çalışmak da sosyal becerilerinizi kolayca geliştirmenizde size yardımcı olacaktır.
- Empati duymak her zaman karşınızdakine hak vermek değildir. Olayları karşınızdaki kişinin bakış açısından anlamak, bu duygulara göre tepki verebilmek empatinin olmazsa olmazlarıdır.
- İş yerinde duygusal zekanızı daha çok kullanabilmenizi sağlayan şeylerden biri de motivasyondur. İşinizi neden sevdiğinizi düşünüp, negatif şeylerden ziyade bunlara odaklanmak, iş yerinde pozitif tavırları elden bırakmamak sizin motivasyonunuzu artırarak, duygusal zekanızı daha çok kullanmanızı teşvik edecektir.
Çalışanların eğitimi, kurumların başarısı için büyük önem taşır. Ancak en iyi çalışan eğitimi metodundan bahsedilemez. Çünkü her sektör, her departman ve her çalışan için farklı bir eğitim metodu vardır. Bu nedenle çalışanlar için en iyisini seçmek bazen zorlayıcı olabilir. Bu nedenle bu yazımızda, sizin için birden çok eğitim metodunu bir araya getirerek, çalışan eğitimi konusunda fikirlerinizi zenginleştirmeyi ve seçeneklerinizi çoğaltmayı hedefledik.
Geleneksel Eğitim Metotları
1. Sınıf Bazlı Eğitim Programları
Geleneksel bir eğitim metodu olan sınıf eğitiminde bir eğitmen ve fiziksel olarak burada bulunan çalışanlar yer alır. Çalışanlara eğitmen tarafından slaytlar ve sunumlar aracılığıyla bilgiler sunulur. Özellikle kurum politikasıyla ilgili bilgiler ya da iş örnekleri konusunda bilgi vermek için oldukça verimli bir yöntemdir. Ayrıca birçok kişi aynı anda birden çok bilgiye sınıf eğitimi metoduyla ulaşabilir. Sınıf yönteminin dezavantajı ise eğitim için kullanılacak fiziksel mekanın giderleri, ulaşım ve yemek masrafları olarak sayılabilir. Bazı çalışanlar bu eğitim metodunu sıkıcı bulabilir.
2. İnteraktif Eğitim
Geleneksel yöntemler arasında en efektif metotlardan biri olan interaktif eğitimde çalışan pasif değil aktif bir konumda olur. Eğitim ve öğrenme sürecine dahildir. Bu tür eğitimlerde, çalışanlar, simülasyonlar, senaryolar, rol yapma, testler ya da oyunlarla eğitim alırlar. Çalışanlar yeni beceriler edinirken bu becerileri olası senaryolarda ve var olan simülasyonlarda kullanma pratiği şansına da sahip olurlar. Ancak bu metot bazen fazla zaman kaybına neden olabilmektedir.
3. Çalışırken Eğitim
Bu tür eğitimde, çalışan oyunlarla değil gerçek hayatla öğrenir. Bir işi yaparken, gerçek bir proje üstünde çalışırken aynı zamanda kullanması gereken becerileri, işi ile ilgili bilgileri de kazanır. Bu eğitim metodu en efektif metotlardan biridir. Ancak çalışan için oldukça stresli olabilmekte ve fazla zaman harcamasını gerektirebilmektedir.
Modern Eğitim Metotları
1. Sosyal Öğrenme
Çalışanlara özel modern eğitim metotlarından ilki olan sosyal öğrenme, kişinin diğerlerini izleyerek, gözlemleyerek öğrenmesini ifade eder. Birçok işletme için uygun bir model olsa da, bu eğitim modelini yapılandırmak oldukça zordur. Ayrıca çalışanın gelişimini takip etmek, ölçmek ve kontrol etmek de yöneticiler için zorlayıcı olacaktır. Ancak sosyal öğrenme modeli ile çalışan problem çözme becerilerini iyileştirebilir, kendi sınırlarının ötesine geçebilir.
2. Online Eğitim
Günümüzde en sık kullanılan eğitim modellerinden biri online eğitimdir. Çalışanlar, kendileri için düzenlenmiş, kursları, webinarlar ve videoları takip edebilir, kendilerine sunulan bilgiler yine online olarak test edilebilir. Maddi olarak yatırıma ihtiyaç isteyen bu model ile çalışan ihtiyacı olan bilgileri hızlıca alabilir, bir yandan çalışıp bir yandan eğitimine devam edebilir.
İş Yeri İçin Doğru Eğitim Metodu Nasıl Seçilir?
- Öncelikle eğitim programınızın amacını gözden geçirin. Neden çalışanlarınıza bu eğitimi vermek istiyorsunuz? Çalışanınızın eğitiminden ne kazanmasını istiyorsunuz? Örneğin eğer amacınız çalışanlarınıza müşteri ilişkileri politikasını anlatmak ise sizin için en kolay ve efektif yol sınıf bazlı eğitim metodu olacaktır. Ancak amacınız müdürlerinize iş yerindeki çatışmaları çözme becerileri kazandırmak ise sınıf eğitimi işinize yaramayacaktır. Bunun yerine interaktif eğitim modelini seçerek, müdürlerinizin olası senaryo ve rol yapma oyunları ile bu becerilerini geliştirebilirsiniz.
- Eğitimi kimler alacak sorusunu net bir şekilde cevaplamalısınız. Eğitimi alacak kişilerin demografik özelliklerinden, kıdemli olup olmamalarına, yaptıkları işin karakteristik özelliklerinden bireysel ya da toplu eğitim seçeneklerine dek tüm detayları düşünmelisiniz.
Eğer çalışanlarınızın daha iyi ve başarılı olmasını istiyor, eğitimleri konusunda verimli kararlar almak istiyorsanız Konya kurumsal psikolojik destek merkezi Psikon Terapi ile birlikte çalışabilirsiniz. Bizi hemen arayın.
Bir gün içerisinde ne kadar üretken olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Vaktinizin ne kadarını gerçekten çalışmak için kullanıyorsunuz? Birçoğumuz iş yerinde ya da evimizde çok çalıştığımızı düşünsek de gün sonunda istediklerimizin çok azını başardığımızı fark ediyoruz. Çünkü zamanımızı nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Vaktimizi sosyal medya, TV gibi dikkat dağıtıcı unsurlara kaptırıyoruz. Peki nasıl daha üretken ve verimli olabiliriz? İşte bu sorunun cevabını bulmak için 4 özel tekniği sizler için bir araya getirdik.
1. POMODORO TEKNİĞİ
Pomodoro tekniği nedir sorusunu cevaplamak için ilk önce pomodoronun anlamına bakmak gerekiyor. Pomodoro domates anlamına geliyor ve teknik ismini domates şeklindeki mutfak saatinden alıyor. Elbette bu tekniği uygulamak için mutfak saatine ihtiyacınız yok. Zamanlaması ve alarmı olan herhangi bir cihaz ya da uygulama sizin için yeterli.
Pomodoro tekniğinde esas olan 25 dakika boyunca çalışıp 5 dakika boyunca ara vermek. Öncelikle hangi konuda çalışacağınıza karar veriyorsunuz. Ardından saatin alarmını 25 dakika sonraya kuruyorsunuz. 25 dakika boyunca aralıksız çalıştıktan sonra alarmı 5 dakika sonraya kuruyor ve aranız biter bitmez işinizin başına dönüyorsunuz. 4 tur sonunda 15 – 20 dakikalık, uzun bir mola vermeye hak kazanıyorsunuz.
Pomodoro tekniği basit görünse de oldukça etkili, çünkü sadece bir turda farkına varmadan 100 dakika aralıksız çalışmış oluyorsunuz.
2. İLK ÖNCE KURBAĞAYI YE TEKNİĞİ
Gün içerisinde yaptığınız işleri düşünün. Hangilerini kolaylıkla yapıyor, hangilerine başlamakta zorlanıyorsunuz? Başlamakta zorlandığınız işler nedeniyle diğer görevlerinizi de aksattığınız oluyor mu? İşte ilk önce kurbağayı ye tekniği tam da buradan hareketle ortaya çıkmış bir teknik. Brian Tracy tarafından kaleme alınan O Kurbağayı Ye kitabı bu tekniği oldukça etkili bir şekilde aktarıyor.
İlk önce kurbağayı ye tekniğinde sabah ilk yapacağınız şey kurbağayı yemek yani sizi en çok zorlayacak işi, görevi ya da projeyi günün ilk saatlerinde halletmek. Böylece en zor işi yapmanın sizde yarattığı tatmin duygusu ile küçük işlerinizi kolayca halledecek ve erteleme alışkanlığınızdan kurtulacaksınız.
3. ZİNCİRİ ASLA KIRMA TEKNİĞİ
Ünlü komedyen ve oyuncu Jerry Seinfeld tarafından bulunan zinciri asla kırma tekniği hem üretkenliği artırma hem de yeni bir alışkanlık kazanma konusunda büyük bir etkiye sahip.
Peki zinciri asla kırma tekniği nasıl yapılıyor? Öncelikle kendimize bir görev belirliyoruz. Bu her gün yabancı dilde 10 yeni kelime öğrenmek, 10.000 adım atmak, proje için bir sayfa yazı yazmak, bir beceriyi geliştirmek için 1 saat çalışmak gibi bir görev olabilir. Daha sonra bir defter ya da takvim alıyoruz ve her gün bu görevimizi yerinden getirdikten sonra bu deftere ya da takvime not düşüyoruz. Burada ana amaç asla zinciri kırmamak ve her gün bu zinciri devam ettirmek.
4. SINIFLANDIR VE BİTİR TEKNİĞİ
Bu teknik birden çok görevi aynı anda yönetmesi ve bitirmesi gereken kişiler için oldukça ideal bir teknik. Bu teknikteki iki anahtar element kişinin kontrolü ve bakış açısı.
Peki sınıflandır ve bitir tekniğini nasıl kullanıyoruz? Öncelikle yapılacak tüm görevleri bir yapılacaklar listesinde alt alta yazıyoruz. Ardından bu görevlerin hepsinin mutlaka yapılıp yapılması gerektiğini sorguluyoruz. Başkalarına devredilebilir görevleri başkalarına devrediyoruz. Bu sınıflandırmanın sonunda listemizde kalan görevleri, öncelik sırasına, teslim tarihlerine göre sıralıyoruz.
Tüm listemizi son kez gözden geçirdikten sonra dikkat dağıtıcı unsurlardan uzaklaşarak, çalışmaya başlıyoruz. Her görevi bitirdiğimizde listedeki maddenin üstünü çizerek bir sonraki göreve başlıyoruz.
Üretkenlik bir iş yerinin başarısının en önemli faktörlerinden biridir. Peki üretkenlik sadece çalışanlar ve yöneticiler ile mi ilgilidir? Bu sorunun cevabı elbette ki hayır olarak cevaplanacaktır. Bir iş yerindeki kişiler kadar çevresel faktörler de başarı üstünde büyük rol oynar. Bu nedenle çalışma ortamını üretken bir hale getirmek önemlidir. Bu yazımızda iş yerinde üretken bir ortam yaratmanın yollarını sizler için bir araya getirdik.
1. İş yerinizde çok fazla gürültü var mı? İşe bu soruyu cevaplayarak başlayın. Aşırı gürültü kadar, fazla sessizlik de bazı kişilerin çalışmasını engelleyebilmektedir. Bu nedenle ofisinizde sessizliğe dair katı kurallar getirmeyin ancak dışarıdan gelen seslerin çalışma alanında bir ses kirliliğine dönmemesini de sağlayın.
2. İş yerinde çalışanlar için hem çalışma hem de dinlenme alanları oluşturduğunuzdan emin olun. Çalışanlarınızın sessiz, sakin ve steril çalışma alanları kadar, dinlenme, sohbet etme ve gevşeme alanlarına da ihtiyacı olduğunu unutmayın.
3. İş yerinin temiz ve düzenli olması konusunda titiz davranın. Dikkat dağıtıcı unsurları, fazlalıkları olabildiğince ortamdan uzaklaştırın ve çalışanlarınızın da aynı şekilde yaklaşmasını isteyin.
4. Temiz hava iş yerindeki hem fiziksel sağlık hem de ruhsal dinginlik için önemli bir faktördür. İş yerinde hava sirkülasyonunun sağlıklı olduğundan emin olun. Açık pencereler, ferahlatan kokular ve gün boyu oksijen sağlayacak bitkilerden faydalanın.
5. Çalışma alanlarındaki ışıklar çalışanları düşündüğümüzden çok daha fazla etkiler. Çalışma alanında göz sağlığına uygun bir ışıklandırmayı tercih edin. Işığın tıpkı güneş gibi ruh hali üstünde etkili olduğunu hatırlayın.
6. Çalışanlarınızın ekranlarına mavi ışık koruyucusu gibi ekipmanlar temin ederek sağlıklı bir şekilde çalışmalarını sağlayın. Ayrıca ekrana bakma süresi ve göz dinlendirme ile ilgili kısa eğitimler de verin.
7. Çalışanlarınızın kahve ve diğer ihtiyaçları için küçük molalar verebilmesine imkan tanıyın. Bu molaların üretkenliği artıracağını unutmayın.
8. Tüm günü ofis ve masa başında geçiren çalışanlarınızın verimi bir süre sonra boyun ve sırt ağrıları nedeniyle düşebilir. Bu durumun önüne geçmek için masaların ve çalışma sandalyelerinin ideal olmasına gayret edin. Ayrıca esneme ve gerilme hareketleri ile ilgili basit ve mini bir eğitim almalarını da sağlayabilirsiniz.
9. İş yerinde çalışanlarınızın erişebileceği su ve atıştırmalıkların bulunması onların çalışma aralarını bölmelerine, bu tür ihtiyaçları için dışarı çıkmalarına engel olur.
10. Ofisinizin yaz ve kış aylarında ideal ısıda olmasına dikkat edin. Doğru sıcaklıkta kişiler rehavete kapılmayacaklar ya da aşırı serin bir atmosferde kalarak hastalanmayacaklardır.
11. Her ofiste mutlaka büyük boy bir takvim bulundurun. Bu takvim ile işlerin teslim tarihlerini, projelerin adımlarını herkes aynı şekilde takip edebilir ve dağıtılan görevler zamanında teslim edilebilir.
12. Fazla mesai yapılacak günlerde ofisinizdeki çalışanların yemek ve diğer ihtiyaçlarını önceden çözün. Böylece onları iş yükünün yanında diğer küçük detayları düşünmekten kurtarır ve üretkenliklerine katkı sağlarsınız.
13. Mavi ve yeşil renkleri psikolojik olarak insanları etkilemektedir. Mavi sakinliği ve huzuru temsil ederken, yeşil renk üretkenliği ve yaratıcılığı artırır. Dinlenme alanlarında mavi rengi, çalışma alanlarında yeşil rengi kullanarak, bu alanları daha efektif bir hale getirebilirsiniz.
14. Ofisinizde mutlaka bir buluşma alanı ayırın. Bu alanda çalışanlarınızın doğum günlerini kutlayabilir, bazı diğer kutlamaları da buraya taşıyabilirsiniz. Böyle bir alana sahip olmanın çalışanlarınızın aidiyetini artıracağını unutmayın.
15. Ofisinizdeki tüm teknik cihazların bakımlarının yapılmış olduğundan emin olun. Teknik ekipmanlarda çıkacak ani bir sorun tüm projeyi mahvedebileceği gibi bu durum çalışanların motivasyonunu da düşürecektir. Aklınızdan çıkarmayın.
Sunumlar, profesyonel iş yaşamında sık sık üstlenmek durumunda kaldığımız bir sorumluluktur. Bir sunum, birden çok amaca hizmet edebilir. Bazı sunumlar dinleyicileri bilgilendirmek, bazı sunumlar istek yaratmak, bazı sunumlar ikna etmek için kullanılır. Amacı ne olursa olsun, sunumları iyileştirmek bizim elimizdedir. Sunumlarınızı iyileştirip, amacınıza ulaşmanızı sağlayacak adımları sizler için derledik.
Bol Bol Sunum izleyin.
İyi bir sunum yapmak istiyorsanız bol bol sunum izleyin. Günümüzde özellikle internet üzerinden çok başarılı sunumları izleme ve ilham alma şansına sahipsiniz.
Pozitif Düşünün
Pozitif düşünmek kulağa klişe bir tabir olarak gelse de sunum yapmadan önce sunumunuzun pozitif geçeceğini düşünmek, olumlu bir deneyim yaşamanıza neden olacaktır.
Amacınızı Belirleyin
Her sunumun bir amacı olduğunu ilk başta da belirtmiştik. Sunumunuzun amacını net olarak belirleyin ve bu amaca ulaşmak için kullanacağınız materyalleri dikkatli bir şekilde seçin. Gereksiz bilgileri ve ilgisiz konuları sunum metninize iliştirmeyin.
İyi Bir Başlangıç Yapın
Sunum metninizi hazırlarken iyi bir başlangıç yaptığınızdan emin olun. En etkileyici başlangıçlar, bir video ya da görsel kullanmaktan, ilginç istatistikler paylaşmaktan ya da izleyicilerinize onları şaşırtıp, zihinlerini açacak sorular sormakla mümkündür.
Eğlenceyi Unutmayın
Her sunum espri ve neşeli detayları kaldırmayabilir. Ancak konunuz uygun ise eğlenceli birkaç bilgiyi nefes alma araları için sunum metninize ekleyin.
Zamanı Dikkatli Kullanın
Sunum metniniz ile size ayrılan sunum süresi uyumlu mu? Size ayrılan vakitte her istediğinizi anlatabilecek misiniz? Hangi bilgileri metnin dışında bırakabilirsiniz? Zamanınızı iyi ve etkin kullanmak için bu soruların cevabını bulun.
Pratik Yapın
Sunum metnini hazırladıktan sonra yapmanız gereken en önemli şey bol bol pratik yapmaktır. Bazı cümleler metin üzerinde iyi görünse de sunum esnasında zorlayıcı ve yapay durabilir. Pratik yaparak hem konuşmanızı doğallaştırabilir hem de metninize daha hakim olabilirsiniz.
Mekanı Tanıyın
Sunum yapacağınız yeri bir gün önceden gidip görmek ve mekana aşinalık kazanmak sizi ertesi gün için hazırlayacak önemli faktörlerden biridir. Sunumdan önce mutlaka gidip, sunum yapacağınız yeri görmeye çalışın.
Egzersiz Yapın
Sunum sabahında biraz harekete ne dersiniz? Egzersiz yapmak sizi ve ruh halinizi sunuma hazırlamakta oldukça etkilidir. Egzersiz sayesinde endorfin salgılamanıza ve kaygı seviyenizi düşürmenize yardımcı olacaktır.
Erkenci Olun
Geç kalmak ya da geç kalma endişesi, sunum öncesi stres seviyemizi istemediğimiz kadar artıracaktır. Bu durumu yaşamamak için sunum yapacağınız mekana erken gelin. Ayrıca erken gelerek, gerekli cihazların kontrollerini sağlayabileceğinizi ve olası bir olumsuzluğu ortadan kaldırabileceğinizi unutmayın.
Selam Verin
Sunuma başladınız. İlk yapacağınız şey kendinizi kısacık tanıtmak ve izleyicileri gülümseyerek selamlamak olmalıdır. Böylece izleyiciler sizinle yakın bir ilişki kurup, kolayca benimseyeceklerdir.
Vücut Dilinize Dikkat Edin
Elleri kavuşturmak, ciddi bir ifade ve çatık kaşlar sempatik görünmenize engel olur. Kollarınızı olabildiğince açık, omuzlarınızı dik tutmaya özen gösterin. Vücudunuz içe doğru kapanık değil, izleyicilere doğru açık olsun. Ayrıca gülümsemeyi de ihmal etmeyin.
İzleyicileriniz Dostunuzdur
İnsanlar genellikle sunum yapan kişiye karşı dostça ve sempatik bir tutuma sahiptir. Bu nedenle hata yaptığınızda herkesin size sırtını döneceğini düşünmeyin ve izleyicilerinizi dost kabul ederek işe başlayın.
İzleyicilere Fikirlerini Sorun
İzleyicilerle iletişim kurmanın yolu onlara fikirlerini sormaktan geçer. Sunum her ne kadar tek yönlü bir iletişim şekli gibi görünse de her zaman böyle olmak zorunda değildir. Sunumunuzu bitirdiğinizde izleyicilerinize neler düşündüklerini sorabilir, soruları varsa bunları cevaplayabilirsiniz.
Bilmediğinizi Kabullenin
Sunum esnasında ya da sonrasında size yöneltilebilecek sorular için bilmediğiniz cevaplar olabilir. Bu durumla karşılaştığınızda yarım yamalak bilgi vermek yerine bu konudaki gelişmeleri bilmediğinizi, son ve güncel bilgileri öğrenip ileteceğinizi belirtin.
Çalışma hayatında, farklı jenerasyonlardan, farklı kültürlerden ve farklı anlayışlardan bireyler bir araya gelir. Bu birliktelik avantajlar ve dezavantajları da beraberinde getirir. Çeşitliliğin başarıyı getirmesi için farklı kişileri yönetme konusunda bilgi sahibi olmak önemlidir. Bu hafta sizlerle iş dünyasındaki farklı jenerasyonları ve bu jenerasyonları yönetmek için ipuçlarını paylaşacağız.
Baby Boomers Çalışanlar Nasıl Yönetilir?
Baby boomers 1946 – 1964 yılları arasında doğmuş kişilerin içinde yer aldığı kuşaktır. İş konusunda en olumlu karakteristik özellikleri, olumlu kişiler olmaları, akıl vermekten, yol göstermekten hoşlanmaları ve çok güçlü bir iş ahlakına sahip olmalarıdır. Bu kuşağın mensuplarının işten beklentilerinde öncelik iş verenin güvenilir olmasıdır. Baby boomers kuşağında iş konusundaki diğer beklentiler, hiyerarşi kültürü, saygı görme ve diğerlerine yol gösterme fırsatına sahip olma olarak sıralanabilir. Bu kuşaktaki çalışanları motive etmek için olumlu bakış açılarını besleyin. Tavsiye ve tecrübelerini işlevsel hale getirin. İşbirliği yapabilecekleri proje fırsatları sunun. Sadakatlerini kazanmak için deneyimlerini ve işe kendilerini adamlarını diğer kişilerin önünde ödüllendirin. Emeklilik için güven verin. Yaptıkları işin olumlu etkisini belirtin.
X Jenerasyonu Nasıl Yönetilir?
1965 – 1979 yılları arasında doğan nesle X jenerasyonu adı verilir. Bu jenerasyonun iş konusundaki en iyi karakteristik özellikleri bağımsız çalışabilmeleri, yenilikçi olmaları ve iyi iletişim kurabilmeleri olarak sıralanabilir. X jenerasyonu mensubu bireyler bir işte öncelikle güvenilir bir patron beklerler. Ardından problem çözme becerilerini sergileyebilecekleri, bağımsız hareket edebilecekleri işleri tercih ederler. İş yerindeki meslektaşları ile rekabet etmeye önem verirler. X jenerasyonunu motive etmek için eleştirel düşünce becerilerini kullanmalarına fırsat vermek önemlidir. Yaptıkları işlerdeki katkılarını dile getirin. Onlara kendi başlarına tamamlayabilecekleri anlamlı görevler verin. X jenerasyonuna mensup çalışanların sadakatini kazanmak için örnek bir lider olun. Gelişimlerini desteklemek için sık sık yüksek seviye projelere dahil edin. Her detayı yönetmeye çalışmaktan kaçının.
Milenyum – Y Kuşağı Çalışanlar Nasıl Yönetilir?
1980 – 1995 yılları arasında doğan kişiler, Milenyum Kuşağı ya da Y jenerasyonu mensubu olarak değerlendirilir. Bu kuşak, teknolojisi meraklısıdır, işbirliğine yatkındır. Toplumun kazanacağı faydaya büyük önem verir. Y kuşağı çalışanlar, empati kurabilen bir işveren ile çalışmak ister. Yaptığı işlerin bir anlam ifade etmesini bekler. Ayrıca işi ile birlikte yeni beceriler edinmeyi ister. İş yerinde esnekliğe önem verir. Y Kuşağı bir çalışanı motive etmek için ilham veren lider ve yöneticilerle çalışmalarını sağlamak gerekir. Çok hızlı bir şekilde feedback vermek, yönlendirmek ve başarılarını sunmalarına ve göstermelerine izin vermek motivasyonlarını yükseltir. Bu kuşağın mensuplarının sadakatini kazanmak için ilgi alanları ve hedeflerini öğrenin. Yaptığı işlerin sizin kurumunuza olan katkısını açıkça belirtin. Karar alma süreçlerine dahil edin ve fikirlerini sorun.
Z Kuşağı Nasıl Yönetilir?
Z kuşağı olarak kabul edilen kişiler 1996 yılından sonra doğan kişilerdir. Bu kişilerin en olumlu karakteristik özellikleri, dijital dünyaya hemen ayak uydurmaları, pratik olmaları ve farklı iş kollarında çalışırken daha verimli olmalarıdır. Z kuşağı bir çalışan iş vereninden kültürel olarak yetkin olmasını bekler. Rekabetçi ücretleri, istikrarı ve akıl hocalığını önemser. Bu kuşaktan çalışanların motivasyonu için onlara en iyi uygulama örneklerini göstermek, kendi başlarına keşfetmeleri ve yineleyerek öğrenmeleri için fırsat vermek önemlidir. Ayrıca Z kuşağından bir çalışan katkıları için açıkça teşekkür edilmesinden mutluluk duyar. Z kuşağına mensup çalışanların sadakatini kazanmak için onlara iyi bir maaş ve finansal istikrar sunun. Becerilerini iyileştirebilecekleri uygulama imkanları tanıyın.
Şirket kültürü tabiri, özellikle kurumsallaşma süreçlerinde ve kurumsal başarının tanımlanmasında sıkça karşımıza çıkan bir kavram. Peki şirket kültürü ya da kurum kültürü nedir? Şirketler için neden önemlidir?
Şirket kültürü, en kısa tanımıyla bir şirketin ya da kurumun kişiliğidir. Çalışanların içinde bulunduğu ve çalıştıkları ortamı tanımlamayı sağlar. Şirket kültürü; çalışma ortamı, şirket misyonu, şirket değerleri, şirketin etik anlayışı, şirket beklentileri ve hedefleri gibi birden çok elementten oluşur.
Bazı şirketlerde ekip çalışması ve çalışanların her aşamada ve statüde katkısı öne çıkarken bazı şirketlerde daha geleneksel ve resmi bir çalışma ortamına rastlanabilir. Bazı şirketlerde ise daha sıradan bir çalışma ortamı, birçok kural ve yönetmelik bulunabilir.
Günümüzde ilginç şirket kültürü örneği olarak başta Google olmak üzere yeni nesil şirketler verilebilir. Google dünyanın en büyük şirketlerinden biri olmasına rağmen, çalışma ortamı küçük bir şirket gibidir ve resmiyetten uzak bir atmosfere sahiptir.
Şirket Kültürü Neden Önemlidir?
Şirket kültürünün en büyük önemi çalışanların üstündeki etkisidir. Şirket kültürü ile çalışanların, iş yerinde zaman geçirmekten ve burada bulunmaktan duyduğu memnuniyet ve istek artabildiği gibi olumsuz olarak da etkilenebilmektedir. Kişi kendisine ve çalışma stiline uygun olmayan bir şirket kültüründe ne kadar yetenekli olursa olsun kendini gösteremeyebilir.
Örneğin kişi bağımsız çalışırken daha üretken ve verimli olabiliyorsa ancak şirket kültürü takım çalışmasını benimsemişse kişi gereken başarıyı yakalayamayabilir. Çalışma ortamında kendini mutlu hissetmeyebilir.
Geleneksel yönetim tarzının hakim olduğu şirket kültüründe, kişiye iş tanımı detaylı bir şekilde yapılır. Bu tür iş yerlerinde terfi almanın veya başka bir alana transfer olmanın bazı sınırları ve kuralları vardır. Bunun dışındaki yaklaşımlar hoş görülmeyebilir. Ancak daha rahat ve geleneksellikten uzak iş yerlerinde kişinin, çalıştığı alanı değiştirmesi, yeni projeler için öne çıkması ve kendini gösterebileceği fırsatlar yakalaması daha kolay olabilmektedir.
Şirket kültürünün net bir şekilde ifade edilmesi iş verenler için de çok önemlidir. Çünkü iş verenler, şirket kültürüne uygun çalışanları işe alabilir. İşe alım esnasında çalışanın şirkete uyum sağlayıp sağlayamayacağını anlayabilir. Geleneksel yönetim kalıplarına alışık bir çalışan, ekip çalışmasının merkezde olduğu, hiyerarşinin çok söz konusu olmadığı şirketlere uyum sağlayamayabilir. Ya da daha önce hep rahat organizasyonlarda görev almış çalışanlar, geleneksel ve kuralların hakim olduğu şirket kültürüne ayak uyduramayabilir.
Şirket Kültürü Nasıl Anlaşılır?
İş arama süreçlerinde şirket kültürünün sizin için uygun olup olmadığını anlamak ve buna göre adımlar atmak büyük önem taşır. Peki bir şirketin sahip olduğu kültür nasıl anlaşılır?
- Şirket kültürünü anlamak için teknolojiye başvurun ve şirketin web sitesini kontrol edin. Özellikle “Hakkımızda” kısmı, şirketin kültürünü anlamanız için size çok yardımcı olacaktır. Şirketin değerlerini ve misyonunu gözden geçirmek, işin sizin için uygun olup olmadığına dair ipuçları verir.
- Web sitesini ziyaret etmek dışında şirketin faaliyetleri ile ilgili internet üzerinden araştırmalar yapmak da size şirket hakkında fazlasıyla bilgi verecektir.
- Eğer iş başvurusunda bulunacağınız şirkette çalışan birine ulaşabiliyorsanız kafanızdaki birçok sorunun cevabına da ulaşabilirsiniz. Şirkette tanıdığınız birini bulabilmek için LinkedIN gibi internet siteleri size yardımcı olacaktır. Elbette her şirket çalışanı ile konuşmamalı, gerçek hayatta da tanıdığınız birinin ismine rastlarsanız sorularınızı onunla paylaşmalısınız.
-İş başvurusu esnasında sadece iş verenler değil, adaylar da soru sorabilir. Bu nedenle iş başvurusuna gittiğinizde, doğru soruları iş verene ya da İK departmanına sorabilirsiniz. Şirket kültürünü nasıl tanımlıyorsunuz sorusu bile birçok cevabı almanızı sağlayacaktır.
Her çocukta farklı öğrenme stilleri olduğu gibi her yetişkinde de farklı çalışma stilleri olabilir. Çalışma stili, kişinin diğer kişilerle nasıl etkileşime girdiğini, nasıl düşündüğünü ve işleri nasıl tamamladığını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Bir kişinin çalışma stili diğerinden daha iyi ya da daha kötü değildir. Her çalışma ekibinde, gelişme ve büyüme için farklı düşüncelere, çalışma tekniklerine ve kişilere ihtiyaç duyulur.
Bir ekip kurulurken, ekip lideri yeni takım üyesinin çalışma stilinin diğer üyelere uyup uymayacağına dikkat etmelidir. Ekipteki herkesin aynı çalışma stiline sahip olmasını değil, farklı çalışma stillerinin harmoni yaratmasını hedeflemeli ve kişilerin çalışma stillerinin kullanılabilmesini sağlamalıdır. Peki bahsettiğimiz bu farklı çalışma stilleri nelerdir? İş dünyasında en sık rastlanan çalışma stillerini sizler için derledik.
Liderler
Liderlik çalışma stiline sahip bir kişi etrafındakilere ilham verir. Ekip arkadaşlarının kendi hedefleri için heyecan duymalarını sağlar ve gelecek tasavvurlarını paylaşmaları ve kendisini takip etmeleri için cesaretlendirir. İnsanlar bu çalışma stilindeki kişileri dinleyip takip etme isteği duyarlar. Her ekipte mutlaka bir lider yer almalıdır. Liderlik çalışma stiline sahip kişiler zaman zaman gruptan uzaklaşabilirler. Bu yüzden liderlerin ekibinden çok uzaklaşmadığından emin olmakta fayda vardır.
İş Bitiriciler
İş bitirici çalışma stiline sahip kişiler, işlerin yapılıp tamamlanması hedefiyle çalışırlar. Yapılacak iş olmadığında sıkılırlar ve ilgileri dağılır. İş bitiricileri heyecanlandırmak için ona yapılacak işler ve görevler vermek gerekir. İş bitiriciler sadece işleri tamamlamaya odaklandıkları için bazen eylemlerinin sonuçlarını öngöremezler ve hatalar yapabilirler. Bazen de işe odaklandıkları için ekip üyeleri ile sağlıklı iletişim kurmayı ihmal edebilirler. Bu nedenle iş bitiricilerle çalışırken bu noktalara dikkat etmek gerekir.
Sevecenler
Sevecen çalışanlar her ekipte bulunması gereken çalışma stiline sahiptirler. Fazlasıyla anlayışı ve empatiklerdir. Bu yaklaşımları ile gruba uyum ve birliktelik katarlar. İnsanlar ekiplerinde bir sevecen bulunmasından keyif alırlar. Ancak sevecen çalışanlar bazen detayları ıskalayıp görevleri tamamlamakta zorlanabilirler. Bu nedenle bu tür çalışma stiline sahip kişileri sık sık yönlendirmekte fayda vardır.
Öğreniciler
Öğrenici çalışma stiline sahip kişiler yeni şeyler öğrenmekten, yeni bilgiler ve beceriler kazanmaktan mutluluk duyarlar. Bu kişiler bir sorunu tüm yönleriyle ele almak isterler. Strateji oluşturmada, büyük resmi görmede yeteneklidirler. Ancak harekete geçme konusunda o kadar başarılı değildirler. Bu nedenle etrafında mutlaka bir iş bitiricinin de bulunması gerekir.
Kaynaştırıcılar
Kaynaştırıcı stilindeki çalışanlar, ekipte fikir birliğine ulaşılması konusunda isteklidirler. Diplomatik bir yaklaşıma sahip olan kaynaştırıcılar ekibin bir arada olmasını sağlarlar. Bu yönleri ile sevecen çalışanlara benzeseler de kaynaştırıcılar daha çok ekibin bir arada işbirliği yaparak çalışmasını ve etkin sonuçlar almasını hedeflerler.
Öncüler
Öncü çalışma stiline sahip kişiler, tıpkı isimleri gibi öne çıkıp ilk adımı atmaya ve risk almaya heveslidirler. Yeni fikirler için harekete geçerler ve büyük resme bakarak diğerlerini de heyecanlandırabilirler. Oldukça yüksek enerjiye sahip olan öncüler, spontane kararlar alabilirler. Bu nedenle bu davranışlara dikkat etmekte ve mutlaka ekibinden destek aldığından emin olmakta fayda bulunur.
Sürücüler
Sürücüler bir hedefe odaklanan ve gerçekçi kararların peşinden giden çalışanlardır. Bu çalışanlar gerçekleri bulmakta ve hedefleri ortaya çıkmakta beceriklidir. Sürücüleri sıradan ve hali hazırda devam eden projelerde kullanmak yerine yeni projelerde yer almasını sağlamak zevkle ve etkin bir şekilde çalışmasını sağlayacaktır.
Koruyucular
Koruyucu çalışma stilindeki bir kişi, iş yerindeki istikrarı ve kuralları sever. Bir işi yapmadan önce defalarca düşünür. Risk alma konusunda isteksizdir. Ekiplerin ayaklarının yere sağlam basması konusunda koruyucular çok iyi ekip üyeleridir. Ancak koruyucular kendi başlarına kalırlarsa düşünceleri içinde kaybolabilirler. Bu nedenle onların derin düşüncelerinden faydalanmak ve ekipte mutlaka sürücü, iş bitirici ve öncülere de yer açmak dengenin sağlanması için şarttır.
Stres hayatımızın her alanında karşılaştığımız bir kavramdır. Sadece olumsuz durumlarda değil, değişme ve alışma gibi süreçleri barındıran olumlu durumlarda da karşımıza çıkar. Özellikle iş yaşamı en çok stresle karşılaştığımız alanların başında gelir. Çünkü iş hayatında yapılan hatalar ya da yaşanan aksaklıklar sadece bizi değil, bazen hiç tanımadığımız kişileri bile etkiler. Bu sorumluluğun baskısı bile başlı başına bir stres kaynağıdır. Peki iş yerinde rastlanan stres türleri nelerdir ve bunlarla nasıl başa çıkılır? Bu soruların cevaplarını sizler için derledik.
Tükenmişlik:
Tükenmişlik kavramı, İngilizce adıyla Burnout, kişinin fiziksel ve duygusal olarak işten dolayı bitkin düştüğü durumu tanımlamak için kullanılır. Tükenmenin nedenleri; yöneticileriniz tarafından ne yaparsanız yapın yeterli bulunmamanız, haksız eleştirilere uğramanız ya da işinizi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğunuz kaynaklara ulaşamamanız olarak sıralanabilir. Tükenmişlik yaşayan kişiler işte aşırı eleştirel davranabilir, enerjisiz hissedebilir, çalışanlara ve müşterilere karşı tahammülsüz olabilir.
Tükenmişlikle Baş Etme Yolları:
Öncelikle yöneticinizle konuşun. Haksız bir şekilde eleştirilmenin sizde yarattığı etkileri anlatın. İşinizi düzgün yapmak için ihtiyaç duyduğunuz kaynakları iletin. Konuşmadan bu sorunların mucizevi bir şekilde ortadan kalkmayacağını unutmayın.
Akut Stres:
Hemen her çalışan zaman zaman akut stres yaşar. Farklı üzücü durumların neden olduğu stresler, nedeni ortadan kalktıktan sonra yavaş yavaş kaybolur. Örneğin büyük bir projenin tamamlanmasından önce ekipteki herkes stres yaşar ancak projenin teslimiyle birlikte stres de yavaşça kaybolur.
Akut Stresle Baş Etme Yolları:
Akut stres yaşayan kişiler kaslarında gerginlik, mide ağrıları, kalp çarpıntısı hissedebilir. Bu belirtilerle mücadele için rahatlama tekniklerini öğrenebilir, gevşeme egzersizleri, nefes egzersizleri ile stresinizi azaltabilir, yürüyüş yapma, müzik dinleme gibi keyifli aktivitelerden faydalanabilirsiniz.
Korku Temelli Stres:
İş yerinde kötü ve zarar veren bir patron ya da yönetici, işinizi kaybetme korkusu da size stres yaşatır. Özellikle sizi sevmeyen bir patronla çalışmak oldukça zorlayıcı olacaktır.
Korku Temelli Stresle Baş Etme Yolları:
Korku temelli stresi yenmek için öncelikle korkunuzun nedenlerini sıralayın. Önceki performanslarınız yüzünden işten kovulacağınızdan mı korkuyorsunuz? Kendinize bir yol haritası çizin ve hatalardan, düşük performanstan gerçekçi taktiklerle uzaklaşın. Ayrıca yöneticiniz ya da patronunuzla birebir görüşmeler isteyerek kendinizi ifade etmeye çalışın. Korkularınızın nedenlerini ortadan kaldırdıkça stresiniz de son bulacaktır.
Yeni İş Yeri Stresi:
Yeni bir işte çalışmak neredeyse travmatik bir deneyim olabilir. Kişinin hiç tanımadığı bir ortamda var olma çabası büyük bir stres kaynağıdır. Kişi nasıl davranması, nasıl giyinmesi gerektiğini düşünerek hareket edecektir.
Yeni İş Stresiyle Baş Etme Yolları:
Bu stres türü zorlayıcı ve yoğun olsa da geçicidir. Öncelikle bunun farkına varmak gerekir. Elinizden geldiğince sakin ve rahat olmaya gayret edin. İş arkadaşlarınızla bağ kurmaya çaba gösterin.
İş Yeri Çatışmalar:
İş yerinde yöneticilerin ya da diğer iş arkadaşlarınızın zorbalığına uğramak, dedikoduların hedefi olmak iş yeri çatışmalarından birkaçıdır. İş yerinde sürekli yaşanan çatışma sadece strese neden olmaz, iş yerinden ve işinizden soğumanıza ve işteki performansınızda düşüşe yol açar.
İş Yeri Çatışmalarıyla Baş Etme Yolları:
Öncelikle çatışmaya neden olan iş arkadaşınız kim ise onu tespit edin. Dedikoduların, zorbalığın temelini atan kişiyi net olarak biliyor iseniz kendisiyle oturup bu konu üstüne iki yetişkin gibi konuşun. Eğer karşınızdaki kişi duruma olgun bir şekilde yaklaşmıyorsa, bir sonraki adım olarak yöneticinizle konuşabilirsiniz. Sessizlik içinde stres yaşamanın size ve işinize hiçbir faydası yoktur, unutmayın.
İş yerinde sorumluluklar, teslim tarihleri, yöneticilere verilen raporlar kadar bizi strese sokan bir diğer faktör de iş arkadaşlarımızın tavır ve davranışlarıdır. Bazı kişilerin kalıplaşmış davranışları bizi öylesine yorar ki, sadece varlıklarını hissetmek bile enerjimizi düşürür. Hemen her iş yerinde rastlanan bu kişilerle başa çıkmanızı kolaylaştırmak için, iş yerinde rastlanan 7 enerji emici insan türünü ve bunlarla başa çıkma yollarını sizin için derledik.
Eleştirel İnsanlar
Bu gruba giren kişiler hemen her iş yerinde karşılaşabileceğimiz kişilerdir. Kendi egolarını yüceltmek için size kendinizi küçük hissettirmek isterler. Sizi utandırmak, sizi yargılamak ve sizi küçük düşürmek onların en karakteristik davranışlarıdır.
Başa Çıkma Yolları
Bu insanlarla başa çıkmak için önce soğukkanlı olun ve davranışlarının esas kaynağının kendileri olduğunu ve kişisel olmadığını hatırlayın. Haksız bir eleştiriyi anında ifade edin. Savunmaya geçmeden, eleştirisinin işe yarar yanlarının altını çizerek teşekkür edin ve ona sevgi ve nezaketle yaklaşın. Bu sizi eleştirerek küçük düşüremeyeceğini anlamasını sağlayacaktır.
Pasif Agresif İnsanlar
Pasif agresif iş arkadaşlarınız sizinle can ciğer kuzu sarmasıyken birden bire sırtınızdan bıçaklayabilir. Bu davranışları yüzünden sürekli kendinizi savunmak zorunda kalabilirsiniz.
Başa Çıkma Yolları
Bu tür insanlar öfkeli, kıskanç ve güvenilmezdir. Bu kişilerin tavırlarını analiz edin ve onunla etkileşiminizi değiştirin. Size kötü bir şey yaptığında bunu mutlaka yüz yüze konuşun ve kendisinin nasıl hissedeceğini ısrarlı bir şekilde sorun.
Kurban İnsanlar
Bu tür insanlar iş yerinde her zaman yardıma ihtiyaç duyarlar, her durumda başkaları tarafından kurtarılmayı beklerler.
Başa Çıkma Yolları
Bu tür kişilere konuşarak ya da sorunlarını çözerek yardımcı olamazsınız. Onun terapisti değilsiniz. Onunla olan ilişkinizi sınırlandırmak yapabileceğiniz tek şeydir.
Negatif İnsanlar
Bu türdeki iş arkadaşlarınız sürekli depresiftir. İş yüzünden mutsuzdur. Size dert yanıp şikayet etmeye bayılır ve kendini iyi hisseder. Ancak siz tam tersi bu etkileşim sonucundan bütün enerjinizi kaybedersiniz.
Başa Çıkma Yolları
Bu tür iş arkadaşlarınızla başa çıkmak için onları duymazlıktan gelmekten başka pek bir şansınız yoktur. Size her dert yandığından onu canı gönülden dinlemek yerine gülümseyin, başınızı sallayın ve işiniz olduğunu söyleyerek uzaklaşın. Bu kişilerle etkileşiminizi olabildiğince azaltın.
Narsist İnsanlar
Bu tür insanlar, kendilerini çok büyük ve önemli görürler. Tüm dikkatin üstlerinde olmasını isterler ve ilgiye açtırlar.
Başa Çıkma Yolları
Her zaman kendilerini ilk sırada gören bu tür insanların iyi yönlerinden keyif almaya çalışın. Ancak beklentilerinizi de gerçekçi tutun. Her an bencillik yapabileceğini unutmadan ilişkinizi dengede tutmaya gayret edin.
Kontrolcü İnsanlar
Bu tür insanların iş yerindeki her şeyle ilgili bir fikirleri vardır. Sizinle ve yaptığınız işle ilgili neyin iyi neyin kötü olacağını bir tek onlar bilir. Sizi domine etmeye çalışır.
Başa Çıkma Yolları
Bu kişilerle başa çıkmak için her şeyden önce özgüvenli davranın ve mutlaka sesinizi çıkarın. Aksi takdirde kendinizi onun söylediklerini yaparken bulursunuz.
Sevgiye ve İlgiye Muhtaç İnsanlar
Bu tür insanlar sizin ilginize ve sevginize muhtaçtır. Siz ondan uzaklaştıkça etrafınıza daha çok sokulur. Sizi takip eder, size yakın durur. Bu insanlar çok sevecen olsalar da ilgi istekleri ile sizi yorgun düşürebilirler.
Başa Çıkma Yolları
Bu kişi yanınıza yaklaşmadan önce kendinizi hazırlayın. Sizin ilginizi çekmek ya da sizinle durmadan konuşmak için yanınıza geldiğinde ona durumu kişisel almamasını ama inanılmaz derecede meşgul olduğunuzu söyleyin. Kendisine daha sonra zaman ayıracağınızı bildirin.
Günümüzde kendi işini kurmak ve başarılı bir girişimci olmak hemen herkesin hayali. Ancak bu iş göründüğü kadar kolay değil. Başarılı bir girişimci olmak, bir işi ortaya koymak ve onu aranan, istenen bir markaya, hizmete dönüştürmek için sadece çok çalışmak yetmiyor. İnsanlara ilham ve öneriler de düşündüğünden daha çok şey katıyor. Biz de bu nedenle başarılı bir girişimci olmak için 20 özel öneriyi sizler için bir araya getirdik.
Cesur Olun!
Girişimci olmanın ilk kuralı kesinlikle cesarettir. Bunca yeni şirket ve markanın var olduğu bir dünyada yeni ve size ait marka ile önce çıkmak her şeyden önce cesaret ister. Herkes size “bırak, boş ver” derken yola devam edebilmenin sırrı cesur olmaktadır.
Kendinizi Zorlayın!
Girişimcileri birden çok mücadele ve zorluk bekler. Bir iş yürütmenin stresi, iş modeli, yasal düzenlemeleri takip etmek, sermayeyi çoğaltmak, piyasanın durumu, çalışanlar, ürünlerin pazarlanması, satış takımı, teknolojik gelişmeler ve tüm süreçlerin yönetimi başı başına birer mücadeledir. Bu durumun gözünüzü korkutmasına izin vermeyin ve her seferinde daha çok zorluğun altına girerek kendinizi zorlayın ve bu yolla gelişin.
Tutkulu Olun!
Eğer kendi işinize yapmaya karar verdiyseniz, her şeyden önce insanların size sunduğu ve sizi ikna ettiği şeyi değil gerçekten sevdiğiniz şeyi yaptığınızdan emin olun. Girişimci olmanın herhangi bir yerde çalışan olmaktan çok farklı olduğunu anlayın. Girişimciliğin ancak kişi sevdiği ve tutkuyla bağlı olduğu bir işi yaparsa başarıya ulaşacağını unutmayın.
Risk Almaya Hazır Olun!
Günümüzde imrendiğiniz o büyük şirketlerin, risk aldıkları için bu noktada olduklarını kendinize hatırlatın. Risk almanın işin bir parçası olduğunu unutmadan, yükselmek ve ilerlemek için gerektiğinde risk alın. Her zaman risk almanın potansiyel tehlikeleri de beraberinde getirdiğini anımsayarak hazırlıklı olun.
Hedeflerinizi Görselleştirin!
Günlük, haftalık ve yıllık hedeflerinizi görselleştirmeyi öğrenin. Bunu yaparken hedeflerini yazabilir, tablolar, planlar kullanarak yapılabilir ve somut adımlara dönüştürebilirsiniz. Bu şekilde hedefleriniz karşınızda net bir hale dönüşecek, ne zaman hangi adımı atarsanız, hedefinize ulaşacağınızı daha anlaşılır ve yapılabilir bir şekilde görebileceksiniz.
Doğru İnsanları İşe Alın!
Hemen her girişim ilerlemek için birden çok kişiye ihtiyaç duyar. Siz de küçük de olsa bir ekip kurmak zorunda kalacaksınız. Bu noktada en iyi eğitimi almış, en tecrübeli kişileri seçmek mantıklı gibi görünebilir. Ancak doğru çalışan seçmek için en önemli faktör, iş tanımını en iyi şekilde yerine getirebilecek kişiyi seçmektir. Bu nedenle size göre en iyi kişiyi değil, pozisyona göre en iyi kişiyi işe alın!
Zaman Verin!
Medya mecralarında hemen herkese empoze edilen fikirlerden biri de kişilerin bir gecede bulundukları yere gelmiş olmaları. Etkileyici başarı hikayeleri anlatılırken yapılan bu yanlış, girişimcilerin de aceleci ve sabırsız olmasına neden oluyor. Gördüğünüz hiçbir başarının birkaç günde ortaya çıkmadığını kabullenin ve işinize ve hedeflerinize zaman verin. Planlama yaparken de gerçekçi bir zamanlama yaptığınızdan emin olun.
Müşterilerinizi Tanıyın!
Sunduğunuz ürün ya da hizmeti yakından tanıyorsunuz, peki onu kullananları da tanıyor musunuz? İşinizde başarılı olmanızın ana faktörü müşterinizi tanımaktır. Sunacağınız ürün ya da hizmeti alacak birileri var mı? Eğer varsa bu kişiler kimler? Onlara hangi yollardan en hızlı ve sağlıklı şekilde ulaşabilirsiniz? Onların ihtiyaçlarını ne yaparsanız daha iyi bir şekilde karşılayabilirsiniz? Başarılı olmak için tüm bu soruları sormalı ve doğru cevapları biliyor olmalısınız. Müşterinizi tanımak, onların ihtiyaç ve şikayetlerini önceden tahmin etmek, ürün ya da hizmetinizi bir adım öteye taşıyacaktır.
Hem işte hem de özel hayatımızda mutlu ve başarılı olmaya çalışmak bazen bizi yorgun düşürebilir. Bunun ana nedenlerinden biri, iş ve özel hayat dengemizi bir türlü kuramamamızdır. İş ve özel hayat arasındaki dengeyi kuramadığımızda, işimize çok fazla zaman ayırır, eşimize, çocuklarımıza, ailemize ve sevdiklerimize ihmal edilmiş hissettirebiliriz. Aynı zamanda kendimize zaman ayıramadığımız için bir süre sonra yönetemediğimiz stres, tıbbi bir nedeni olmayan fiziksel ağrılar, karmaşık duygular ve tükenmişlik hissi ile baş başa kalabiliriz. Peki sağlıklı ve mutlu bir hayat için iş ve özel hayat dengesi nasıl sağlanır? Faydalı önerileri sizin için bir araya getirdik.
Sadece kendiniz için izin alın!
En son ne zaman acil bir iş, önceden planlanmış bir tatil ya da aktivite dışında, sadece kendiniz için izin kullandınız? Yıllık izninizden bir günü sadece kendinize ayırmak için kullanın. Bu izin gününde kesinlikle işle ilgili konularla ilgilenmeyin. İş yerinden izin aldığınız gün, gerçekten sevdiğiniz aktiveler için zaman harcayın.
Çalışmadığınız zamanlar için kaygılanmayın!
Birçok çalışan, girişimci, iş yer sahipleri, liderler ve yöneticiler, çalışmadıkları zaman işlerin kötüye gideceğine inanırlar. İşe gitmedikleri bir günde, işi düşünmedikleri bir zamanda mutlaka başarısız olacaklarını düşünerek kaygılanırlar. Bu durumu siz de yaşıyorsanız, gerçek dışı bir korkuya sahip olduğunuza emin olabilirsiniz. Sadece bir gün işe gitmediniz diye işiniz başarısızlığa uğramaz, kariyeriniz yerle bir olmaz.
Günlük işlerinizi önceliğine göre sıralayın!
İş ve özel hayatı dengelemek için yapmanız gereken ilk şey zaman yönetimidir. Zamanı doğru yönetmek, var olan vaktinizi çarçur etmemek için yapılacak işlerinizi listeleyin. Bu adımdan sonra işlerinizi öncelik sırasına göre dizin. Hangi iş daha önemli ve acil ise bu işi yaparak güne başlayın. Böylece gününüzün kalan vakitleri daha kolay ve acil olmayan işleri tamamlayabilir, iş yükünüzü azaltarak özel hayatınıza zaman ayırabilirsiniz.
Sahip olduklarını için şükretmeyi unutmayın!
Günlük hayat içerisinde bazen öyle yoğun oluruz, öylesine koştururuz ki sahip olduğumuz hayatın farkına varmayız. Aslında arada sırada bir adım geriye çekilip sahip olduklarımıza dışarıdan bakmamızda fayda vardır. Her gün durup şükretmek, bize kendimizi iyi hissettirecek, olumlu bir yaklaşıma sahip olarak hem işimize hem de özel hayatımıza hak ettiği değeri vermemizi sağlayacaktır.
Hayır demeyi öğrenin!
İnsanların her isteğine evet demek, iş yerindeki her sorunu çözmeye çalışmak, sorumluluğumuz olmayan şeylerde bile öne çıkmak bizi iyi bir çalışan yapmaz. Sadece sürekli meşgul ve çok yorgun olmamıza neden olur. Herkese evet dediğimizde kendimizi altından kalkamayacağımız birçok sorumluluğu sırtlanmış bir vaziyette bulabiliriz. Bu nedenle hayır demeyi öğrenin. Gerekmedikçe sorumluluk üstlenmeyin. Bir hayatınız olduğunu kendinize hatırlatın.
Eğlenceli bir uğraş edinin!
Geçtiğimiz bir ayı gözden geçirin. Neşeli ve eğlenceli bir uğraş için ne kadar zaman harcadınız? Bazen hayatımızın içinde öyle bir savruluruz ki, eğlenmeyi unutabiliriz. Kimlerle ve ne ile uğraşırken keyif alıyorsunuz? Bu konu üstüne düşünün ve sizi mutlu eden aktiviteleri listeleyin. Eğer aklınıza hali hazırda bir aktivite gelmiyorsa ilginizi çeken ve sizi heyecanlandıran bir hobiyi düşünüp bu konuda harekete geçin. İş dışında size keyif veren bir aktivite ile ilgilenmenin, bu konuda kendinizi geliştirmenin, hem işinize hem de özel hayatınıza katkı sağlayacağını unutmayın. İşinizden bambaşka alanlarda yaşayacağınız yepyeni deneyimlerin sizi geliştireceğini, yaratıcılığınız ve üretkenliğiniz üstünde pozitif etkide bulunacağını hatırlayın.
Psikoloji hayatımızın her alanında, insanı, ruh sağlığını ve toplumu iyileştirmek amacıyla kullanılan bir bilimdir. Birçok alanda kullanılan bu bilim özellikle son yıllarda kurumsal firmalarda da kendine uygulama alanı bulmaktadır. Kurumsal psikoloji nedir sorusuna verilecek cevap, kurum ve kuruluşlarda çalışan insanları ve bu kurumları daha etkin bir hale getirmenin yollarını araştıran bilim olacaktır. Uygulamalı bir bilim olan kurumsal psikolojinin amacı öncelikle insanın potansiyelini göstermesi, sağlıklı bir şekilde çalışarak üretmesi ve tabi ki iş yaşamını iyileştirmektir.
Kurumsal psikolojinin hedefleri kısaca insanların davranış, düşünce ve duygularını ele alan bir bilimin, hem kişilerin hem de çalıştıkları kurumların daha verimli ve sürekli şekilde çalışabilmesi, potansiyellerini ortaya koyarak performansını yükseltmesi olarak sıralanabilir. Kurumsal psikoloji faydalı mıdır sorusu sıkça akla gelmektedir. Öncelikle bu konu kulağa ne kadar yeni gelse de birçok kurum ve kuruluş uzun yıllardır kurumsal psikolojiye önem vermekte, kurumlarının başarısı için bu alanda uzmanlaşmış kurumsal psikologlar ile çalışmaktadır.
Kurumsal psikoloji hizmeti alan şirketlerde gözlenen değişiklikler, işe alımlarda yaşanan başarı oranı, çalışanların şirkete olan aidiyetlerinin artması, her pozisyondan çalışanın üretkenliğinin çoğalması ve kurumların maddi manevi kazanç sağlaması olarak sıralanabilir. Tüm bu kazanımlar göz önüne alındığında, özellikle yurtdışındaki dev şirketlerin ve vizyoner iş insanlarının kurumsal psikoloji hizmeti almaları şaşılacak bir durum değildir.
Kurumsal psikoloji desteği kişileri birey olarak ele alırken, organizasyonlardaki ilişkileri, bir kurum ya da kuruluşun var olan potansiyellerini de sorgular. İş yerinin verimli olmasının yollarını araştırırken, bireylerin iş yeri ve işiyle olan ilişkilerini iyileştirmeyi, kişilere motivasyon sağlamayı amaçlar. Çalışanların arasındaki ilişkileri iyileştirmenin yanı sıra yöneticiler ve liderler için danışmanlık hizmeti de sunar. Kurumlarda yönetici ve lider kalitesinin tüm kurumu ne şekilde etkilediği düşünülürse bu hizmet de oldukça hayati önem taşır denebilir.
Kurumsal psikolog ne yapar sorusuna cevap vermek için psikologların çalışma prensiplerini hatırlamakta fayda vardır. Bir psikolog ilk önce danışanını tanır. Onun yaşadığı sorunu teşhis eder. Bu sorunu adlandırıp, tüm detayları ile tanımladıktan sonra sıra nedeni bulmaya gelmiştir. Psikolog bu kez nedeni net bir şekilde ortaya koyar. Nedenler ortaya çıkınca, sıra tedaviye gelir. Probleme neden olan sebebi ortadan kaldırmak ya da bu nedenle ilgili pozitif bir bakış açısı bulmak kişinin iyileşmesinde önemli adımlardır.
Kurumsal psikolog tam da yukarıda anlatıldığı gibi kurum ve kuruluşta yürümeyen, aksayan noktaları tespit eder. Ardından bu tespitlerinin nedenlerine eğilir. Daha sonra bu nedenleri ortadan kaldırmak, kaldırılamıyorsa etkilerini en hafif hale getirmek için çözüm yolları sunar. Örneğin bir iş yerinde müşteri memnuniyeti bir türlü sağlanamamaktadır. Müşteri ilişkileri ciddi sorunlar yaşamaktadır. Kurumsal psikolog bu sorunu incelediğinde bu departmanda çalışanların motivasyonlarının düştüğünü bunun da performanslarına yansıdığını tespit eder. Ardından çalışanların şirketteki motivasyonlarının düşme nedenlerini araştırır. Çalışma ortamlarının olumsuz çevresel etkilere sahip olduğunu ve çalışanların gerekli eğitimleri almadıkları için kendilerini yetersiz hissettiklerini tespit eder. Bunun için kurum yönetimine çözümler sunar. Çalışanların çevresel faktörlerinin iyileştirilmesi, mesleki anlamda ilerlemelerini sağlayan eğitimlerin verilmesi ile motivasyonları yükselecek ve bu da performanslarını yükselterek müşteri ilişkilerini daha profesyonel ve başarılı bir şekilde yürütmelerini sağlayacaktır.
Yukarıda bahsi geçen senaryo gibi binlerce durum söz konusu olabilir. İnsanların ruh durumunun ve insan ilişkilerinin başarıyı birebir etkilediği kurumlarda bu senaryoları çözüme ulaştırmak için kurumsal psikolojik destek almak büyük önem taşır. Konya kurumsal psikolog tavsiyesi konusunda yardıma ihtiyaç duyanlar, bu alanda profesyonel olarak çalışan Psikon Terapi’den destek alabilirler.
Birçok lider ve yönetici, çalışanların kendilerini mutlu, güvende hissettikleri bir ortamda çalışmasını ister. Verimli ve etkin çalışmalarını desteklemek için daha az müdahalede bulunmayı tercih eder. Bu nedenle onları eleştirirken daha dikkatli davranmak isteyebilir. Ancak bazı durumlarda çalışanları ciddi olarak eleştirmek gerekebilir. Bu durumları ve kullanılabilecek etkin ve faydalı cümleleri sizin için derledik.
1. Çalışanınız Gerçekçi Hedefler Belirlemiyor
Çalışanınız gerçekçi hedefler belirlemediği için hayal kırıklığına uğramış olabilir. Eğer çalışanınızın gelecekteki çalışmaları için cesaretinin kırılmasını istemiyorsanız ona gelecekteki hedeflerini daha iyi ve akıllıca tanımlaması için;
“Çalışmaların çok iyi. Tüm hedeflerine ulaşamasan da birçok şeyi tamamlamış olman harika. Ancak gelecekte büyük hedeflerinin sayısını azaltıp, küçük hedefleri de göz önüne alırsan ortaya çıkacak sonuçlar seni de beni de daha memnun edecektir.”
örneğindeki gibi bir cümle kullanabilirsiniz.
2. Çalışanınız Bağlantısını Kaybetmiş Gibi Görünüyor
Bir çalışanın işle ilgili bağlarının zayıflamasının birden çok nedeni olabilir. Eğer onun bu davranışının altındaki nedeni öğrenmek ve motive olmasını sağlamak istiyorsanız;
“Son zamanlarda biraz dikkatinin dağınık olduğunu ve motivasyonunun düştüğünü gözlemliyorum. İş yerinde geliştirmek istediğin becerilerin ya da katılmak istediğin bir proje var mı? Uygun bir zamanda bu konuda birebir görüşelim.”
diyerek çalışanınızın hem problemini anlayıp hem de onu motive edebilirsiniz.
3. Çalışanınız Girişken Değil
Çalışanınız kendini ve yeteneklerini ortaya koyamıyor, gerektiğinde işi başlatma konusunda eksik davranıyorsa, onun kendini güvende hissetmesi ve harekete geçmesi için;
“Projelerde seni etkin bir şekilde görev alırken görmüyorum. Senin bir projede liderlik yapmanı görmeyi çok isterim. Projeyi yürütürken nasıl bir yol izlemek istediğini konuşmak istersen ben hep buradayım.”
diyerek çalışanınızın güvenini artırabilir, cesaretle işe girişmesini sağlayabilirsiniz.
4. Çalışanınız Bir Hata Yaptı
Çalışanınız bir hata yaptığında bunu görmezden gelmek istemezsiniz. Ancak ona azap çektirmek yerine hatalarından öğrenmesini sağlamak için;
“Hata yüzünden üzüldüğünün farkındayım. Sence bu sonuçtan ne yapsaydık kurtulabilirdik? Bu durumdan nasıl bir ders çıkarabileceğimizi düşünelim ve tekrar oluşmamasını sağlayalım.”
cümlesiyle onun hatasından öğrenerek eğitimine katkıda bulunmasını sağlayabilirsiniz.
5. Çalışanınız İş Arkadaşlarına Kaba Davranıyor
Her iş yerinde anlaşamayan kişiler olabilir. Çalışanlardan biri diğerine kaba davranıyorsa bu durumu çözmek için;
“İş arkadaşın bugünkü davranışınla ilgili sıkıntı yaşadığını belirtti. Ben bir de seninle konuşmak istedim. Büyük ihtimalle aranızda bir yanlış anlaşılma yaşandı ama tam olarak ne olduğunu anlatırsan bir arada daha kolay çalışabiliriz.”
diyerek hem açık bir iletişimin yolunu açarsınız hem de çalışanınızın davranışlarının farkında olduğunuzu belirtirsiniz.
Endüstri psikoloğunun birden çok tanımı olmakla birlikte genellikle kullanılan terimler; iş psikoloğu, şirket psikoloğu, fabrika psikoloğu, kurum psikoloğu gibi isimlerle bilinirler. Endüstri psiklologları çalıştıkları kurumlarda her şeyin yolunda gitmesi için çalışmalar yapar ve sürekli olarak bilgi toplarlar. Çalışanlarla teker teker konuşur, onların halini hatrını sorar, bir sıkıntıları olup olmadığını anlamaya ve bu problemlere çözümler bulmaya çalışır.
Bu sorunlar bazen özel hayatla ilgili problemler olurken bazen işle alakalı sorunlar olabilmektedir. İşle alakalı en sık karşılaşılan problemler ise iş arkadaşları ya da yöneticilerle olan problemler ya da işin yapılış şekliyle alakalı ya da maaş gibi problemlerle de sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu problemlerin temelinde ise genellikle iletişimsizlik ya da yanlış kurulan iletişimler yatmaktadır. Endüstri psikologları da bu tarz problemlerle ilgili çalışmalar yürütür, yöneticilerle ve işçilerle gerekirse tekrar tekrar görüşüp tüm muhatapların memnun olacağı şekilde çözüme kavuşturur.
Endüstri psikologları yalnızca fabrikalarda, şirketlerde çalışmazlar, çeşitli kurumlarda da çalışmaktadırlar. Özellikle ülkemizde psikologlar genellikle ağırlıklı olarak kurumlarda çalışmaktadırlar. Bu durumun en büyük sebepleri arasında özellikle ülkemizde özel sektör tarafından çok fazla bilinmeyen bu iş dalı doğal olarak kendine bu gibi işletmelerde yer bulamamaktadır. Ancak özellikle fabrikalarda, şirketlerde çalışması gereken psikologlar çalıştığı kurumda bir çok problemi çözüme kavuşturur, verimliliği artırır. İşletmelerde istikrarı ve huzuru sağlamak için çalışan endüstri psikologları bir çok sektörde büyük fark yaratacak işler yapabilir.
“Müşteri her zaman haklıdır” sözünün tarihi 1909 yılına uzanır. Londra, bir mağazanın kurucusu olan Harry Gordon’un bu sözü, müşterileri her zaman kendilerine iyi hizmet verileceğine ikna etme isteğinin yanı sıra çalışanları da iyi hizmet vermeye teşvik etmek amacıyla kullanmıştır.
Ancak bu anlayışı benimsemek bazen kurumlara zarar vermektedir. Çünkü müşteri her zaman haklı demek ironik bir şekilde müşteri hizmetlerini kötüleştirebilir. Müşteri her zaman haklıdır sözünün neden her zaman doğru olmadığını 5 sebeple daha anlaşılır bir şekilde anlatabiliriz.
1. Çalışanları Mutsuz Eder.
Çalışanlar ve asi müşteriler arasında kaldığında her zaman müşterilerin tarafını tutan bir patron farkında olmadan çalışanlarını rencide eder. Amaçsız, mantıksız istekler ve bitmek bilmeyen temelsiz şikayetlerle kapınızı çalan bir müşteri için her gün birlikte çalıştığınız çalışanlarınızı gücendirmek, çalışanlarınızın size ve kuruma duydukları saygıyı zedeler. Onları mutsuz eder.
2. Yıpratıcı Müşterilere Adil Olmayan Bir Avantaj Sağlar
Müşteri her zaman haklıdır sloganı, istismarcı müşterileri ilgisiz istekler için cesaretlendirir. Sizden her şeyi talep edebileceklerini düşünebilirler. Bu durum onları memnun etmekle uğraşan çalışanların işini de zora sokar.
Ayrıca bu anlayış, iyi niyeti istismar eden kötü müşterilerin, kibar ve anlayışlı müşterilerden daha iyi bir hizmet almasına neden olur.
3. Bazı Müşteriler İşiniz İçin Kötü Olabilir.
Birçok iş yeri ne kadar çok müşteri varsa o kadar iyi olduğuna inanır. Ancak bazı müşteriler en basit tanımıyla işiniz için iyi değil, kötü etki yaratırlar. Çalışanlarınıza kötü davranırlar, işinizi kötülerler ama sizinle çalışmaya devam ederler. Bu kötü müşterilerle, finansal konular gündeme taşınmadan ilişkinizi kesmek uzun vadede işiniz için daha iyi olacaktır.
4. Müşteri Hizmetlerinizi Kötüleştirir.
Çalışanları ilk plana koyarsanız onlar da müşteriyi ilk plana koyarlar. İş yerinde mutlu olurlar. İş yerinde mutlu olan çalışanlar daha iyi bir müşteri hizmeti sunarlar. Çünkü müşteriler başta olmak üzere diğer kişilere değer verirler. Daha çok enerjileri olur. Mutlu oldukları için sohbet ve iletişim konusunda daha açık ve neşeli olurlar. Motivasyonları düşmez.
5. Bazı Müşteriler Sizin İçin Yanlıştır.
Birçok işveren ve yönetici için kabul etmek zor olsa da müşteri her zaman haklı değildir. Müşteriler bazen haksız olabilir. Size, markanıza, hizmet verdiğiniz diğer müşterilere yanlış davranışlarda bulunabilir. Sizin kurduğunuz kurum kültürünü aşağılayıcı davranışlarda bulunan müşteriler sizin için yanlıştır. Bu nedenle bu kişilere hizmet vermeyi kesmek sizin için en iyisi olacaktır.